Zafer yolunda yürümek... - Tunç Soyer
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Zafer yolunda yürümek... - Tunç Soyer

25.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Yarın 30 Ağustos Zaferi’yle sonuçlanan Büyük Taarruz’un başlangıcının 103. yıldönümü. Üç yıl önce 26 Ağustos 2022’de saat 04:00’te büyük bir kalabalıkla, Zafer Yolu’ndan Kocatepe’ye yürümüştük. Bugün demir parmaklıklar arkasında olsam da o günkü heyecanımı aynı sıcaklığıyla koruduğum için sizlerle paylaşmak istiyorum.

“30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer kazanılmasa daha önce Avrupa’dan, Balkanlar’dan, Ortadoğu’dan atılan Türkler Anadolu’dan da atılacaktı. Türkler Anadolu’dan atıldığı zaman 1071’in hiçbir anlamı olmayacaktı.”

“Alparslan, Kılıçarslan, Cengiz Han, Timurlenk, Fatih, Yavuz, Kanuni, parlak zaferlerini devletlerinin yükselme devrinde kazandılar. Mustafa Kemal ise yenilmiş, yıkılmış, parçalanmış, idam hükmü giymiş bir devlette, mahvolmuş bir orduyu mahrumiyetler ve yoksulluklar içinde yeniden kurarak kesin zafere ulaştırdı.”

“Atatürk, sadece süngüye dayanarak zafer kazanılamayacağının farkındaydı; kesin zafer için süngüden önce diplomasiye dayandı. Başarılı diplomasiyle bir taraftan karşısındaki birleşik cepheyi dağıtmaya, diğer taraftan milli cepheyi güçlendirmeye çalıştı. Sovyet Rusya, Fransa ve İtalya ile anlaştı. Fransa ve İtalya’nın çekilmesiyle düşman cephesi olabildiğince daraltıldı.”

Kıymetli tarihçi Sinan Meydan’ın yukarıdaki tespitlerine katılmamak elde değil. Büyük Taarruz ile ilgili aşağıdaki ayrıntılı bilgileri paylaştığı için de ayrıca çok teşekkür ediyorum.

BÜYÜK MEYDAN SAVAŞI

Başkomutan Atatürk, düşmanın barış yoluyla Anadolu’dan çekilmeyeceğine kanaat getirdikten sonra, dünyanın en meşru, en haklı saldırısı durumundaki “Büyük Taarruz”a karar verdi.

Büyük Taarruz hazırlığı 9 aydan fazla sürdü. Batı Cephesi’nde ilk kez 200 bin civarında asker toplandı. 14 Ocak 1922’de “Harp Encümeni” (Savaş Kurulu) kuruldu. Taarruz için gereken hazırlıkları bu encümen yaptı.

Ordunun çarığa ihtiyacı vardı. 16 Ağustos 1922’de İsmet Paşa, özellikle “çarık” istedi. 200 bin askerin ancak yarısı tam asker kılığındaydı. Ötekiler memleketlerinden geldikleri gibi giyinmişlerdi.

26 Ağustos 1922 sabahı saat 04.00’te Başkomutan Atatürk, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa, at sırtında Kocatepe’ye hareket ettiler. Saat 05.00’de gözetleme yerine geldiler. Saat 05.30’da topçu ateşiyle Büyük Taarruz başladı.

Başkomutan Atatürk’ün ifadesiyle Büyük Taarruz, “Afyonkarahisar, Altıntaş, Dumlupınar arasında büyük bir meydan savaşı halinde 5 gün, 5 gece sürdü.”

Büyük Taarruz, 400 bini aşkın askerin karşı karşıya geldiği mahşeri bir savaştı. Türk ordusu, Yunan ordusuna on kattan fazla kayıp verdirdi. Tarihte bu kadar kesin sonuçlu zafer yok denecek kadar azdır.

“Mikroasyatiki Katastrofi” (Küçük Asya Felaketi) dedikleri Büyük Zafer sonrasında, Yunanistan tam 14 yıl kendine gelemedi. Bu sürede 7 darbe oldu. 19 defa hükümet, 3 defa rejim değişti. 17 Ekim 1922’de -Anadolu hareketinde Yunanistan’ı destekleyen- İngiltere Başbakanı Lloyd George istifa etmek zorunda kaldı.

Türkiye’yi bağımsızlığına kavuşturan, Yunanistan’ı altüst eden, İngiltere’de hükümeti deviren büyük zafer, Hindistan başta olmak üzere emperyalizm karşısında ezilen sömürülen milletlerin bağımsızlık umudu oldu.

BÜYÜK TAARRUZ OLMASAYDI...

Büyük Taarruz’un 100. yılında, 26 Ağustos 2022’de 04:00 ‘da Zafer Yolu’ndan Kocatepe’ye yürüdük ve 9 Eylül’de İzmir’de bitirilen 400 kilometrelik yolu on binler marşlarla geçti.

Sabah ayazında başladığımız o yürüyüş, hafızamızı tazelemeye de vesile oldu.

Örneğin; o büyük zafer kazanılmasaydı, Kocatepe’den İzmir’e pasaportla geliyor olabilirdik!

Atatürk taarruzdan bir ay önce, 27 Temmuz 1922’de Akşehir’de Yakup Şevki Paşa gibi paşaların itirazına boyun eğse ve Büyük Taarruz’u başlatmasaydı, bugün yaşadığımız şehirlerin isimleri bile farklı olabilirdi.

Bir barış insanı olan Atatürk; “Savaş zorunlu ve hayati olmalı, sadece öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diyerek savaşa girebiliriz. Millet hayatı tehlikeye uğramadıkça savaş bir cinayettir” der. Ordunun başında, böyle barışçıl ve dahi bir başkomutan olmasaydı, zaferin hırs ve şehvetiyle millet büyük maceralara sürüklenebilirdi.

‘SEN BAŞLA, BİTİREN BULUNUR’

İzmir’in işgalinden 3 yıl 4 ay sonra, 9 Eylül 1922’de ordumuz İzmir’e girdiğinde, ilk kurşunun atılmasıyla başlayan Kurtuluş Savaşı, aynı yerde sıkılan son kurşunla ve zaferle sonlandırılmış oluyordu.

Gazeteci Hasan Tahsin; “Sen başla bitiren bulunur” diyerek ilk kurşunu sıkmış, 3.5 yıl dolmadan ordumuz son kurşunla işgali bitirmişti. Büyük zafer, Hasan Tahsin gibi cesaretle vatanı savunan ve çarıksız yalınayak ölüme koşan kahramanların eseridir.

Atatürk, büyük zaferin hemen ardından Ankara’ya döner ve Cumhuriyet düşünü hayata geçirme çabasına girişir. Bu düşü; “Barışın tatlı güneşi” olarak tanımlar. On yıllardır süren istikrarsızlık, iç çatışmalar, bölünmeler ve yeni çizilen sınırlarla şekillenen Ortadoğuda, Batı ile Doğu’nun kesişme noktasında olan bir coğrafyada bugüne kadar bu çatışma ve savaşların dışında kalabildiysek bunu Atatürk’e ve “Barışın tatlı güneşi” olan Cumhuriyete borçluyuz.

‘DEMOKRASİNİN TATLI GÜNEŞİ’

Şimdi sıra bizde; insanlık tarihinin emperyalizme karşı en büyük zaferi ile sonuçlanan Büyük Taarruz’un ışığında ikinci yüzyılında, Cumhuriyeti “Demokrasinin tatlı güneşi” ile aydınlatmak mecburiyetindeyiz. Çünkü demokrasi barışın, özgürlüklerin, toplumsal refahın teminatıdır. On binlerce cana mal olan ve nihayet silahların yakılması ile başlayan bir müzakere sürecini fırsata dönüştürerek kimsenin canının yanmayacağı, terör kâbusunun sona ereceği sürdürülebilir bir barış iklimine dönüştürmenin yolu da yine demokrasiden geçer.

Bu nedenle “Sen başla bitiren bulunur” diyen Hasan Tahsin‘in izinde, barışı korumak ve Cumhuriyeti demokrasinin tatlı güneşiyle aydınlatmak için mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü o günleri ve yaşanan zorlukları düşününce; insan “Bu yaşadıklarımız ne ki?” diyor.

Onlar bizim kahraman atalarımız, analarımızsa, onların torunları olarak bunu başarmak, hem onların aziz hatırasına sahip çıkmak hem de bizden sonra geleceklerin aydınlık geleceğini kurmak boynumuzun borcudur.

Mutlaka başaracağız ve ışıl ışıl bir ülkede barış ve demokrasiyle yaşayacağız.

Sağlıcakla kalın!

İzmir 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Koğuş B/63, Buca-İzmir

Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer

İlgili Konular: #Büyük Taarruz

Yazarın Son Yazıları

Devlet geleneği, demokrasi ve vicdan - Halil Sarıgöz

Dün İsmet İnönü’yü aramızdan ayrılışının 52’nci yılında andık..

Devamını Oku
26.12.2025
‘Asgari’ sömürü - Aydın Öncel

Aralık ayının son günlerinde yaşanan “asgari ücret” tartışmalarında gelenek bu yıl da bozulmadı!

Devamını Oku
25.12.2025
İBB davasında yargılama süresi - Hikmet Sami Türk

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkındaki yolsuzluk iddianamesiyle İstanbul 40. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 12.12.2025’te başlayan ve ilk duruşmasının 9 Mart 2026 günü yapılmasına karar verilen davada hedeflenen yargılama süresi, mahkeme tarafından en çok 12 yıl 6 ay olarak belirlendi.

Devamını Oku
24.12.2025
Menemen Devrim Şehitleri Anıtı ve Cumhuriyet -

Yunus Nadi: “Kubilay timsalini taziz için ne yapsak yerinde olacağına şüphe yoktur.

Devamını Oku
23.12.2025
Kubilay olayının anlattıkları - Osman Selim Kocahanoğlu

23 Aralık 1930 salı günü, Menemen’de insanlık tarihi- nin en hunhar cinayetlerinden bi- ri işlendi.

Devamını Oku
23.12.2025
Cumhuriyetimizin vazgeçilmez değeri - Azmi Kişnişci

“Eşitlik”, Cumhuriyetin yalnızca hukuki bir ilkesi değil; toplumsal yaşamımızın adalet duygusunu ayakta tutan temel dayanaklarından biridir.

Devamını Oku
22.12.2025
Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025