Dünyada insanlar eski yıllara kıyasla çok daha sinirli, daha stresli ve çok daha endişeliymişler. Gallup’un araştırması geçtiğimiz günlerde yayımlandı. 140 ülkede yapılan Küresel Duygu araştırması. Küresel kapitalizmin geldiği noktayı gözler önüne sermesi açısından önemli.
Eşitsizliklerin giderek arttığı, emek sömürüsünün tavan yaptığı bir sistem içinde insanların borçlandırılarak tüketim dünyasının modern köleleri haline getirilmelerinin doğal sonucu bu.
Üstelik tıpkı suyun ısındığını fark etmeden haşlanan kurbağa misali bu duruma gelinir. Geri planda devasa bir algı yönetimi, devasa bir reklam bombardımanı vardır. Ve sistemin bize dayattığı 2 gizli tuzak...
1- Ne yaparsanız yapın her zaman yetersizsinizdir!
2- Mutluluk gelecekte bir hayaldir ve arkasından beyhude koşmalısınız.
Biz de koşarız...
Dünyanın bütün mavi yakalıları, dünyanın bütün beyaz yakalıları...
Zor bela bulduğun işi başkasına kaptırmamaya çalışarak;
Kredi kartı borcunu ya da çocuğunun okul taksidini ya da ev kredisinin ödemek zorunda olduğun için patronun iki dudağı arasında olan geleceğini mahvetmemek uğruna her denilen işe koşma, her azarı işitmeyi göze alarak...
Koşar insanlar...
1 Mayıs’lar işçinin, emekçinin tarihsel süreç içinde büyük mücadeleler vererek elde ettikleri kazanımların bayramı olarak kutlanır. Patronlara ve hükümetlere başkaldırarak, şiddetli baskılara maruz kalarak elde edildi haklar. Örgütlü işgücü yıllar boyunca zenginlerin ve seçilmiş elitlerin gücüne karşı bir denge unsuru oldu. Tatil hakkı, grev hakkı, kıdem tazminatı hakkı; hepsi uzun soluklu mücadelelerin sonucu elde edildi.
Bugün ise bırakın bunun üzerine yeni kazanımlar eklemeyi; elde edilenler bile tırpanlanıyor. Toplam küresel servet 10 sene önce yaşanan finansal krizden bu yana yüzde 27’lik artış göstererek 280 trilyon dolara ulaştı. Dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi zenginliğine zenginlik kattı. Nasıl mı? Krizi bahane ederek işçi haklarına sistematik saldırıda bulunarak, ücretleri düşük tutarak.
Sonuç: Eşitsizliğin arttığı, çalışanların kendilerini giderek daha güvencesiz işlerde buldukları, ülkelerin sosyal politikalarının zayıflatıldığı bir sistem yaratıldı. Üstelik sağlık ve emeklilik hizmetleri bile ticari kâr elde etme aracı haline dönüştürüldü.
Bugün tüm dünyada gelinen nokta bu. Tabii ülkeden ülkeye dozaj farklılıkları var. Bir Fransa ile bir Türkiye’yi; bir Çin ile bir Finlandiya’yı aynı kefeye koyamazsınız. Karşınıza öyle ya da böyle hukuk çıkar, demokrasi çıkar, sendikanın gücü çıkar..
Amazon, 1 trilyon dolara yakın piyasa değerine sahip, dünyanın en büyük şirketlerinden biri olmasına rağmen, işçi haklarını açıkça göz ardı ederek çalışanları “ekonomi” uygulamaları ile parçalıyor. Ama Amazon çalışanları, 2018’de Avrupa’da (Almanya, İspanya ve Polonya’da) toplu eylemler düzenleyerek, Kara Cuma’nın satışlarını tehdit eden, iyi çalışma koşullarını garanti eden daha iyi ücret ve iş sözleşmeleri talep ettiler. Bunu ABD’de yapamadılar.
Aynı şekilde, Avrupa’daki Ryanair çalışanları, şirketin sendika karşıtı duruşuna tepki gösterebiliyor. Ve daha iyi çalışma koşulları ve toplu pazarlığın tanınması için mücadele ediyor. Tüm dünyada giderek yayılan bir Me Too hareketi var örneğin. İşyerinde cinsel taciz ve eşitsiz ödeme konularına dikkat çeken..
Avrupa genelinde, işçilerin dayanışması ilham verici direnişlerle yeniden ortaya çıkıyor. İspanya ve Portekiz’deki protesto dalgaları, işçi hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal adalet için yeni solcu ittifaklar yaratıyor.
