Yurtsever bir polis: Cevat Yurdakul - Okan Toygar
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yurtsever bir polis: Cevat Yurdakul - Okan Toygar

30.09.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Yıllar sonra hatırlayıp utanacak çocuklarımız Cesaret sayıldığını doğruluk denen şeyin”

Yevgeni Yevtuşenko

Image

Cevat Bey, Adana’nın yakıcı sıcağının hâlâ sürdüğü o Eylül gününün sonunda işten ancak gece yarısı dönebildi. Yorgun, uykusuz ve açtı. Dahası gelecek güzel günlere dair umudu giderek tükeniyordu. Altı aydır asayiş ve güvenliğinden sorumlu olduğu bu şehirde tek bir gün bile olaysız geçmemişti. Az önce Yapı Meslek Lisesi’nin pansiyonunda tanık olduğu sahne ise, belki de yaşadıklarının en ağırıydı: Altı öğretmen elleri bağlı, kanlar içinde yerde yatıyordu. Bu korkunç görüntü karşısında Vali Aydemir Ceylan ile birlikte gözyaşlarını tutamamıştı. (1) 1979 senesinin 18 Eylül’ünü 19 Eylül’e bağlayan o gece, Cevat Yurdakul bütün ekipleri yatağından kaldırıp harekete geçirmişti. Olaya, yine sağ–sol çatışması denecek ve kanlı döngü yeni acılarla sürecekti. Bu kardeş kavgası tümüyle anlamsız geliyor, içini kemiriyordu. Türkiye’nin dört bir yanından gelen bu gencecik öğretmenleri kim, hangi akıl öldürmek isterdi? Adana valisi ve emniyet müdürü olarak gösterdikleri yoğun çabaya rağmen neden onları koruyamıyor, böylesi olayları önleyemiyorlardı? Acaba terör aynı siyasal merkezden mi yönetiliyordu?

Zihnini kemiren bu sorularla gece yarısı eve3 döndüğünde, Ülker Hanım’a yalnızca, “Bana şimdi hiçbir şey sorma!” diyebildi ve bitkin bir halde kendini bıraktığı koltukta sabaha kadar gözünün önünden silinmeyen o manzarayla boğuştu; uyku ile uyanıklık arasında sürüklendi. Gencecik öğretmenlerin, birkaç saat sonra acı haberi alacak ailelerini; cenazeler memleketlerine ulaştığında yükselecek ağıtları düşündü. Ve altı masum öğretmenin cansız bedeninin yer aldığı bekâr lojmanının o ıssız, yoksul odasını…

Kim bilir?  Belki de öğretmen Müslüm ortada duran masada mektup yazıyordu, öldürülmeden bir kaç saat önce, Eldivan’daki babasına... Ya da yirmi beşindeki öğretmen Davut, Sivas’taki anasına… 

On yıl öncesine gitti Cevat. Paris’teki, Bordeaux’daki yapayalnız günlerine. Tenha bir pansiyon odasında, hep düşündüğü, kararlar aldığı, yazıp çizdiği masanın başında, çocuklarına, eşine mektup yazarken buldu kendini. Masanın üstünde, gurbete düştükten on beş gün sonra doğan ikiz çocukları Ayçil ve Acar’ın fotoğrafları; onların yanında küçücük bir çalar saat, bir radyo, kitapları, defterleri, lügatleri, Türkiye haritası ve Ankara’nın, Ordu’nun resimleri...  (2)

Bu defa Ordu’daki köy evini anımsadı. Sokak lambasının altında ders çalıştığı, kitap okuduğu geceleri.  Çimento kâğıtlarından defter yapan, her pazartesi günü sırtında odun, elinde yoğurt bakracı, tarladan topladığı sebzeler ve evde pişirilen çöreklerle on altı kilometre yolu yürüyerek kendisine yakacak ve yiyecek getiren babasını…(3)

Yapı Meslek Lisesi lojmanındaki dehşet verici sahneyle düşleri geçmişe kaymıştı. Cevat Bey, koltuğun üzerinde yarım yamalak uykuyla geçen gecenin sabahında erkenden işe gitti. Gün boyu olayın ipuçları üzerinde çalıştı. Akşam, resmî bir yemek için üniversiteye gitti. Haber saatinde radyoyu açtırdıklarında yanında oturan Vali Aydemir Ceylan’la donup kaldılar. MHP Genel Başkan Yardımcısı Sadi Somuncuoğlu, öldürülen öğretmenlerin ülkücü olduğu varsayımıyla “Saldırıdan başbakan, Adana Valisi ve Emniyet Müdürü sorumludur” diyordu. Oysa ikisi de öğretmenlerin sağcı mı, solcu mu olduklarıyla ilgili değildi. Üstelik öğretmenlerin ülkücü olduğuna dair hiçbir somut bilgi yoktu. Emniyet Genel Müdürü Haydar Özkın ve Adana TÖB-DER Şubesi, öldürülen öğretmenlerin dördünün solcu, ikisinin ise ülkücü olduğu yönünde açıklamalar yapmış, Başbakan Bülent Ecevit de, öğretmenlerin ideolojik ayrım gözetmeksizin öldürülmüş olmalarını bu katliamın ilginç yönü olarak gördüğünü söylemişti.Vali Bey, Cevat Yurdakul’un kulağına eğilerek, “Cevat, idam fermanımız okunuyor” demişti.

