Adnan Binyazar

Kafdağı’nın Ardı

04 Haziran 2021 Cuma

Dursun Akçam, 1956 yılında öğrenime başladığım Gazi Eğitim Enstitüsü’nde masa arkadaşımdı. İkimiz de Köy Enstitüsü çıkışlıydık. O, Kars-Cılavuz’dan, ben Diyarbakır-Dicle’den. Akçam altı yıl köy öğretmenliği yapmış olmanın deneyimiyle girmişti Gazi’ye. Dönemin en çok okunan yazın dergisi Varlık’ta “Köy Notları” başlığıyla izlenimleri yayımlanmıştı. Öbür öğrencilere göre tanınmış bir yazardı. Ben, sınavda adı başlarda geçen okuma tutkunu bir öğrenci. Akçam, sınıfta hocalara bilgece sorular yöneltmesiyle de ilgiyi çekiyordu. 

Çok kitap okumuş olmamızdan dolayı, birkaç gün içinde, birbirimizle kaynaşmıştık. Son Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı kitabın yazarı, Osmanlıca-Türkçe Sözlük’ün hazırlayıcısı, Maksim Gorki’nin Stepte adı altında bir araya getirilen öykülerinin çevirmeniydi hocamız Mustafa Nihat Özön

İkimiz de öyle “efsane” bir hocanın öğrencisi olmanın coşkusuyla giriyorduk sınıfa.    

ÖĞRETMENLİK

Gazi’yi 1958 yılının yaz başında iyi derecelerle bitirip ülkenin dört bir yanına dağıldık. Ben Çorum İlköğretmen Okulu’na atanmıştım. Özön’ü örnek alarak alışılmış öğretmenlerden olmadığım daha ilk derslerde anlaşılmıştı. Öğrenciler fırsat yaratıp dinlenme aralarında bile çevremi sarıyorlardı.  

Düşünmenin yolu iyi kitaplarla açılır. İlk işim öğrencilerin yönetiminde bir kitap kulübü kurmak oldu. Böylece onların kitap edinmelerini sağladım. Düzenlediğim şiir-öykü-roman günlerine, Molière’in Kibarlık Budalası, Cevat Fehmi Başkut’un Paydos’unu sahneye koyunca onlara tiyatro da eklenmiş oldu.    

KAFDAĞI’NIN ARDI 

Zaman unutsa da bellek unutmaz. Atak çıkışları, yüzünden eksik olmayan gülüşleri, ironili esprileriyle belleğime iyice yerleşmişti Akçam. Öyle bir yeteneğin adını bir yerlerde duyacağım içime doğuyordu. Duymam gecikmedi, haber bir anda yazın dünyasına yayıldı. Yıl 1962. “Milliyet gazetesinin ‘Bir Memleket Gerçeği’ konulu Karacan Armağanı’nı ‘Analarımız’ başlıklı röportajıyla Dursun Akçam kazandı.”  

“Analarımız”ı ilk okuyanladrdan olmakla yetinmedim ona ilişkin bir yazı da yazdım. Gözlemleri öylesine etkiliydi ki yalnızca analara yönelmiyordu Akçam, kalemiyle kadının acılar tarihinden yüreğe işleyen olayları sergiliyordu. Ödülün ardından kitaplar geldi. Köy yaşamı odağında, bezeksiz donaksız üslubunun temelini oluşturan ironisiyle çocukları-yaşlıları-muhtarları-kan emici ağaları da çıkardı yaratıcı anlatılarının sahnesine.

KÖY ENSTİTÜLÜ YAZARLAR  

Köy Enstitüsü çıkışlı Mahmut Makal’ın Bizim Köy’üyle başlayan Anadolu’ya yönelik yazın, kısa sürede alanını genişleterek Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Dursun Akçam’ın yapıtlarıyla roman-öykü-deneme türlerinde gerçekçi anlatı akımının yayılmasına yol açtı. Kenti işleyen yazarlar bile dilsel yönden bu akımdan etkilenmiştir. “Köy edebiyatı” diye adlandırarak bu gelişimi küçümsemeye kalkanlar olduysa da başta Fransa olmak üzere, öbür Avrupa ülkelerinde de çağdaş yazınımızda gelişme sayıldı.       

Literatür Yayınlarının genel Yayın Yönetmeni Kenan Kocatürk, yayınevinin kitapları arasına Köy Enstitülü yazarların yapıtlarını da kattı. Birkaç yıldır da o yazarların tüm yapıtlarını yayıyor okuma dünyasına.   

Kocatürk, incelik gösterip Akçam’ın Maral, Dağların Sultanı, Kanlıdere’nin Kurtları, Ucu Ucuna Yaşam, Kafdağı’nın Ardı adlı yapıtlarını Berlin’de bana da ulaştırdı. Paketi açar açmaz, Kafdağı’nın Ardı’nı okumaya başladım. Bir kez daha Akçam’ın, güçlü gözlemlerle serüvenlerini anlattığı kişileriyle karşılaştım. 

İlk okunuşta meğer ne yanıltıcıymış!.. 

O da başka bir yazıya...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları