Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.
Dananın kuyruğu kopacak mı, bilmiyoruz. Herkes bugünkü davayı bekliyor. Başka bir şey düşünmek mümkün değilse, başka bir şey yazmak da mümkün olmuyordu. İşte bu nedenle bugünkü davanın klasörlerini taradım. Hafızayı tazeledim.

Tuhaf değil. Hiç kullanmadığımız “butlan” kelimesi, hazirandan beri arama motorlarında patlama yapmış. Kim aratıyor diye bakınca, adeta CHP’nin seçim haritası çıkıyor.

“Butlan”, “geçersiz”, “hükümsüz” demek. “Mutlak butlan davası”, CHP’nin 4-5 Kasım 2023’te, genel başkanın değiştiği kurultayın “kesin hükümsüz” sayılmasını konu alıyor.
Aslında ayrı ayrı mahkemelerde davalar açıldı. 6 ayrı dosya, Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birleşti.
17 Nisan, 26 Mayıs, 30 Haziran’da üç duruşma yaptı. Bugünkü duruşma dördüncü.
Bunun dışında, bu davayı ilgilendiren başka çeşitli dosyalar var. İmamoğlu’nun da aralarında olduğu 12 CHP’li hakkında, “oylamaya hile karıştırma” suçlamasıyla Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava en önemlisi. Özgür Çelik’in de aralarında olduğu 10 CHP’li hakkında, aynı suçlamayla İstanbul 72. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan dava bir diğeri. Bugünkü mahkeme, karara ilerlerken bu dosyaları da mahkemelerden talep etti.
HEDEFTEKİ 76 KİŞİ
Peki davayı açanlar ne istiyor?
Birden fazla kişi başvurarak aşağı yukarı aynı talepte bulundu. En bilineni Hatay’ın eski belediye başkanı ve son seçimdeki CHP adayı Lütfü Savaş. Savaş, verdiği dilekçede talebini şöyle anlatmış: “4-5 Kasım 2023 tarihinde gerçekleştirilen CHP kurultayının sonucunun çeşitli irade fesadı hallerine bağlı olarak işlenen suçlar kapsamında değiştirildiği göz önüne alınarak söz konusu kurultayın mutlak bir şekilde tüm sonuçlarıyla iptal edilmesi gerekli bulunmaktadır. Ne var ki dava konusu kurultaya irade fesadı karıştırarak parti yönetimine gelmiş olan CHP Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu, açmış olduğumuz dava sürecinde delegeler ve diğer parti üyeleri üzerinde her türlü hukuksuzluğu yaparak baskı oluşturmaya çalışacağından öncelikle mevcut CHP Merkez Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu’nun derhal verilecek tedbir kararı ile görevden uzaklaştırılmasını talep ediyoruz.”
Yani kurultayın iptal edilmesini, CHP’nin 3 Kasım 2023 tarihine geri döndürülmesini istiyorlar. Dilekçeden anlaşıldığı gibi genel başkan, 60 PM üyesi ve 15 disiplin kurulu üyesi, toplam 76 kişinin görevden alınmasını talep ediyorlar.
CHP’DEN KARŞI TEZLER
Elbette CHP Genel Merkezi’nin avukatları bu talebe karşı savunma yaptı. Beş temel tez ile yanıt verdi:
-Lütfü Savaş gibi kurultay delegesi olmayan davacılar için, “Dava açmakta aktif husumet ehliyeti ve hukuki yararı yoktur” dedi.
-Davanın en az üç ay içerisinde açılmadığı için zamanaşımına uğradığını söyledi.
-Kanuna göre “Adliye mahkemeleri, siyasi parti kararlarını denetleyemezler” ifadesini kullandı.
-Kurultayın iptaline dayanak yapılmak istenen olaylar için “Hiçbir gerçekliği yok, somut delil ileri sürülemedi” değerlendirmesinde bulundu.
