Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.
Gazeteci Ertuğrul Özkök’ün eski İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un avukatıyla konuşmasını T24’te okuyunca aklıma geldi. Özkök, İBB soruşturması kapsamında itirafçı olan işadamı Serdar Haydanlı’nın Cumhurbaşkanlığı’ndan aldığı ihaleleri Altun’dan teyit etmiş ve şu yorumu yapmıştı: “Devlet ilk defa, İmamoğlu hakkında itirafçı olan iş insanlarının şirketlerine geçmişte birçok resmi kurumun da çok sayıda ihale verdiğini itiraf ediyor.”
Yazıdan sonra dönüp baktım. Adliyede birçok kişinin ifadesi daha savcı odasındayken sızarken Haydanlı’nın ifadesi ne iktidar medyasında ne eleştirel medyada yoktu.
Elbette benim merak ettiğim, İBB ihaleleri kadar Haydanlı’nın AKP’den aldıkları hakkında konuşup konuşmadığı. Öyle ya, Haydanlı’nın şirketinin sayfasını açtığınızda İletişim Başkanlığı’nın işlerinin yanı sıra Yavuz Sultan Selim Köprüsü açılışı, Turkcell 4.5G lansmanı, Teknofest, İstanbul’un fethi ve 15 Temmuz etkinlikleri, THY toplantıları, TOGG lansmanı, TRT diye liste uzayıp gidiyor...
Haydanlı’nın sosyal medya hesabında cumhurbaşkanının yeğeni Ali Erdoğan’la olan fotoğrafları da dikkat çekiyor. Belli ki iktidar ile de arası iyi. Haydanlı ayrıca Türkiye’nin en büyük ses-ışık firmalarından Staras’ı almış ve onun aracılığıyla da en büyük işleri devletle yapmış. Sektörde konuştuğum isimler de Haydanlı’nın devlete yaptığı işler sayesinde büyüdüğünü, İBB’den işler aldıktan sonra ise halk diliyle söylersek “patladığını” anlatıyor.
Dahası var...
ÇEBİ’YE ADLİ KONTROL
14 Temmuz’da BirGün’de şöyle bir haber vardı: “Makyol İnşaat’ın patronu Adnan Çebi, İBB soruşturması kapsamında ikinci kez ifade verdi. Çebi, ifadesinin ardından serbest bırakıldı.”
Sonucun ne olduğunu merak ettim. Savcılık kaynaklarını aradım. Öğrendim ki Çebi için “yurtdışı yasağı” konmuş. (Kendisini de aradım ve mesaj attım ancak bu yazı yazıldığı ana kadar yanıt vermedi.) Muhtemel sanıklardan biri olacağı düşünülüyor ki adli tedbir konmuş.
Makyol ve Adnan Çebi isimleri size bir şey ifade etmeyebilir. Ancak Makyol, CHP’nin, genel başkanı değişene kadar, “beşli çete” diye adlandırdığı firmalardan biriydi. Evet, AKP iktidara gelmeden 37 yıl önce kurulmuştu. Evet, AKP’den önce de çok sayıda kamu ihalesi almıştı. Gelgelelim, AKP sonrasında akla gelen ilk beşten biri oldu:
139 milyon dolarlık Bursa Yenişehir Havalimanı, 115 milyon dolar değerindeki Dolmabahçe-Dolapdere-Piyalepaşa- Kâğıthane Tünelleri Projesi, Kaş Yat Limanı, 316 milyon Avroluk İstanbul Metrosu III. Aşama ihalesi, 751 milyon avroluk Kadıköy-Kartal Metrosu İkmal İnşaatı, Fulya-Levazım Arası Karayolu Tüneli, Gebze-İzmir Otoyolu projesi, Karadeniz Sahil Yolu, Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu, Avrupa’nın 3. en uzun tüneli olan Ovit, İstanbul-Şile-Ağva Yolu inşaatı, Antalya-İbradi Tünelleri ve yolları, Sabiha Gökçen Havalimanı pistleri...
Liste uzayıp gidiyor...
