Çözümsüzlüğün Sarmalı

11 Mart 2015 Çarşamba

Nevzat Candan’ı, kömüre bulanmış bedeni ambulansa taşınırken gördünüz mü?.. Topu topu tek bir madenci hayatını kaybettiği için fazla haber değeri olmadı önceki gece Zonguldak’ta maden ocağında meydana gelen göçüğün... Soma’dan, Ermenek’ten sonra... Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Büyük ihtimalle çok basit bir ihmal nedeniyle o göçük meydana gelmiştir” deyip geçebildi utanmadan.
Ortalama her gün 3 işçi kardeşimizin hayatını kaybettiği bir ülkede yaşıyoruz....
Özgecan’ın hunharca katledilmesi tüm Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı. Aradan bir ay geçti; Özgecan’ın ardından kaç kadının daha canına kıyıldı, sayabildik mi?
Ortalama her gün bir iki kadının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz...
Trafik canavarına ne demeli?...
Günde ortalama 10 kişinin trafik kazalarında yaşamını kaybettiği bir ülke burası...
Kadına yönelik şiddet, işçi ölümleri, intiharlar, hapishanelerdeki insan sayısı, çocuk gelinler, genç yaşta çocuk doğurma oranları, madde bağımlılığının artması... Tüm bunlar ülkedeki sosyal yapının bir anlamda fotoğrafı... Ama dahası da var: Çocukların matematik okur yazarlık puanları, insanların güven düzeyleri, obezite...

Eşitsizlik artıyor
Peki birbirinden bu kadar farklı bu toplumsal sorunların tek bir ortak noktada buluştuğunun ne kadar farkındayız? Ortak nokta ekonomide düğümleniyor. Ancak ekonomik büyümeden, milli gelirden kişi başına düşen payın artması safsatalarından bahsetmiyorum. Ortak nokta gelir dağılımındaki eşitsizlik... Bir ülkede gelir eşitsizliği ne kadar yüksekse o ülkede şiddet, kadın-erkek ayrımcılığı, intiharlar, hapisanelerdeki insan sayısı o denli artıyor. Konuyu geçen yıllarda iki İngiliz bilim insanı Richard Wilkinson ve Kate Pickett incelemiş ve araştırmalarını bir kitapta toplamışlardı. Kitap Türkiye’de de Su Terazisi adı altında yayınlandı. Eşitsizliğin sonuçları sadece yoksullarla sınırlı kalmıyor, tüm toplumu yakından ilgilendiriyor. Daha eşitsiz toplumlarda insanların cezaevine girme olasılığı 5 kat daha fazla. Madde kullanımı ve cinayet oranları ise bundan kat kat yüksek. Sosyal önyargılar daha artıyor. Daha eşitsiz toplumlarda insanlar daha fazla çalışıyor. Çalışma saatleri daha uzun. Eşitsizliğin arttığı dönemlerde tasarruflarda uzun süreli gerilemeler oluyor ve borçlarda yükseliş yaşanıyor.
Hayli tanıdık değil mi?
Hatırlatalım Türkiye’nin gelir dağılımı eşitsizliğinde dünyada en kötü 3 ülke arasında olduğunu. Credit Suisse tarafından yayınlanan 2014 yılı Küresel Refah Raporu’nda “en yüksek servet adaletsizliği” olan ülkeler kategorisinde yüzde 10’luk kesimin servetinin son 14 yılda “çok hızlı” yükseldiği belirtilen 8 ülke arasında Mısır yüzde 22.3 ile birinci, Hong Kong yüzde 21.9 artış ile ikinci gelirken Türkiye yüzde 21 artışla üçüncü sırada yer almıştı.
7 Haziran seçimlerine böyle bir Türkiye tablosu ile giriyoruz. Üstelik dolar kurunun dizginlenemeyen artışı, sanayi üretiminin sistematik düşüşü, gıda fiyatlarının sürekli yükselmesi, insanların borç içinde yaşaması, işsizlik de cabası... Sakın kimse Türkiye yoksul ülke, parası yok demesin. Para bol, oluk gibi hatta; kaynak da hayli fazla. Sorun o paranın nereye, nasıl dağıtıldığında, önceliklerde... Sorun, kendi insanını bir değer olarak görüp ona göre politika belirlememekte. Sorun, tercihi üretim yerine tüketimden yana yapmakta... Sorun, kadına bakış açısını değiştirmemekte. Sorun, yapay gündemlerle, polemiklerle boşa harcanan enerjide... Sorun gelir dağılımındaki eşitsizlik konusunu her an her fırsatta gündeme getirmeyen muhalefette...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Biz modern insanlar... 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları