Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İlker Başbuğ’un kaç askeri var
Gerçekten yaşandı mı? Kimi anılarla siyasi tarihe mal olduğunu biliyoruz. Sovyet lideri Stalin’in her seferinde karşısına konan Papa için sorduğu sorudan söz ediyorum. Siyasetin ardında biriken gücü tarif etmek için “Papa’nın kaç askeri var” diye ironi yapıyordu.
İktidar içindeki bir grubun günlerdir kışkırttığı darbe tartışmasını görünce sordum: İlker Başbuğ’un kaç askeri var?
Tartışmayı başlatanların ortak bir özelliği var. AKP-FETÖ ortaklığının sürdüğü dönemde sistemin vurucu gücü olarak iş tutuyorlardı. Televizyonlarda ya da gazete köşelerinde parmak sallayarak darbeci listeleri yazıyorlardı. Beğenmedikleri filmlerdeki oyuncuları, sevmedikleri şarkıcıları bile darbecilikle suçluyorlardı. TDK’nin Türkçe Sözlüğü’ndeki “darbe” kelimesinin tanımını dahi değiştirdiler. Toplumu korkuturken, “darbeci” dediklerine davalar açtılar, kumpaslar kurdular, operasyonlar yaptılar, tasfiyeler gerçekleştirdiler.
Kumpasların asıl niyeti neydi
Silivri’den çıktıktan sonra askeri cezaevlerini ziyarete gitmiştim. Herkes hapisliğin gerekçesini anlatıyordu. “Atatürk’ün askeri”, “Cumhuriyet değerleri”, “vatanseverlik” en sık duyduğum sözlerdi. Kuşkusuz doğruydu. Ancak beni en çok etkileyen yanıtı bir köşede oturduğumda birkaç asker verdi. Biz hep katledilenin, hapsedilenin, mağdur edilenin gözünden bakıyorduk. Onlar ise FETÖ’nün aklıyla süreci okumaya çalışıyordu. TSK’deki hiyerarşinin listesini çıkarmışlardı. Tutuklandığı için terfisi durdurulanlar elenince bir tablo beliriyordu. Kesilen sakalların daha gür çıkması gibi, TSK’ye operasyonlar yapıldıkça aşağıdan gelen “bazıları”nın önü açılıyordu. Tasfiyelerin öncelikli nedeni buydu. Birileri geleceği tasarlıyordu.
Sanmayın ki AKP ile FETÖ kavgasından sonra bir şey değişti. Hatta işler daha da kolaylaştı. Aşağıdan yükselmeyi kolaylaştıran, yukarıdan tasfiyeyi çabuklaştıran düzenlemeler devam etti. Örneğin, FETÖ’nün en az etkili olduğu 3 albay devresi TSK’deki hizmet süresi 28 yıla indirilerek bir anda emekli edildi. Karar, Hulusi Akar’ın Genelkurmay Başkanı olarak ilk kez katıldığı 2014 Aralık Şûrası’nda önerilmiş, ardından AKP’nin teklifiyle kanunlaşmıştı. Gerekçe “TSK’den FETÖ’cülerin tasfiyesi” diye açıklanıyordu. Ama tam tersine yine FETÖ sakallarının önündeki sakallar kesilmişti. Yeni gelenler 15 Temmuz’da karşımıza çıkıyordu.
‘Darbe korkusu’ üretme projesi
Öyleyse artık net olarak konuşabiliriz. Türk tarihinin bir gerçeği olan darbeleri tartışmıyorum. Başka bir şey söylüyorum. “Darbe korkusu” üretmek, bu korkular ile ellerini yukarı kaldıran Türkiye’yi teslim almak bir başka operasyon mu? Öyle ya, 2006-2016 aralığında Türkiye’de sistematik olarak “darbe korkusu” üretildi. Bu korku kullanılarak önce muhalefete, ardından iktidarın içine doğru operasyonlar yapıldı. Darbe korkusu, suikast korkusu, terör korkusu ile aklı durdurulanlar kuşatıldı.
