Öner Yağcı

Sana ne çocuk!

14 Eylül 2024 Cumartesi

İnsanlığın vicdanı kaybolurken, emperyalizm insanı ve insanlığı hiç ederken duygular ya  bedeni aşıp taşıyor ya da bedende hapsoluyor. 

Nâzım Hikmet’in “Ne ah edin dostlar ne ağlayın/ Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayın,” sözleri aklımdan çıkmıyor.

Hasan Hüseyin’in dediği gibi “Damarı damara bağlayarak” ve aklımızı kullanarak en doğru düşünüşü, eylemi bulmak için Anadolu’nun dününün aydınlık damlalarını kılavuz kılmalıyız.

İnsanlaşmamızı sağlayacak, bizi insanlığın görkemli okyanusuyla buluşturacak olan o damlalardır. 

İnsanlığın, emperyalizmin işbirlikçisi olan ırkçı ve dinci bağnazlıkları aşmasının gerektirdiği savaşımının Anadolu’daki gerçekliği budur.

ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜK SALDIRIYOR

Kadın cinayetleri varmış, bırak kadın örgütleri mücadele etsin, sana ne çocuk!

Sokak hayvanları katlediliyormuş, hayvanseverlerin işi o, sana ne çocuk!

Doğaya, ormana, göle, ırmağa, toprağa, havaya saldırı varmış; bırak çevreciler, doğaseverler uğraşsın, sana ne çocuk!

Sağlık paraya kurban edilmiş, hastalardan sana ne çocuk!

Buğday, zeytin, çay, fındık, fıstık, patates, domates, üzüm üreten küçük çiftçiler perişan oluyormuş; bırak yiyenler dert etsin bunu, sana ne çocuk!

Arsadır diye ormanlar yakılıyor, tarlalar, bahçeler kurutuluyor, madendir diye dağlar talan ediliyor, elektrik alınacak diye ırmakların suyu çekiliyormuş, betona gömülüyormuşuz, sana ne çocuk!

Medyada, basın yayında çürümüşlük, yandaşlık egemenmiş, bırak izleyenler, dinleyenler, okuyanlar düşünsün, sana ne çocuk!

Yoksullaşıyormuşuz, zengin daha zengin yoksul daha yoksul oluyormuş, yoksullaştırılanlar düşünsün, sana ne çocuk!

Laikliğin yerini bağnazlık alıyormuş, din ticareti almış yürümüş, çağdaş örgütlerin yerini cemaatler almış, sana ne çocuk!

Eğitim hurafelere teslim edilmiş, öğretmenin saygınlığı katledilmiş, okul çantasıydı, kitabıydı, defteriydi, kırtasiyesiydi, beslenme çantasıydı, servisiydi derken senin eğitim görmenin, bilimle kucaklaşmanın önüne çıkarılan engeller varmış, sana ne çocuk!

Çocuklar suskun, aklını kullanmayan, köleleşmiş bir insana dönüştürülmek isteniyor, taciz ediliyor, tecavüze uğruyormuş, sana ne çocuk!..

Biliyorsun musun? Atatürk, “çocuk” dermiş sevdiği insanlara.

NARİN ÇOCUK

Feodalizm, aşiret, ağa, töre, din, tarikat, cemaat, cehalet, biat, para, siyaset yani Ali Yüce’nin “Yumuyor gözlerimi gizli bir el/ Yüzünü göremiyorum anne/ Sar beni sakla beni/ Sıcak sevgiler içine” dediği Sakla Beni Anne şirini bilmeyenlerin bilim ve laiklik düşmanı, çağ dışı, çürümüş, bedevi kültürü, Kırmızı Pazartesi yaşattı ülkemize.

Ahmed Arif’in Adiloş Bebe’sini anımsadım: “Bunlar,/ Engerekler ve çıyanlardır,/ Bunlar,/ Aşımıza, ekmeğimize/ Göz koyanlardır,/ Tanı bunları,/ Tanı da büyü. - Bu, namustur/ Künyemize kazınmış,/ Bu da sabır,/ Ağulardan süzülmüş./ Sarıl bunlara/ Sarıl da büyü...”

Metin Demirtaş’ın dediği gibi “Gergedanlar çiğnedi gelincikleri.”

Ezildi kırılganlaştırılan ülkemde narin papatyalar, karanfiller, güller, çiğdemler, kardelenler…

Kırıldı kanatları güvercinlerin, serçelerin, bülbüllerin, kanaryaların, turnaların…

Aziz Nesin’in Öyle Bir Ölsem şiiri geldi aklıma: “Öyle bir ağlasam/ Öyle bir ağlasam ki çocuklar/ Size hiç gözyaşı kalmasa. - Öyle bir aç kalsam/ Öyle bir aç kalsam ki çocuklar/ Size hiç açlık kalmasa. - Öyle bir ölsem/ Öyle bir ölsem ki çocuklar/ Size hiç ölüm kalmasa.”

Ve bir türkü döküldü dudaklarımdan: “Söğüdün yaprağı narindir narin/ İçerim yanıyor dışarım serin…”

İnsanı insanlıktan çıkaran çürümüş, çağ dışı, bedevi kültürünüz batsın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öğretmen ders verir 5 Ekim 2024
Dil bayramı 28 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları