31 Mart seçimlerinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve İYİ Parti’nin İstanbul’daki ortak adayı Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasının hukuka ve yasalara aykırı bir biçimde gasp edilmesinden sonra, halk 23 Haziran’da tekrarlanan seçimde, AKP’nin kurduğu dikta rejimine tokat gibi bir yanıt verdi. Ekrem İmamoğlu bu sefer seçimi yüzde 9 farkla kazanarak, İstanbul’un tarihinde belediye başkanlığına en yüksek oyla seçilen birkaç kişiden birisi olmayı başardı.
Trabzon’dan başlayıp önce İstanbul’u, daha sonra tüm Türkiye’yi etkisi altına alan bu Karadeniz fırtınası, ülkeyi bir padişah gibi yöneten Recep Tayyip Erdoğan’ın koltuğunu da salladı. Ekrem İmamoğlu’nun zaferi sadece Binali Yıldırım’a karşı değil, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı da kazanılmış bir zafer oldu.
Ekrem İmamoğlu’nun halkta olumlu bir etki yaratan kişisel nitelikleriyle birlikte, AKP’nin ve Erdoğan’ın ilkesiz ve tutarsız stratejileri, hukuk devletinin, yargı bağımsızlığının, yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığının ortadan kalkması, düşünce, ifade ve yayın özgürlüğüne vurulan darbeler, laikliğin büyük ölçüde bertaraf edilmesi, ekonomik kriz ve 31 Mart İstanbul seçimlerinin hukuka aykırı bir biçimde iptal edilmesi, AKP’nin İstanbul’da yaşadığı hezimette önemli bir rol oynadı.
Erdoğan’ın ise 23 Haziran’dan hâlâ bir ders almadığı, kendisi hariç herkesi bu seçim yenilgisinden sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Sorun Erdoğan’ın kendisi olduğu halde, sorunun kaynağı başka yerlerde aranıyor, sağlıklı bir neden ve sonuç ilişkisi kurulamadığı için, hem AKP hem de Türkiye içindeki kısırdöngü devam ediyor.
Erdoğan ayrıca, bu da yetmiyormuş gibi, seçimlerden sonra hâlâ, belediyelerin yetkilerini kısıtlamak için girişimlerde bulunmaktadır. Bu sadece belediye başkanlarına değil, belediye başkanlarını seçen halka yapılan bir saygısızlıktır. Anlaşılan, 6 Mayıs 2019’daki sivil darbe zihniyeti halen devam etmektedir, “seçimleri AKP kazandığı sürece sorun yok, ancak başka bir parti kazanırsa yetkilerini kısıtlarız ve onları çalıştırmayız” gibi faşist ve despotik bir yaklaşım ortaya konmaktadır.
Seçimle gelen bir siyasi partinin seçimle gitmemesi, devletin faşist güçler tarafından işgal edildiği anlamına gelir. AKP daha önce, yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığını, düşünce, ifade, yayın özgürlüğünü ve laikliği ortadan kaldırarak demokrasiye ve anayasaya büyük bir darbe vurmuştu. Geriye kala kala çok partili serbest seçimler kalmıştı, ancak 31 Mart seçimleriyle birlikte, demokrasinin bu unsuru da büyük bir darbe almıştır. Halk bu sürece 23 Haziran’da oylarıyla itiraz etmiş olsa da, AKP ve Erdoğan halkın verdiği bu mesajı anlamamakta ısrar etmektedir. Yıllarca, halka rağmen siyaset yapılamayacağını anlatan Erdoğan, artık halkı da karşısına almıştır.
Türkiye’deki Recep Tayyip Erdoğan vesayeti ortadan kalkmadıkça, demokrasiyle ilgili sorunların da, ekonomiyle ilgili sorunların da, dış politikayla ilgili sorunların da ortadan kalkmayacağı açıktır. Erdoğan, yargının ve yasamanın bazı yetkilerinin yürütmeye devredildiği anayasa referandumuyla birlikte Türkiye’nin sorunlarının daha kolay çözüleceği masalını yıllarca halka anlatıp durdu. Oysa bunun tam aksi oldu. Padişahlık sistemiyle birlikte ne ekonomideki sorunlar çözüldü, ne hukuk ve demokrasi alanındaki sorunlar çözüldü, ne de dış politikadaki sorunlar çözüldü.
