Sadece faiz artırmakla güvenilir olunmaz

14 Eylül 2023 Perşembe

Din referansıyla “Nas” adına, “Allah’ın Emri” diyerek faizleri indiren ve fiyat artışlarını “Hiperenflasyona” doğru şahlandıran Şahsım Devleti, “Kur Korumalı Vadeli Mevduat” ile birlikte bütün kaynakları da tüketince, iflas tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.

İflası önlemek için iç ve dış yeni kaynaklar bulmak gerekiyordu.

Bunun için bir yandan, enflasyon ile zaten yoksullaştırılan halk, artırılan ve iki kez üst üste tekrarlanarak alınan vergilerle iyice bunaltılmaya ve açlık sınırına itilmeye başlandı...

Öte yandan da yatırım ve borç bulmak için iç ve dış sermaye çevrelerine, abuk sabuk iktisat ve maliye politikalarından vazgeçilip ciddi önlemler alınmaya başlandığı mesajı verilmeye çalışıldı:

Eski Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yeniden Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ve Batı sermayesi çevrelerinin tanıdığı bir bankacı olan Hafize Gaye Erkan da Merkez Bankası Başkanlığı’na atandı.

Şimşek klasik iktisat politikalarına dönüldüğünü ilan ederken, Erkan da faizleri yükseltmeye girişti.

Ama gerek iç gerekse dış sermaye çevreleri bu kişileri ve bu kişilerin çabalarını yeterli görmedikleri için, Türkiye birkaç milyar dolarlık Körfez Ülkeleri Sermayesi dışında yeni bir kaynak bulamadı.

Bunun en önemli nedeni, sermayenin aradığı güven duygusunun henüz tesis edilememiş olmasıdır.

***

Türkiye iç ve dış sermaye çevrelerine niçin güven veremiyor:

Bunun iki sebebi var:

Birinci olarak, “Şahsım Devleti”, tek bir kişinin duygu ve düşünceleriyle yönetildiği ve “Şahıs”, çok hızla 180 derecelik dönüşler sergilediği için, bugüne kadar izlenen yanlış politikalara ters olan yeni kararların ne kadar süreceği konusunda bir güven yok.

İkinci olarak, güven duygusu sadece maliye ve ekonomi politikaları ile değil, Hukuk Devleti ve onun güvencesi olan Bağımsız Yargı ile verilebilir.

Oysa bugün Türkiye’de ne Hukuk Devleti’nden ne de Bağımsız Yargı’dan söz etme olanağı vardır:

Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan, Can Atalay, Gezi Mahkûmları, 28 Şubat Mahkûmları, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş olayları...

Başta TELE1 olmak üzere, televizyonlar üzerindeki RTÜK denetimi ve cezaları...

Başta Cumhuriyet Gazetesi olmak üzere, gazeteler üzerindeki BİK baskısı, yargı kararları, sansürler, yasaklar ve çeşitli saldırılar...

Serbest piyasa koşullarını arayan iç ve dış sermaye çevrelerine hiç de güven vermemektedir.

***

Belki de bu gerçekler karşısında, Mehmet Şimşek bile “Hukuk Devleti” konusunda birtakım ilkeleri anımsatmak gereğini duymaktadır.

Ama “Şahsım Devleti”, “Hukuk Devleti” ve “Bağımsız Yargı” konusunda “Kös dinlemiş” bir tutum ve davranış sergilemektedir.

Bu tutum ve davranış böyle sürdüğü sürece, Türkiye iflastan kurtulmak için, yeni sermaye ve borç beklemeye daha uzun müddet devam edecek gibi görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları