Demokrasi tramvayına hiç binmediler

07 Nisan 2019 Pazar

Tam bir hafta oldu. Geçen hafta bugün demokratik hakkımızı kullanmak için oy verdik.
Bunca yıldır yapılan şaibeli seçimlere karşın sandığa gittik ve bir kez daha oy verdik.
Gerçekten de bu ülkede seçime inancımızı kaybetmemizi kolaylaştıracak birçok neden olmasına karşın yaptık bunu.
Cumhurbaşkanı, bu seçim kampanyasında, aynı zamanda iktidar partisinin lideri olarak meydanlarda mitingler yaptı. Seçimi iktidara yönelik bir oylamaya dönüştürdü.
Kendisi gibi Meclis Başkanı Binali Yıldırım da, anayasaya aykırı olmasına karşın, görevinden istifa etmeden aday oldu.
Devletin tüm olanaklarını tek taraflı olarak AKP için kullandılar.

TRT’nin yanlı karnesi
Vatandaşların vergileriyle finanse ettiği devlet televizyonu TRT, adeta iktidar partisinin yayın organı oldu.
RTÜK üyesi İsmet Demirdöğen’in yerel seçim sürecinde çıkardığı TRT Haber karnesine göre, kanal, 1 Şubat- 29 Mart tarihleri arasındaki 57 günde Cumhur İttifakı’na 164 saat ayırdı ve bunun tamamı lehte yayındı.
TRT, aynı dönemde, Millet İttifakı hakkında 25 saat 47 dakika lehte, 20 saat 50 dakika aleyhte yayın yaptı. 57 günlük süreçte HDP hakkında sadece 36 saniye lehte yayın yapan kurum, 3 saat 17 dakika aleyhte yayın yaptı.
Hak, hukuk, adalet kavramlarının bir yana bırakıldığı, anayasa ve yasaların çiğnendiği bir ortamda insanlar, boykot çağrılarına karşın, sandığa gitti.
Gitti; çünkü bıçak kemiğe dayandı.
Vatandaşlar, kış günü, patatesi, soğanı biraz daha ucuza almak için tanzim satış kuyruğuna girdi.
Köylü üretemez oldu.
İşsizlik tavan yaptı.
Şirketler ardı ardına konkordato ilan etti.
İnsanlar akşam masaya koyacak ekmek derdine düşmüşken, iktidar, başarısızlığını örtmek için, yapay bir “beka, zillet, illet” söylemine başladı.
Bu gerginlik politikası tutmadı. Bu kez gemi karaya tosladı!
Şimdi halk yanıtını sandıkta verince, yıllardır yaptıkları ayak oyunlarını, ilk kez kabul ettirmekte zorlanıyorlar.
Yasal itiraz haklarını kullanmalarına elbette kimse bir şey demiyor ancak AKP çevrelerinden yayılan komplo ve darbe teorileri, açık bir şekilde, seçimi itibarsızlaştırmaya yöneldi.

‘Milli irade’ söylemi boşa çıktı
31 Mart seçimleri, 25 yıl sonra Ankara ve İstanbul’da yerel yönetimin el değiştirmesi ile tarihe geçti ama en önemli sonuçlarından biri de şu oldu:
İktidar partisinin “milli irade” diyerek sürekli işaret ettiği sandığa olan saygısının boş olduğu ortaya çıktı.
Erdoğan, kısa bir süre önce Venezüella’daki olaylar hakkında ne demişti hatırlayalım:
Ben demokrasiyi bugüne kadar şöyle tanıdım. 40 yıllık siyasi geçmişim var, sandıktan çıkana saygı duyacaksınız. Sandıktan çıkana eğer saygı duymuyorsanız bunun adı demokrasi değildir. Bu totaliter bir zihniyettir, totaliter bir yapıdır.
Düne kadar sandığı böylesine kutsuyorlardı da şimdi ne oldu?
Can alıcı nokta burası.
Gerçekte hiçbir zaman demokrasiye inanmadılar.
Peki nasıl bir demokrasi? Bu demokrasi amaç mı olacak, araç mı olacak? İşte burası tartışmaya açılmalıdır. Bize göre demokrasi hiçbir zaman amaç olamaz. Demokrasinin ancak ilmi noktada ele aldığımız zaman bir araç olduğunu göreceğiz.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ne tesadüftür ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, Araplar ile yaptığı bir toplantıda söylediği sözler bunlar...
Yine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken, 14 Temmuz 1996’da Milliyet gazetesinde çıkan Nilgün Cerrahoğlu imzalı söyleşide “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” demişti.
Kimilerine göre zaman içinde değişti, demokrasiyi içselleştirdi.
Kimilerine göre ise, tramvaydan çoktan indi.
Takıyyeyi görenler biliyor ki, aslında hiç binmedi.
Şaşırmaya gerek yok.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları