AP raporu, Şimşek ve hukuk devleti

15 Eylül 2023 Cuma

Dün bu sütunda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ikilisinin, kaynakları tükenen Türkiye’ye yeni sermaye ve borç bulabilmek için göreve getirildiğini anlatmıştım.

Ayrıca iç ve dış sermaye çevrelerine güven vermek için sadece faiz artırımı gibi ekonomik ve mali önlemlerin yeterli olamayacağını, mutlaka Hukuk Devleti ve Bağımsız Yargı gibi güvencelerin de gerekli olduğunu, Türkiye’nin ise bu konuda imajının bozuk olduğunu vurgulamıştım.

Nitekim Avrupa Parlamentosu’nun dün açıklanan Türkiye Raporu, ülkemiz hakkında iç ve dış sermaye çevrelerine hiç de iç açıcı mesajlar vermedi.

Bu nedenle, Şimşek-Erkan ikilisinin uygulamaya çalıştığı “güven verici önlemler paketinin”, “siyasal rejim” ve “hukuksal güvence” ayaklarının daha şimdiden eksik kaldığını söylemek pek de yanlış olmaz.

***

Bu bağlamda, Mehmet Şimşek’in eskiden de aynı bakanlıkta görev aldığını, hatta Başbakan Yardımcılığı bile yapmış olduğunu düşünerek biraz dijital arkeoloji çalışması yaptım ve çok ilginç bir konuşmaya rastladım.

Mehmet Şimşek’in 27 Ocak 2018 tarihinde Batman’da yaptığı bir konuşmanın CNN haberinden bazı ifadelerini aşağıda alıntıladım:

“Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, hükümetin ‘demokrasi ve kalkınmayı at başı götüreceğini’ söyledi, ‘İleri demokratik standartlar, güçlü bir hukuk devleti, huzurun, barışın, kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye. O zaman Türkiye, dünyanın büyüme motoru olacak’ dedi.

Şimşek, şunları söyledi:

‘Hükümet olarak bu potansiyeli hayata geçirmek için insana yatırım yapıyoruz, altyapıya yatırım yapıyoruz ve özel sektöre büyük destekler veriyoruz. Bu çalıştay da bu hedefi geliştirmeye katkıda bulunacak.

Partimizin ilk günlerinde olduğu gibi demokrasi ve kalkınma at başı götürülecek.

İleri demokratik standartlar, güçlü bir hukuk devleti, huzurun, barışın, kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye.

O zaman Türkiye, dünyanın büyüme motoru olacak.”

***

Şimşek esas olarak çok iyimser bir propaganda konuşması yapmış ve Türkiye’nin, milli gelirinin satın alma gücü paritesiyle (her nasıl hesaplamışsa) 2050 yılında 5.2 trilyon dolara ulaşacağını ve dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girmiş olacağını belirtmiş.

Beni bu sözleri çok ilgilendirmedi; çünkü ileriye dönük bu tür hesaplamaların ve vaatlerin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu artık öğrendik.

Beni ilgilendiren, “demokrasi ve kalkınmanın at başı götürüleceği” sözleri ve “İleri demokratik standartlar, güçlü bir hukuk devleti, huzurun, barışın, kardeşliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye” vaadi.

BU SÖZLERİNİ OKUYUNCA “ACABA KENDİSİNİ HAZİNE BAKANI YERİNE, ADALET BAKANI YAPSALARDI, DAHA MI ANLAMLI OLURDU?” DİYE DÜŞÜNMEDEN EDEMEDİM!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları