Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Altın Yıllar (*)
Dört yazıdır süren sorgulama geldi AKP’ye dayandı. Bir siyasal partiden çok, bir tarikata benzeyen bu oluşum, resmi verilere göre aralarında TEDAŞ, Sümer Holding, PETKİM, TEKEL, Şeker Fabrikaları ve taşınmazlarının bulunduğu kamu varlıklarının dışında, 10 liman, 81 elektrik santralı, 40 tesis/işletme, 3 bin 483 taşınmaz, 3 gemi, 36 maden sahası, Araç Muayene Hizmetleri’ni (TÜVTÜRK) özelleştirmiş yani “batan geminin malı” gibi satmış… Bunlara ek olarak, CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, “300 milyon metrekare vatan toprağının tapusu nerede” diye soruyor. Bu özelleştirmelerden devletin kasasına 62 milyar girmiş ama gerçek değer belki on katıdır. Peki, bu 62 milyar dolara ne olmuş? Merkez Bankası’nın 128 milyarına ne olmuşsa ona da o olmuş...
***
AKP’nin ganimet sayıp yakın çevresine peşkeş çektiği bu kamu kurum ve işletmelerine Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) adı veriliyor. Demek ki işin içinde devlet, dolayısıyla halk var. İki türlü KİT var: Birincisi, ekonomisi gelişmiş ülkelerde kamulaştırma yoluyla; ikincisi gelişmemiş ülkelerde ise 1923-1940 yılları arasında ülkemizde olduğu gibi devletin doğrudan girişimi ile... Bu yönteme devletçilik diyorlar. Dediklerine göre, kapitalizm ve liberalizm bataklığa saplandıkça devletçiliğe dönüş eğilimi varmış.
Biraz kitap karıştırdım: Gelişmiş ülkelerde, KİT’lere AKP’nin yaptığı gibi, kamu varlıklarına batan geminin malı muamelesi yapılmamış. Burada bağlayalım: Özel girişim kâr amaçlıdır, KİT’ler kâr amaçlı değildir, halka hizmet amaçlıdır.
***
Şair ne diyor bakın: Genç Cumhuriyetin kamu kaynaklarını kullanarak var ettiği Devlet Demiryolları, devlet hastaneleri, belediye ulaşım hizmetleri, Şeker Fabrikaları, Sümerbank işletmeleri benzeri kuruluşlar yani KİT’ler elbette zarar edecektir. Çünkü “sosyal devlet” anlayışına uygun olarak halka hizmet vermek için kurulmuşlardır. Amaçları, anayasanın 2. maddesine göre ne pahasına olursa olsun halka hizmettir ama çok zarar etmezlerse çok daha iyi olur. KİT’lerin açıklarını, devlet hazinesi halktan aldığı vergi ile karşılar. Daha doğrusu, AKP’nin müteahhitlere dağıttığı paralarla, yap-işlet-devret vurgununa saçmadığı paralarla.
Zarar ediyorlar diye KİT’leri özelleştirmek zift renginde halk düşmanlığıdır.
***
Sosyal devlet, sosyalist ya da komünist devlet değildir sadece. Avrupa’da kapitalist ekonomi uygulayan devletlerin çoğu da sosyal devlettir. Bu kapitalist sosyal devletlerde devlete ait okullar bedavadır, sağlık hizmetleri tamamen bedava olmasa bile sigortalı ya da çok küçük ücretledir, tren ve metrolar devlete aittir, hiçbiri kâr amaçlı değildir.
***
Cumhuriyetimizin 1923-1929 dönemini, “açık ekonomi koşullarında yeniden inşa” olarak tanımlayabiliriz. Bu dönem özel sermayenin yeterli olmaması ve 1929 yılında patlak veren dünya ekonomik bunalımı yüzünden 1930-1939 arasında korumacı ve devletçi iktisat politikası uygulanmaya başlandı. Türkiye sanayi ve tarım alanlarında kalkındı. Genç Cumhuriyet, KİT’leri kurarken bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını ortadan kaldırmayı, gelir dağılımını iyileştirmeyi, köylüyü kalkındırmayı amaçlıyordu. Ve bunu başardı!
Ayrıca temel sanayi, haberleşme, taşımacılık ve enerji (kömür, petrol, elektrik, gaz) özel girişimin eline bırakılmayacak kadar stratejik öneme sahiptir. AKP bu alanda da çuvallamış durumda.
AKP’nin yağmacılık anlayışıyla ve bedavaya yakın paraya karşılık özelleştirdiği kurum ve kuruluşlar bu dönemin ve Demokrat Parti ile Adalet Partisi’nin uyguladığı karma ekonominin eserleridir.
***
AKP, 20 yıldır yandaş kodamanların vergi borçlarını silmekte; yap-işlet-devret yöntemi ile halkın ödediği vergiler beş firmaya peşkeş çekilmekte… Örneğin bu beş firmaya son on yılda 155 milyar Türk Lirası hediye edilmiş; 20 yılda doların değeri neredeyse 10 kat artmış.
Halkın çıkarı ve yararı ile uyumsuz kapitalizm ve liberalizm kocadı, beceriksizleşti, çıkmaza girdi. Küçük bir azınlığın kâr amaçlı üretim araçlarına sahip olması, çıkarları için savaş çıkarması, her türlü melanete başvurması elbette insan doğasına aykırı.
Halkın çıkarı ve yararı ile kâr amaçlı özel girişimin uyum içinde bağdaşır durumda olması mümkün değil, olamaz zaten.
Cumhuriyetin ilk yirmi yıllık devletçi dönemi Altın Dönem ise AKP’nin 20 yıllık dönemi tam anlamıyla bir cehennemdir. Devlet bütçesi açık verecekse bu, halk uğruna olmalıdır.
(*) Cahit Kayra’nın kitabının adı (Tarihçi Kitabevi).
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Colani’nin arabası
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'