Ortadoğu bataklığında İdlib çukuru

20 Eylül 2018 Perşembe

Siz bakmayın iktidar medyasının yalan haber ve yorumlarına: Erdoğan/AKP iktidarı, dış politikadaki yanlışlarının bedelini, Ortadoğu bataklığındaki Suriye/İdlib çukuruna gittikçe daha fazla gömülerek ve daha büyük risklerin altına imza atarak ödüyor.
Ortadoğu bataklığının Suriye/İdlib çukuru sürecini, özetleyerek anımsatalım:
1) ABD kendi yarattığı, ama Sovyetler Birliği çöktükten sonra başına bela olan Radikal, Silahlı, Siyasal İslam terörünü önlemek amacıyla, “Ilımlı İslam” diye bir kavrama sığındı.
2) Oysa, “Ilımlı İslam”, sözde Demokrat, özde, iktidara gelmek için Neoliberalizm ve Neoemperyalizm ile işbirliğine hazır olanların ABD desteğini almak amacıyla icat ettikleri bir yanlış kavram...
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, nüfusları Müslüman ama rejimleri laik/ yarı laik olan diktatörlüklerde, “Müslüman Kardeşler” gibi, İslam adına iktidara gelmek isteyen ve kendilerini “Demokrasiyle uzlaşan Ilımlı İslam” olarak tanıtan siyasal hareketlerin uydurdukları bir yanılsamaydı.
3) 2002 yılında Türkiye’de AKP’nin iktidara gelmesi, “Ilımlı İslam” kavramının siyasal manipülasyonlar için Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kullanılabileceği konusunda ABD’nin ikna olmasında önemli bir rol oynadı; 2003 yılında Irak’ın işgaliyle başlayan ve 2010 yılında Arap Baharı denilerek uygulamaya geçilen plan hazırlandı.
4) Libya’yı kana bulayarak mahveden, Irak’ı yok eden, Mısır’da tümüyle ters teperek başarısız olan bu plan, Ortadoğu’nun, Rusya ve İran tarafından da desteklenen güçlü devleti Suriye’de, Esad rejimine karşı başlatılan isyanın başarısızlığı karşısında iyice duvara tosladı.
5) Bölgeyi iyice istikrarsızlaştıran ve kana bulayan ABD, İslamcı terör örgütlerinin yanında Kürtleri de kullanmaya başladı.
6) Erdoğan/AKP iktidarı, mezhepçi bir anlayışla, “Öfkeli gençler” dediği İslamcı terör örgütlerine destek verdi, Musul Başkonsolosluğu’nun işgaline dahi ses çıkarmadı, ama Kürt örgütlerinin bölgede güçlenmesine karşı çıktı.
7) Esad, Rusya’nın ve İran’ın da desteğiyle, isyancılar tarafından işgal edilen bölgeleri tek tek geri aldı, en son İdlib kaldı; İslamcı isyancılar bu bölgeye sığındı.
8) ABD’nin Erdoğan/AKP iktidarı ile birlikte, Suriye’de isyanı başlatmasından beri 4 milyon kadar (belki de daha fazla) Suriyelinin sığındığı Türkiye, bu operasyonda en ağır bedeli ödeyen ve hiçbir şey kazanamayan ülke oldu; Esad İdlib’i ele geçirirse, orada yaşayanların yaratacağı yeni bir göç dalgası ve oluşabilecek kanlı sonuçlar dolayısıyla, Suriye’nin kendi bölgesi olan İdlib’i isyancılardan geri almak için yapacağı operasyona karşı çıktı; İslamcı teröristlerle ateşkes anlaşması yapılmasını önerdi.
9) Son olarak Erdoğan, İdlib’de bir ay içinde, İslamcı isyancıların ağır silahlardan arındırılacakları bir tampon bölge gerçekleştirmek sorumluluğunu yüklendi ve Rusya ile anlaştı.
10) Üç önemli İslamcı örgüt bu anlaşmaya uyamayacaklarını açıkladı; Suriye ordusu da kendisini bu anlaşma ile bağlı saymayacağını bildirdi.
11) Silahsızlandırılacakları güvencesi verilen İslamcı örgütler tahliye isterlerse, bunlar nereden, nasıl, nereye tahliye edileceklerdir; savaşmayı tercih ederlerse çok kan dökülmesi nasıl önlenecektir?
12) Tampon bölge, bir ay sonra gerçekleşse bile, bölgedeki siyasal çözüm önerisi nedir? Esad kendisine ait topraklar üzerinde bir başka ülkenin sürekli denetimini kabul edecek midir? Erdoğan/AKP iktidarı oraya temelli olarak yerleşmeyi mi planlamaktadır?

***

Sonuç olarak Türkiye, Ortadoğu bataklığındaki İdlib çukurunda kendisini pek çok belirsizlik ve riskle kuşatılmış bir konuma hapsetmiş görünüyor.

***

DİREN ATATÜRK DÖNEMİ DIŞ POLİTİKASI...
DİREN YURTTA SULH, CİHANDA SULH!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları