Bakın ne buldum. Bir hafta önce 1 Aralık’ta yazımın konusu “İmralı ve PKK’nin ‘ümmetçi Türkiye’ söyleminin anlamı ne?” idi. Yazıda Öcalan’ın ümmetçiliği, ulus devleti inkârı konu alınıyordu (Linki şurada, okuyun: https://l24.im/r6ZFWL).
Bu konuyu yazarken dejavu yaşıyor gibiydim, yahu ben bunu yıllar önce yazmamış mıydım, Öcalan’ın bu görüşleri yeni değil ki! 2013-2015 ilk resmi çözüm sürecine gittim ve bulup çıkardım, o zaman da İslami ümmetçiliği resmen savunuyordu. Yazıyı biraz kısaltarak (uzun çünkü) aşağıya alıyorum. Dejavu bu kadar olur. O zaman da iktidara gel paylaşalım diyordu. Yıl 2014:
***
Abdullah Öcalan Diyarbakır’da “Demokratik İslami Kongre” diye İslami bir heyet topladı ve yeni bir kulvar açtı ya, İslami ümmetçilik diye... Dünkü yazımda değinmiştim, bugün bu kulvarda biraz daha yürüyelim.
Ne demişti Öcalan? “Çağdaş İslami Ümmet!” Bu “ümmet”in “millet birliği”!
Yani tam bir çorba! “Tek millet, tek devlet tek bayrak zırvalıktır.”
Yani Öcalan, çoklu millet, çoklu devlet çoklu bayrak diyor.
Hadi iyimser yaklaşalım: Belirli bir coğrafyada, çoklu millet, çoklu devlet çoklu bayrak altında ümmet bayrağı altında beraber yaşamak. Bu nerede var bilemem. Ama İmralı’dan Kürt meselesinin çözümü böyle gözüküyor. İslam neyi birleştirmiş ki Türk ve Kürt coğrafyasını birleştirecek.
***
Ama Öcalan’ın bu “çözüm”ü de yeni değil, MİT ve hükümet ile yaptığı görüşmelerden çıkan sonuçları açıklayan ilk tutanaklarında bu “fikir” vardı. Türkiye-Kürdistan federatif veya konfederatif birliği! İslamcılıkla da o tutanaklarda vardı. Tabii, Barzani ve tüm Kürtler adına konuşarak!
Öcalan Kürt devletini var etmek için bir çıkış yolu arıyor. Bir yol, BDPHDP’nin özerklik uygulamalarında denenirken, Öcalan daha büyük resimden bakarak “büyük çözüm” sunuyor. “Medine Sözleşmesi” gibi, üzerinden sosyolojiler, kültürler, uygarlıklar, imparatorluklar, emperyalizmler geçmiş, ulusal devletler gerçeğine gelip dayanmış bir dünyada, 1400 yıl öncesinin, o günkü koşullarda o da kısmen geçerli olabilmiş bir anlaşmayı, günümüzde gelip dayatmak, insanı güldürüyor. Bugün orada hangi “Medine Anlaması” var? Biri anlatsa da öğrensek!
Bizim “entelektüel Müslümanlar”ın birikimi ve dünya algısı ancak bu kadar diyebilirsiniz ama ya Öcalan için ne diyeceğiz?
BÜYÜYEREK KÜÇÜLME POLİTİKASI
Şunu diyebiliriz: Öcalan, Kürt devleti, Kürdistan ve bu oluşumun öncülüğü için de her yolu deniyor ve eldeki her malzemeyi kullanıyor. Elde din mi var, eh ne zararı var onu da kullanmakta?
Ama Öcalan’a bu aracı verenlerin kim olduğu da açık seçik: Ümmetçi Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan. Düşünceleri: Kürt ayrılıkçılığını ortak payda “İslam”ı kullanarak ve “Biz ümmetiz” diyerek bertaraf edebilir miyiz ve Türk-Kürt federasyonu veya konfederasyonu adı altında birleşip Türkiye’yi “büyütebilir miyiz”?
***
Çağımızın en temel gerçeği ulusal devlet varoluşudur. Ulusal devlet olmayan tek “devlet” göstermek mümkün değil.
Ulusal devlet, bu anlamda, sınırları içinde yaşayan yurttaşların refahını, canını, malını, özgürlüğünü ve geleceğini korumakla yükümlüdür; ulusal devletin, insanlarına yeteneklerini alabildiğine gerçekleştirme şansı ve olasılığı vermesi gerekir. Benim ulusal devlet anlayışım, dayanışmacıdır, fırsat eşitliğini ve sosyal adaleti mümkün olduğunca en üst düzeyde gerçekleştirmeye çalışır. Özgür-bilimsel eğitimi baş tacı eder, hem bireyi hem yurtseverliği gözetir. Gelir farklılıklarını gerektiği kadar ve kabul edilebilir düzeyde tutar.
Peki ümmetçilik? Tüm Müslümanları bir ve bütün görmenin adıdır. Dini inanç her şeyin üzerinde; dil, etnisite, kültür ise önemsiz veya ikinci, üçüncü planda.
Dünyada ise böyle bir şey yok. Tek bir Müslümanlık yok. Ne kadar İslam ülkesi varsa o kadar İslamidini anlayış ve uygulama var. Hiçbiri birbirine benzemez.
ÜMMET, KÜRT DEVLETİ İÇİN ARAÇ MI?
Öcalan’ın elinde ümmetçilik aracı, Kürt devleti kurmanın bir adımı olabilir mi? Davutoğlu/RTE ikilisi de bu araca inandıkları sürece, evet.
Zaten RTE-Davutoğlu’nu kongrede okunan açıklamasıyla dövüp duruyor: “Kardeşim ümmetçilikle tek devlet tek devlet tek millet bir olur mu, olmaz olursa ancak zırvalık olur.”
Ama RTE’yi de can damarından yakalamış durumda: Cumhurbaşkanı olmak istiyorsan yolu benden geçer.
Pervin Buldan da zaten açıklamadı mı: İmralı ile Recep Tayyip Erdoğan “Bölgesel özerk yönetim yasası” konusunda anlaştı. “Devlet heyeti” yani MİT ile Öcalan anlaşmışlar.
Aralarında bir anlaşma olduysa gerçekten, bu, BDP’nin oylarını cumhurbaşkanı seçilmesi için avlama anlaşmasıdır. 14 ay nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar geçer.
RTE ve arkadaşları, seçilebilmek için her şeyi göze aldılar mı?