Tüm bunlar bardağın bir de dolu tarafını gösteriyor. Ve tabii örgütlü mücadelenin önemini.
Hayal ya...Mesela diyorum: Dünyanın bütün beyaz yakaları, bütün beyin işçileri birleşse...
1 Mayıs’ın ardından...
Yazarın Son Yazıları
Koç Üniversitesi’nin onuncu kez verdiği Rahmi M. Koç Bilim Madalyası bu yıl Prof. Dr. Ufuk Akçiğit’e verildi.
Brezilya’nın tropik sıcaklığı altında toplanan COP30, dünya siyasetinin iklim krizine nasıl baktığını -daha doğrusu bakmadığını- tek karede özetleyen bir zirve oldu.
“Az sayıda insanın yaşadığı küçücük bir ada...
New York’un yeni belediye başkanı Zohran Mamdani, yalnızca Amerika’daki Demokratlar için değil, tüm dünya için bir mesaj verdi: “Değişim hâlâ mümkün.”
Buruk, öfkeli ama öte yandan coşkulu..
Türkiye ara çözümlere sıkışırken dünya “neoprime” savunma çağına giriyor.
Nadir elementler konusu Türkiye’de kamuoyunun gündemine CHP tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump görüşmesinden hemen önce “Pazarlık konusu yapılacak” diye getirildi.
“Eğer ateşkes kalıcı bir barışa evrilemezse, bu savaş yalnızca Gazze’yi değil, Batı ittifakının meşruiyetini ve küresel düzeni de sarsmaya devam edecek...”
Şu son bir yıl içinde yaşadıklarımızı diyelim beş yıl önce yaşasaydık herhalde “Olağanüstü günlerden geçiyoruz” derdik.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın New York’ta yaptığı görüşme, sadece ikili ilişkiler bağlamında değil, küresel dengeler açısından da kritik.
Bir süredir gözüm Nepal’deki gelişmelerde...
Moda Caddesi’nden Kadıköy Rıhtım’a doğru yürüyorum.
Erdoğan AKP’si; karşısındaki tek önemli muhalefeti yani CHP’yi işlevsizleştirmek için elindeki tüm yetki ve yargı güçlerini kullanıyor.
Önce şunu görmeliyiz...
"CHP’nin üzerindeki yük öyle ağır ki özgür; laik, demokratik bir ülke olma mücadelesini tek başına omuzladı."
Neredeyse çeyrek asır...
Sahte diplomalar, sahte ehliyetler, sahte sağlık raporları...
Seyrediyoruz. Kimi insanlığın geldiği noktadan utanarak, kimi umarsızca sanki bir film seyreder gibi...
Tam bitti derken yeniden başlıyor. Rüzgârın hızına göre şiddetleniyor; ortalığı yakıp kavuruyor.
Şaşırdık mı? Hayır...
CHP’li belediyelere yapılan operasyonların sonu gelmiyor. Belli ki yaz böyle geçecek.
Çünkü çözüm üretemiyor. Çünkü halkın sorunlarına yanıt veremiyor.
“At izinin it izine karıştığı” günlerden geçiyoruz yine.
Daha sular durulmadan Ortadoğu yeniden karıştırılmaya çalışılıyor...
“Bizim bayram görecek halimiz yok arkadaşlar” dedi ve ekledi CHP lideri Özgür Özel...
Sadece anayasal hakkı olan barışçıl protesto hakkını kullandıkları için hapiste tutulan üniversite öğrencileri olan bir ülke...
O kadar fazla sistematik saldırı altındayız ki... Kimi zaman büyük resmi görebilmek için yaşananları alt alta sıralamak önemli...
Barışı uzak bir hayal olmaktan çıkarmak hiç kolay değildir, en azından bizim coğrafyada.
Karartma... Otokratik rejimde sıradan bir gün
Siz gidene kadar...
Deprem ensemizde: 40 milyar A dolarlık sessizlik
Yüzde 3.5 kuralı: Değişim kaç kişiyle başlar?
Tarife savaşının şifreleri
Uyanış...
Yeni bir siyaset... Ama nasıl?
AKP’nin elinde 2 torba: Biri Gezi, diğeri ‘terör’
Tehdit... Atlantik’in öte yakası
Kadın sorunu yok, erkek sorunu var
Eskisi çöpe... ‘Yeni’ dünya düzeni
‘Yeni Türkiye’de haddini bileceksin’