Hatırlayın, terör eylemlerine karşı askerin sokağa çıkmasına hatta fiilen idareyi ele almasına izin veren “TSK Personel Kanunu”, 7 Haziran 2016’da AKP tarafından Meclis’e getirilmişti. 14 Temmuz’da ise Resmi Gazete’de yayımlanmıştı. Bir gün sonra darbe girişimi olduğunda yakalananların “terör operasyonu sandık” savunmasının önceden altı doldurulmuştu. Birileri 15 Temmuz’dan bir gün önce bile Türkiye’yi korkutarak asıl operasyonu yapmayı başarmıştı.
‘Kemalist darbe’ senaryolarının asıl niyeti
Ya şimdi?
Öyle görünüyor ki yine benzer bir süreci yaşıyoruz. Bir zamanlar dünyanın en büyük ordularından biri olan TSK’yi yöneten asker İlker Başbuğ’du. Yaptıkları ya da yapmadıkları tartışılabilir. Ancak görev süresi boyunca TSK’yi darbe tartışmalarının dışına taşımaya çalışan kişi olduğu, her şeye rağmen soruna ısrarla hukuk içinde çözüm aradığı tartışılamaz.
Peki, emekliliğinden 10 yıl sonra, bugün emrinde tek bir asker olmayan 77 yaşındaki İlker Başbuğ’dan bir darbe lideri çıkarma stratejisinin altında ne var? Bugün TSK’de esprisi bile yapılmayan “Kemalist darbe geliyor” korkusunu üretmenin asıl niyeti ne?
Birden fazla yanıtı olabilir. Ancak korkuyu üretenlerin ağızlarına değil, ceplerindekilere bakınca niyetleri anlaşılıyor. Önce ABD’nin İranlı generali vurmasından sonra kafalarını çıkardılar. İdlib kriziyle tamamen ortaya döküldüler. Türkiye için “yeni bir politika arayışının devrede” olduğunu söylüyorlar. Saray’dan iktidar partisinin derinlerine kadar uzanan grup, İdlib krizini fırsat sayarak ABD ile yeniden “stratejik ortaklık” çizgisine oturma niyetini açıkça ifade ediyor. Her dış bir içtir. “Kemalist darbe” korkusu üretmek, Türkiye’yi Rusya ile oturduğu masadan kaşıyarak kaldırma stratejisinin iç politikadaki manivelası olarak görünüyor.
TSK’ye karşı ‘darbe’ sopası
İkincisi, TSK’ye yönelik bir niyet taşıyor. Görevde ya da emekli fark etmiyor. Vatanı için ölmeye hazır, ülke güvenliği için gerekirse sınırın ötesine operasyon yapmaya gönüllü ordu mensuplarının birçoğu, terör unsurlarının taraf olduğu İdlib savaşında yer almayı doğru bulmuyor. “Kemalist darbeci ilan edilme korkusu” üretmek, Türk askerini “kendi vatanı için olmayan” bir savaşa sokmanın sopası olarak kullanılıyor.
Üçüncüsü, kendisi bile Kemalist olduğundan şüphe duyan muhalefete yönelik bir hamle yapılıyor. “Siyasi ayak” başta olmak üzere muhalefetin başlattığı tartışmaları, “darbe” suçlamalarıyla boğma fırsatı yaratılıyor.
Dördüncüsü, iktidarın içinde bir yere denk düşüyor. Son dönemde AKP, yeni parti kopuşlarıyla, iç çatlaklar ve hiziplerle anılıyor. Görülüyor ki iktidar içinde ucu Saray’a uzanan bir odak, “Kemalist darbe korkusu üretme” stratejisiyle partinin dağınık parçalarını kendi etrafında toplamayı hedefliyor.
“Ankara’da konuşulanlara tanık oluyorum” diye söze başlayan köşe yazıları “ben bu filmi görmüştüm” dedirtiyor. Türkiye’yi 2006 ile başlayan sürece yeniden sokmaya çalışanlar unutmasınlar ki kurdukları tezgâh geç de olsa ayaklarına dolanmıştı.
“Ordusuz Başbuğ”un FETÖ’yü sorgulayan sözlerini çarpıtanlar, “siyaset yapmıyorum, yapmayacağım” diyen Başbuğ’dan hayali bir darbe lideri yaratıp iktidar hesapları yapanlar unutmasın. Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek sadece aklınızın olmadığının kanıtıdır!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev