Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için 142 ayrı suçtan 2352 yıl hapis isteyen “İddianame” bana, bu İktidar dönemindeki “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında, “Terör Örgütü Lideri” olarak yargılanan ve mahkûm edilen Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ davasını anımsattı.
***
En umutsuz ve mutsuz zamanlarımda, boynunda Halife-Sultan olan Padişah Vahdettin’in idam fermanını taşıyan Mustafa Kemal Atatürk’ü anımsarım.
Atatürk’ün andığımız 10 Kasım’ın hemen arkasından “İddianame” açıklanınca, gözlerimin önüne, Başkent Üniversitesi’nin kurucusu, Organ Nakli Gurusu, Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın odasında asılı olan ve Vahdettin’in Fermanı haline getirilmiş olan Dürrizade’nin 5 Nisan 1920 tarihli İdam Fetvasının fotokopisi geldi ve Prof. Haberal’ın da bu İktidar döneminde haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir biçimde 4.5 yıl hapsedilmesini anımsadım.
Ama bugünkü yazım bu haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik üzerine değil, 4.5 yıl hapsin bile kıramadığı bir “İrade”, bir “Atatürk Aşkı”, bir “Hizmet Azmi”, “Direniş” ve “Umut” üzerine olacak! (Bütün bu özellikleri büyük harfle yazdım çünkü bunları Mehmet Haberal’a özgü özellikler olarak “özel isim” anlamında kullandım.)
***
Bence Prof. Dr. Mehmet Haberal Türkiye için, büyük hekim ve hümanist Dr. Albert Schweitzer ile dünyadaki ilk kalp nakli ameliyatını gerçekleştiren Dr. Christiaan Barnard karışımı bir öneme ve kişiliğe sahiptir.
Onlardan tek farkı, birinin Afrika’da ötekinin Güney Afrika’da yaptıklarını Türkiye’de hem tıp hem de hukuk alanlarında, vatanı için, tek başına, gerçekleştirmiş olmasıdır.
***
Bu yazıda vurgulamak istediğim nokta, bütün suçu (!) toplumuna, insanlığa hizmet etmek olan, Müslüman bir ülkede “Allah’ın işine karışılmaz” engellemelerine rağmen, bütün hukuk yapısını da değiştirerek, organ naklini yapısallaştırıp kendi elleriyle kurtardığı hayatlara ek olarak binlerce insana yeniden hayat vermiş olmasının ödülünü (!) 4.5 yıllık hapisle almış olmasına rağmen sürdürdüğü, “Atatürk Aşkı” ve “Hizmet Azmi”dir.
Hapisteyken bile, bunu protesto etmek isteyen uluslararası meslektaşlarının Türkiye’de yapılacak olan toplantıyı başka yere almalarına karşı çıkmış, ülkesini korumuş bir yurtsever, bir vatanseverdir.
Hapisten çıktıktan sonra, bugün bile hâlâ şöyle demektedir:
“İyi ki Atatürk bize bu ülkeyi armağan etti.
Ne mutlu bize ki çalışabileceğimiz, hizmet edebileceğimiz Türkiye gibi bir ülkemiz var.
Ne yaparsak yapalım, bütün bunları böyle bir ülkemiz olduğu için yapabiliyoruz.
Bu ülkede yapılamayacak hiçbir şey yok.”
Türkiye’nin bütün Demokrasi, Hukuk Devleti, Medya Özgürlüğü gibi dünya endekslerinde en alt sıralara düştüğü bir dönemde “Organ Nakli” konusunda bayrağımızı dünyanın en tepesine diken bir öncüdür!
Karşımızda, 4.5 yıllık hapsin bile kıramadığı bir dirençle katkılarını bütün hızıyla sürdüren çelik gibi bir “Direniş İradesi” var!
Onun örnek alınması gereken özelliklerini şöyle sıralayabilirim:
1) Müthiş bir Bilinç, Ahlak, Vicdan, cesaret ve haklılık duygusu.
2) Bitmez tükenmez bir çalışkanlık.
3) Zedelenemeyen bir tutku halindeki Atatürk ve Cumhuriyet sevgisi.
4) Büyük bir azim ve irade.
5) Hedefi belirlemek ve hedefe kitlenmek.
6) Yok edilemeyen bir umut.
7) Hiçbir zulme teslim olmayan çok sağlam bir kişilik.
8) Yenilikçilik.
9) Liderlik.
10) Toplumsal ve çevresel koşulları etkileme, düzenleme yeteneği.
11) Büyük bir iletişim ve ikna gücü.
12) İşine ve insanlığa adanmışlık.
***
3 bin dönüm üzerinde 6 milyon ağaç dikerek oluşturduğu Başkent Üniversitesi yerleşkesinde Atatürk’ü onunla birlikte anmak benim için de bir onurdu!
O günün öyküsünü ayrıca gelecek Pazartesi www.kongar.org adresli internet sitemdeki GÜNCEL yazımda anlatacağım.
BÜTÜN GENÇLERİN UMUTSUZLUK İÇİNDE ÜLKEMİZİ TERK ETTİĞİ BİR DÖNEMDE MEHMET HABERAL, BİR UMUT IŞIĞI, BİR UMUT ABİDESİDİR!