PKK’nin “12. kongre sonuç bildirisi”nde söyle bir cümle var. “PKK katı Kürt inkârının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının egemen olduğu koşullarda şekillendi.”
“Soykırım, jenosit veya genosit; ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum veya başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, çıkar amacıyla, bir plan çerçevesinde ve yok edilmeleri niyetiyle girişilen eylem ve sonuçlar bütünüdür.”
Benim soykırım tanımım: “Silahlı bir tarafın silahsız sivil halkı bir amacı gerçekleştirmek için yok etmesidir!” Dilimizde soykırım, “holokost” ve “HaŞoah”ın karşılığı olarak kullanılmaktadır.
PKK’nin “12. kongre sonuç bildirisi”ni yazanlar anlaşılan kendilerini çok zeki, bizleri de aptal sanıyorlar. Bizde pek bilinmez ama Avrupa ve ABD’de özellikle Siyonist muhitlerde, soykırım ve şoah sözcük-kavramlarını yanlış kullananları sopayla kovalarlar.
[HaŞoah (İbranice): Felaket. Nazi Almanya’sı döneminde 1941 ve 1945 yılları arasında, Adolf Hitler ve Heinrich Himmler’in liderliğindeki SS güçleri tarafından işgal edilen sınırlar içerisinde yaklaşık 6 milyon Yahudinin sistemli bir şekilde öldürüldükleri soykırımdır.
Bazı akademisyenler, Romanların (Çingenelerin) toplu katliamının ve özürlü insanların öldürülmelerinin de bu tanıma katılmaları gerektiğini savunur ve bazı bilim insanları da Holokost tanımının, Naziler tarafından öldürülen Sovyet tutsaklar, Polonyalılar ve eşcinselleri de içermesi gerektiğini savunmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ortaya çıkan rakamlarla birlikte, yakın dönemdeki tahminler, 10-11 milyon civarında insanın Nazi rejimi tarafından öldürüldüğünü göstermektedir. Holokost sırasında öldürülen Yahudi sayısı (6 milyon civarı) II. Dünya Savaşı sırasında 6 yıl boyunca yüzlerce kilometrekare cephede savaşmış olan Nazi askerlerinin toplam ölü sayısından daha fazladır. (Yaklaşık 5.533.000 kayıp.)
Holokost öncesinde sayıları dokuz milyonu bulan Avrupalı Yahudilerin yaklaşık üçte ikisi öldürüldü. Bir milyonun üzerinde Yahudi çocuk, yaklaşık iki milyon Yahudi kadın ve 3 milyon Yahudi erkek Holokost’ta öldürüldü. Almanya ve Almanların işgal ettiği sınırlar içerisindeki 40 binin üzerindeki bir tesis ağı, Yahudi ve diğer kurbanları toplamak, hapsetmek ve öldürmek için kullanıldı.
Holokost’a giden süreçte şiddet ve soykırım aşama aşama gerçekleşti. Yahudilerin sivil haklarını elinden alan, en meşhuru 1935 yılındaki Nürnberg Yasaları olan birçok yasa, Avrupa’da II. Dünya Savaşı patlak vermeden yürürlüğe girdi. Toplama kampları, mahkûmların ya bitkinlikten ya da hastalıktan ölene kadar köle gibi çalıştırılmaları için kurulmuştu. Almanya’nın her işgal ettiği yerde paramiliter grup (Almanca: Einsatzgruppen), Yahudileri ve politik muhalifleri, toplu infazlarla öldürdü.
İşgalciler, Yahudileri ve Romanları gettolara hapsedip nakliye trenleriyle ölüm kamplarına gönderilmeden önce bir arada tuttular. Yolculuk boyunca ölmeyenler ya ölene dek çalıştırıldı ya tıbbi deneyler için kullanıldı ya da sistematik bir şekilde gaz odalarında öldürüldü. Alman bürokrasisinin her kolu, soykırımın lojistiğine yardım etti ve Üçüncü Reich’ı, Holokost akademisyenlerinin belirttiği gibi bir soykırım devletine dönüştürdü.]
1933 yılında Yahudilerin haklarının azaltılması ile adım adım başlayan felaket, sonunda Nazi hükümetinin eline geçirebildiği bütün Avrupa Yahudilerini katletmesi ile sona erdi. Bu süreç kaba şekilde üç döneme ayrılabilir:
Yahudilerin haklarının ellerinden alınması ve yüksek görevlerden uzaklaştırılmaları. Yahudilerin mallarının ve mülklerinin ellerinden alınması ve gettolarda yaşamaya zorlanmaları.
“Nihai çözüm”, toplanıp ölüm kamplarına götürülmeleri ve orada sistemli olarak büyük kapsamlı bir şekilde gaz odalarında ya da farklı şekillerde öldürülüp cesetlerinin yakılması.
Üniversiteler Yahudileri kabul etmedi ve halihazırda eğitim görmekte olanlara diplomalarını vermedi ve Yahudi akademisyenleri kovdu. (Bunlardan bazıları Türkiye’ye geldi.) Devlet ulaşım görevlileri, Yahudilerin kamplara gönderilmeleri için tren hazırladı. Alman ilaç şirketleri kamptaki mahkûmlar üzerinde ilaçları denedi. Şirketler krematoryum inşası için ihaleye girdi, IBM’nin Almanya şubesi, bütün kurbanların kayıtlarını muntazam bir şekilde kayıt altına alacak sistemi kullandı. Mahkûmlar ölüm kamplarına girdiklerinde kişisel eşyalarını görevlilere verdi.
Holokost’un temel motivasyonu tamamen ideolojikti. İdeolojinin temeli, Yahudilerin uluslararası bir Yahudi komplosuyla dünyayı kontrol etmeyi istediklerine inanan Nazi inancına dayanır. Yahudiler, Almanya’nın sanayisine, ekonomisine, bankalarına, üniversitelerine, entelektüel hayatına egemendiler.
Bu nedenle, Türkiye’de soykırım yapıldığı iddiası alçakça bir iftiradır.