Bazı siyasetçiler halkı kandırmaya öylesine alışmış ki söylediklerinin hiçbir inanılabilirliği olmasa da konuşuyorlar.
Örneğin DEM Partili Meral Danış Beştaş, Özgür Özel’in “Erdoğan’la menemen bile yapmam” sözüne, “Anayasa değişikliği Erdoğan’la yapılmıyor. TBMM, anayasa değişikliği çalışmalarını yapar. Sonuçta cumhurbaşkanı masada değil” diye karşılık verdi.
Sokaktaki vatandaşlara sorsanız, ezici çoğunluk, Türkiye’de AKP’nin kurduğu totaliter Saray rejiminde her alanda tek söz sahibinin Erdoğan olduğunu, onun istemediği bir anayasa maddesinin TBMM’den geçme olasılığının olmadığını, Meclis’in çok uzun zamandır yalnızca Cumhur İttifakı’nın politikalarını onaylama kurumu haline geldiğini bilir.
Halkın bildiğini Beştaş mı bilmeyecek? Biliyor hem de öyle iyi biliyor ki 10 Aralık 2022’de bu sözleri TBMM’de söyleyen de oydu:
“Şu anda tek adam rejimi yok mu gerçekten? İtfaiye yangın söndürmeye gitmeden önce cumhurbaşkanından talimat bekleyen bakanlar yok mu? Sağlık bakanı kendi alanı ile ilgili bir söz kurduğunda onu kameralar önünde rencide eden bir cumhurbaşkanı yok mu? Burada yasalarla ilgili bile konuşmalar yapıldığında en son sözü tek adam söylemiyor mu?
Darbe rejimi dediğimizin illa askeri darbe olması gerekmiyor. 15 Temmuz’u bile ‘Allah’ın lütfu’ sayıp halk iradesini en yüksek düzeyde gasp eden bir tek adam yok mu? Asıl darbeyi AKP yürütüyor ve bu darbeyi zamlardan, bakanların söz hakkını kısıtlamaya kadar bir kişi yapıyor; o da AKP’nin genel başkanı. Tek adam rejimi dediğimiz tam da budur.”
180 DERECE DÖNENLER!
Ne oldu da totaliterliğin giderek koyulaştığı bir dönemde, Beştaş ve DEM’liler birden anayasa kadar önemli bir konuda Erdoğan’ın masada olmayacağı düşüncesini savunur oldu!
Yapmayın, halkı bu kadar aptal yerine koymayın. Erdoğan, o masayı kurmakla kalmadı, orada kendisini temsil edecek AKP milletvekillerini de kendisi seçti.
“10 hukukçu belirledim” dedi ama ekipte anayasa hukukçusu yok diye eleştiriliyor; aralarında hayvanların katledilmesine yasal kılıf bulan “katliam yasası”nı yapanlar var!
Anayasa hukukçusu olsa da fark etmez, AKP söz konusu olduğunda doğru eleştiri noktası o değil. Çünkü defalarca yazdığım üzere, AKP sanıldığı gibi bir siyasi parti değil; bir karşıdevrim tarikatı ve orada sadece bir kişinin sözü geçer.
DİKKAT: TUZAK VAR!
Emperyalizmin ve Öcalan’ın istediği, Bahçeli’nin yol verdiği, Erdoğan’ın kurduğu anayasa komisyonu bir tuzaktır. Herkes TBMM’nin 2023 seçiminde ikinci cumhuriyetçi bir yapı haline getirildiğini biliyor. Şu anda o Meclis, laik Cumhuriyeti savunacak yeterli güçten yoksundur. Böyle olduğu bilindiği için AKP, Erdoğan’ın ölene kadar koltuğunda oturmasını sağlayacak düzenlemeleri yaparken Öcalan’ın istekleri de gündeme gelecek. Kurulan anayasa komisyonuna katılmak, temsilci göndermek büyük bir hata olur.
Sonrasında istediğiniz kadar “Biz elimizden geleni yaptık ama olmadı” deyin, 4+4+4 sistemi Meclis’ten geçirilirken uygulanan zorbalığa karşı direndiğiniz gibi direnin, Cumhuriyet karşıtları yıkıcı hedeflerine ulaştığında sorumlu olursunuz.
O masaya oturmamak için İBB’ye yapılan operasyonları, hapiste tutulanları, adaletsizlikleri gerekçe göstermek yetmez. Diyelim ki operasyonlar durdu, hapistekiler çıktı, adaletsizlikler bir ölçüde giderildi, oturacak mısınız o masaya?
Laik Cumhuriyeti yıkmak için yola çıkanlarla anayasa masasına oturulmaz. O masayı elinin tersiyle itmek gerekir. Bahçeli Öcalan’a ilk çağrı yaptığında 13 Ekim 2024’te yazdığımı tekrarlayayım:
Açık söylüyorum: AKP’nin ömrünü bir gün daha uzatabilecek herhangi bir siyasi adım atan herkes, her parti halka ihanet eder. Bunun adına “demokratikleşme”, “normalleşme” ya da “yumuşama” ne derseniz deyin, salt gerçek budur!