-“Siyasi parti organlarına seçilmiş kişilerin tedbiren görevden uzaklaştırılması gibi bir talep hukuka aykırıdır” tezini işledi.
BEKLENTİYİ OLUŞTURAN GELİŞMELER
Sonuç olarak mahkeme her seferinde tedbir taleplerini reddetti. Buna gerekçe olarak tutanaklarına örneğin 19 Şubat’ta şunu geçirdi: “(...) ihtiyati tedbirin ancak yaklaşık ispat kurallarına göre değerlendirilebileceği, dava dilekçesi ve ekleri incelendiğinde davacının iddiasını yaklaşık ispat seviyesindeki delillerle ortaya koyamadığı, ayrıca uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette ihtiyati tedbir de uygulanamayacağı (...)”
Yani mahkeme “Elde delil yok” diyerek reddediyordu. Ancak o günden bu yana sözünü ettiğim ceza davaları açıldı. Mahkeme de bu dosyaları talep etti. Bu da davacıların “Artık karar verilebilir” görüşünü savunmasına neden oldu.
Ayrıca başta İmamoğlu olmak üzere davada suçlanan birçok ismin tutuklanması, İstanbul il binasına geçen hafta polisin girmesi, CHP’ye yönelik artan siyasi şiddet; başlangıçta önemsiz görülen davayı politik gündemin ortasına oturttu. Nitekim CHP Genel Merkezi de davada aleyhte karar çıkması durumunda “butlanı butlan kılmak için” için 21 Eylül’de olağanüstü kurultay kararı aldı. Haliyle bugün karar çıkar ya da çıkmaz ama herkeste “Çıkabilir” beklentisi ve hazırlığı var.
Bu arada şunu da hatırlatayım. Dosyaları tararken gördüm ki davacılar CHP’nin olası kararı geri çevirmek için 6 Nisan’da yaptığı olağanüstü kurultay için durdurma talep etmiş. Ancak o gün kabul görmemiş. Aslında davacılar, butlanın yanı sıra, “İradesi sakatlanmış delegeyle kurultay yapılamaz” teziyle, olağanüstü kurultay kararlarının durdurulmasını da hedefliyor.
İMAMOĞLU’NU TASFİYE HEDEFİ
Öte yandan herkes yargının siyasetin gölgesinde olduğunu, özellikle siyasi davaların hâkiminin siyaset olduğunu biliyor. MHP lideri Bahçeli, nisandan geçen cumaya, birbirine zıt sinyaller verdi. Erdoğan ise “Bizim değil, CHP’nin iç kavgası” diyerek renk vermemeye çalıştı. Adalet bakanı “İstanbul’daki karar Ankara’yı etkiler” teziyle kendince yol gösterdi. CHP lideri ise davadan lehlerine sonuç çıkacağından emin olduğunu defalarca ifade etti. Haliyle siyasi bir karar olacağını biliyoruz. Ancak siyasete bakarak anlayamıyoruz.
Davacılar “Butlan çıksın”, davalılar “Dava düşsün” derken hukukun dışına çıktığımızda daha açık bir süreç görüyoruz. Hep bir üçüncü ihtimal olacak. Şöyle ki... Son dönem adları, mahkemeleri, konuları değişse de CHP’ye yönelik davaların ortak bir hedefi var: İmamoğlusuz CHP. Erdoğan, mevcut CHP’yi “İmamoğlu’nun siyasetten tasfiye edildiği” bir çizgiye çekene kadar, CHP’yi kendi içinde ve toplum içinde tartışır ve tartışılır hale getirmeye çalışacak. Bu nedenle yargı, kaçınılmaz biçimde, kendi içinden, kılıcını CHP’nin ensesinde tuttuğu seçenekler eminim ki üretmeye çalışacak.
Yazı eskidi mi bilmem... Ancak yeni dediğimiz, eskinin başkalaşmış halinin kendisi değil midir?