23 Haziran seçimi sadece bir belediye seçimi değildi. 23 Haziran’da halk Erdoğan’a ve AKP’ye, çok büyük bir uyarı vermiştir. AKP ve Erdoğan bu uyarıyı da ciddiye almayıp aynı kafayla yoluna devam ederse, bir sonraki genel seçimde sandığa gömülüp bir büyük hezimet daha yaşayacaktır.
23 Haziran’ın anlamı
Yazarın Son Yazıları
Terör örgütü PKK’nin ve DEM’in talepleri, medyaya yansıyan açıklamalara göre, her ne kadar federasyon ve özerklik gibi unsurlardan söz etmese de Türkiye’nin üniter yapısına zarar verecek niteliktedir.
Demokrasi, halk egemenliğine dayalı yönetim biçimidir.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün solcu olduğu tezi birçok kesim tarafından kabul edilmez ve genellikle tepkiyle karşılanır.
CHP’nin 39. olağan kurultayı, partinin ilkelerini, ideolojisini, kurumsal kimliğini özümsemiş olan parti üyelerinde ve seçmenlerde hayal kırıklığı yarattı.
Antik Yunan filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre yaşamın amacı iyi bir insan olmaktır ve iyi bir insan olmak da erdemli olmak anlamına gelmektedir.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan arasında sık sık bir karşılaştırma yapılır ve ikisinin de popülist ve otoriter liderler olduğu söylenir.
CHP’nin geçtiğimiz hafta açıklanan yeni parti programı taslağında çok önemli ve doğru açılımlar olmakla birlikte, çok ciddi ve önemli eksikler de bulunmaktadır.
Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Aydınlanma devrimlerinin öncüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ve ilk genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi...
Türkiye’nin Orta Asya’daki Türki devletlerle, yani Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan ile tarihsel, kültürel, dilsel bağları olduğu halde, AKP iktidarı döneminde bu ülkelerle de ilişkiler geriledi.
Adından da anlaşılacağı gibi, iddianame, belli başlı iddiaları içerir, bir mahkemenin ve hâkimin hüküm veya beraat kararını içermez.
Bugün, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü.
New York ABD’nin en büyük kenti olduğu gibi, dünyanın da en büyük kentlerinden birisidir.
CHP’nin emperyalizm destekli AKP’nin baskılarına karşı direndiği bir ortamda, sosyal demokrasi ile “altı ok” arasında bir karşıtlık yaratarak, CHP’nin kurumsal kimliği ve CHP’nin kurultay tarafından belirlenen parti programındaki temel ilkeleri sorgulamak, CHP’de ideolojik bölünmeye ve emperyalizme yarar sağlar.
Britanya, Fransa, Yunanistan ve İtalya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarını işgal ettiklerinde, Mustafa Kemal Atatürk işgal güçlerine karşı Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken, Osmanlı İmparatorluğu’nun padişahı Vahdettin, önce Türkleri Anadolu’da küçük bir toprak parçasına sıkıştıran Sevr Antlaşması’nın imzalanmasını, sonra da Atatürk’ün idam fermanını onaylayarak, işgalci ülkelere boyun eğmişti.
29 Ekim’de Türkiye Cumhuriyeti’nin resmen kuruluşunun 102. yılı kutlanacak.
Bir hükümetin, milletin desteğiyle değil, sözde “savcıları” ve sözde “hâkimleri” kullanarak, polisin, jandarmanın, gardiyanın, kolluk kuvvetinin, askerin ve emperyalizmin desteğiyle ayakta durması, o hükümetin tükenmişliğinin ve çaresizliğinin göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde Aydın ilinde yer alan Miletos antik kenti, felsefe ve bilim tarihi açısından, dünyanın en önemli kentlerinden birisidir.
Ortadoğu (“Middle East”) ve Kuzey Afrika (“North Africa”) bölgesi kısaca MENA olarak da anılıyor.
Emperyalizm bir komplo teorisinin ürünü değildir, bir olgudur, bir gerçektir.