Makyol, AKP döneminde kritik ihaleleri alarak adeta bir dev haline geldi. 2019 seçimleri öncesinde de İBB ihalelerinde “atık yakma ve enerji üretim tesisi işi” gibi en büyük işleri alanlar arasında ilk sıradaydı.
ERDOĞAN’IN SEZDİĞİ TEHLİKE
Gelgelelim...
Belediyelerin kazanılmasının ardından muhalefetin bir seçim yaptığı anlaşılıyor. Ya “beşli çete” diyerek karşısına aldığı sermaye grubunu da tasfiyeye uğraşacaktı. Ki zaman zaman “kamulaştırma” diyerek bu sol söylemi kullanarak yol aldı. Ya da elindeki ihale gücü aracılığıyla, bu sermaye yapısıyla iyi ilişki kurarak, yumuşak bir iktidar geçişi planı gerçekleştirecekti.
Hangisini seçti, tartışılır...
Ancak Erdoğan’ın algısının şu olduğu kesin: Önce İBB’yi alan ardından CHP’de genel başkan deviren İmamoğlu, şimdi de benim büyüttüğüm sermaye sınıfıyla buluşuyor. Belli ki iktidarın el değiştirme tehlikesini gören Erdoğan, İstanbul savcılığı eliyle düğmeye bastı.
Sermayenin yön değiştirme ihtimali
Delilin var mı derseniz elbette...
Malum, operasyonun medyadaki şövalyeliğini Sabah gazetesi yapıyor. Sabah ile İstanbul savcılığı arasındaki bağlantıyı kuran isimlerin, SonTV isimli bir internet sitesi var. Çoğunlukla operasyonu yapan savcıların görüşlerini aktaran site, Adnan Çebi’yi uzun süre boyunca hedef aldı. İfadeye çağrılacağını, yargılanacağını önceden haber verdi. Çebi ile İmamoğlu arasındaki ilişkileri hedef alan site, Çebi’nin de aralarında olduğu bir dizi işadamının neden hedef alındığını şöyle anlattı:
“Düne kadar aldıkları ihalelerle servetlerine servet katan, Erdoğan’ın liderliğine sözde sadakatle bağlı görünen bu sermaye grubu, şimdi sessizce başka bir lider etrafında şekillendiği öğrenildi... Bu isimler: Artık ihaleler için değil, 2028 sonrası için yer kapmak için sıraya giriyor. Cumhurbaşkanına sözde bağlılık yeminlerini bir kenara bırakıp ‘İmamoğlu sonrası Türkiye’ için ihanet masası kuruyor. Mercedes konvoylarıyla kamu projelerine değil, Beşiktaş otellerindeki karanlık planlara gidiyorlar. İstihbarat raporlarında bu yön değişimi artık açık şekilde ‘devlet refleksine karşı pozisyon almak’, ‘güç bloku değiştirmek’ başlıklarıyla kodlanıyor.”
Çebi’yi hedef alan bir dizi haberin özeti bu şekilde. Açıkça yazıldığı gibi, Çebi’nin AKP’den aldığı değil CHP’den aldığı ihaleler soruşturma konusuydu. Belli ki İBB operasyonu; iktidar değişikliğine hazırlanan sermaye sınıfını yola getirirken ellerindeki iktidar adayını da hapsederek tasfiye etmek üzerine kuruluydu.
İşte Özkök’ün yazısından süzülen hikâyenin ekonomi ilişkileriyle özeti böyle. Eminim Özkök, 50 yıl önce aynı konuyu yazsa, “Tarihteki bütün kavgaların özü sınıfsaldır” diye bitirecekti.
Muhalefet olanlardan ders çıkarır mı bilmem. Ergenekon kumpasları, Cumhuriyeti savunmanın cezaevindeki arkadaşlarını ziyaret etmekten bile korkan askerlere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğu dersini vermişti. Belki benzer şekilde, “Kamu belediyeciliği ihale koklayan işadamlarına bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir” dersini çıkaranlar olur. Zira zengin itirafçı olup kurtuluyor, olan yine garibana oluyor.
Anlatılanı dinlerken söylenmeyeni merak ettiğimiz gün, görünenin arkasındaki gerçeği de fark edeceğiz.