Cevat Yurdakul’un uzun süredir aldığı tehditler, bu olay sonrasında daha da yoğunlaşmıştı. 27 Eylül günü, bir yandan operasyonları yönetmeye çalışıyor, bir yandan da ara ara eşini arayarak iyi olup olmadıklarını soruyordu. Özellikle Eylül ayı içindeki olaylar Cevat Bey’i kahretmişti; oysa göreve geldiği ilk günden beri bu kanlı saldırıları önlemek için soluksuz çalışıyordu. O gece de eve geldiğinde yine yorgun ve moralsizdi. Ülker Hanım onu biraz ferahlatmak için “Bugün ayın kaçı, Cevat” diyerek kendi doğum gününü gülümseyerek anımsatınca, Cevat Bey yalnızca, “Yaşadığımıza dua edelim” demişti.

Ülker Hanım, kocasıyla gurur duyuyor; ama onu böyle gördükçe üzülüyor, kaygılanıyordu. Cevat Bey, altı ay gibi kısa bir sürede birçok cinayeti aydınlatmış, çok sayıda eylemciyi yakalatmıştı. Sağ–sol ayrımı yapmadan olayların üzerine kararlılıkla gidiyor; kentte asayişi sağlamak için elinden geleni yapıyordu. Yalnız terör değil, karaborsa ve yolsuzluklarla da mücadele ediyordu. Vali Aydemir Ceylan’la birlikte yaptıkları baskın ve denetimlerle stok yüzünden yaşanan yağ ve akaryakıt sıkıntısını önemli ölçüde gidermişlerdi. Yine büyük boyutlu bir ehliyet yolsuzluğunu ortaya çıkarmış, olaya adı karışan polisleri ve dönemin belediye başkanının yakınlarını da gözaltına aldırmıştı. İşte tam da bu yüzden, yalnızca sağdan ve soldan değil, çıkarlarını korumak isteyen sermaye çevrelerinden de tepki görüyor, üst makamlara şikâyet ediliyor, sağcı çevrelerce açıkça hedef gösteriliyordu.

28 Eylül 1979, Cuma sabahı, Ülker Hanım her zamanki gibi erkenden işe gitmişti. Cevat Bey ise çocukları ortaokula kaydettirmek için gerekli kimlik belgelerini getiren kayınpederi Muammer Örer ve çocuklarla birlikte alelacele bir kahvaltı yaptı. Ardından Muammer Bey’le birlikte evden çıktı; onu Ankara’ya uğurlayacaktı. Merdivenlerden inerken bir an durdu, dönüp çocuklarına el salladı, onlara “Dikkat edin!” dedi. Aradan sadece birkaç dakika geçmişti ki silah sesleriyle çınladı, “Salcılar”8. Acar hızla aşağı koştu. O sırada polis telsizlerinden önce “301 oto tarandı!” anonsu geçti; iki dakika sonra da acı haber geldi: “Emniyet Müdürümüz şehit oldu!”

Cumhuriyet Caddesi ile Adalet Caddesi’nin kesiştiği kavşakta, tam kerestecilerin önünde pusuda bekleyen çalıntı bir taksi yolu kapatmış, yavaşlamak zorunda kalan makam aracı saniyeler içinde yaylım ateşiyle delik deşik olmuştu. Cevat Yurdakul aldığı faşist kurşunlarla oracıkta can vermiş, kayınpederi ve makam şoförü ağır yaralanmıştı. Olay esnasında kereste dükkânının önünde oturan “İğneci Ali” de yaşamını yitirmişti. 

Cevat Yurdakul, yaşamını yurtseverliğin izinde sürdürmüş bir polisti. Ülkenin en karanlık günlerinde, tarafsız ve dürüst kalmanın bedelini yaşamıyla ödedi. Tehditlere boyun eğmedi, korkuya teslim olmadı; halkının esenliği için dimdik yürüdü. Bu ülkenin çocukları bilsin ki; böyle insanlar da yaşadı bu topraklarda ve bu ülke hâlâ nefes alabiliyorsa, bunu onların ve ailelerinin ödediği bedellere, onurlu mücadelelerine borçludur. 

Halkın polisi Cevat Yurdakul’a sonsuz saygıyla…

Kaynaklar:

(1) Aydemir Ceylan. Bir İhtilal Bir Darbe Arasında 20 Yıl. İleri Yayınları, 3. baskı. Eylül 2006; sayfa 518.

(2) Cevat Yurdakul’un 12 Mart 1969’da, çocuklarına Paris’ten yazdığı mektuplar.

(3) Orhan Tüleylioğlu. Neden Öldürüldüler? Um:ag Yayınları; 2. Baskı.  2007.

Dipnot: 11 Eylül 2025’te gerçekleştirdiğimiz uzun ve kapsamlı röportaj sırasında gösterdikleri yakın ilgi için Cevat Yurdakul’un değerli eşi Ülker Yurdakul’a ve çocukları Ayçil ile Acar Yurdakul’a gönülden teşekkürlerimi sunarım. Bu yazının hazırlanmasında ayrıca; suikastın tanığı, Adana gençlik hareketinde yer almış ve ablası o yıllarda Adana Yapı Meslek Lisesi’nde öğretmen olan Ömer Ateş’in aktarım ve tanıklığından ve Dr. Metin Güran ve Dr. İsmail Bulca’nın paylaştığı bilgilerden yararlanılmıştır.

Prof. Dr. Okan Toygar

İlgili Konular: #polis

Yazarın Son Yazıları

Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025