Antik Yunan filozofu Platon’un dediği gibi, görünüşlerle gerçeği ayırmak, algılara aldanmamak, retoriğin esiri olmamak gerekir.
Anayasanın 34. maddesinin tanıdığı hakkı kullanarak “Gezi” protesto eylemlerine milyonlarca vatandaş katıldığı ve destek verdiği halde, onların içinden işadamı Osman Kavala, milletvekili Can Atalay, akademisyen-bürokrat Tayfun Kahraman, belgeselci-sinemacı Mine Özerden, yapımcıgazeteci Çiğdem Mater Utku, yapımcı-menajer Ayşe Barım, ne olduğu belli olmayan ölçütlere göre ayıklandılar ve tutuklandılar.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump bu hafta içerisinde 20 maddelik “Gazze Barış Planı”nı açıkladı.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump ile AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılıklı “dostlukları” ve birbirlerine duydukları “saygı”, dillere destan olacak nitelikte gelişmeye devam ediyor.
Türkiye’de muhalefetteki siyasetçiler, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlar, akademisyenler, gazeteciler, yazarlar, yayıncılar, sanatçılar, öğrenciler hukuka aykırı biçimde tutuklanırken...
İsrail devletinin onlarca yıldır Filistin’i işgal altında tutması; Batı Şeria ve Doğu Kudüs bölgelerinin işgalinden sonra, Gazze’yi yeniden işgal etmesi ve bu bölgede 60 bini aşkın insanı katletmiş olması, yüz binlerce insanı da göçe zorlaması, ABD’nin desteğinde gerçekleşmiştir.
Türkiye’de insanların birçoğunda adalet, merhamet, vicdan, insaf, sevgi duygusu kalmadı.
Türkiye Cumhuriyeti gibi laik bir ülkede, o ülkeyi yönetenlerin Müslüman olup olmadığını tartışmanın bir anlamı yoktur.
AKP iktidarının Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde uyguladığı hukuk dışı baskılar Türkiye için birçok olumsuz sonuç doğurmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin milliyetçi bir parti olup olmadığı her zaman tartışma konusu olmuştur. Çünkü milliyetçi olmak tam bağımsız olmayı ve emperyalizme karşı mücadele etmeyi gerektirir.
Siyaset bir dava, ideoloji ve ilkeler bütünü doğrultusunda, toplumu ve ülkeyi iyiye doğru geliştirmek ve dönüştürmek için yapılır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi olan CHP tarihinin en zor dönemlerinden birisini yaşıyor.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Sık sık laiklik karşıtı açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimi, son olarak, Kuran ayetine dayanarak, kadınların miras hakkında erkekle eşit olmadığına dair bir açıklama yaptı.
Cumhuriyetin, başka bir deyişle, halkın egemenliğine dayanan bir yönetim biçiminin yıkılması ve onun yerine teokratik ve monarşik bir yapının kurulması, normal değil, anormal bir durumdur.
CHP’li Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir ahlaksızlık ve erdemsizlik örneğidir.
CHP’de 13 Ağustos’ta başlayıp 7 Eylül’e kadar sürecek olan mahalle/ muhtarlık bölgesi kongreleri, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini etkileyecektir.
7 Ekim 2023 tarihinde köktendinci terör örgütü Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirdiği terör saldırısından ve bini aşkın İsrailli sivilin bu saldırıda ölmesinden sonra, İsrail’deki Binyamin Netanyahu hükümeti, terörizme karşı orantısız güç ve şiddet kullanarak, Filistin’in Gazze bölgesinde, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu, on binlerce sivil insanı katletti.
Türkiye’nin ekonomi, siyaset, laiklik, yargı, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlardaki sorunlarına ek olarak, bir sahte üniversite diploması krizi de patlak verdi!
Hem yaşamda hem de siyasette en önemli şeylerden birisi tutarlılık ve samimiyettir. Bir kişinin tutarsız olması onun samimi olmadığının da göstergesidir. Bir kişinin samimi olmaması da tutarsızlığa yol açar.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde mahalle, ilçe ve il kongreleri süreci başladı.