Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.
Gazetelerde alelade bir haber gibi yer aldı. Fakat nerede ve nasıl olduğu pek yazmadı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Mesut Yılmaz ile anısına atıf yaptığı konuşmayı kastediyorum.
Netanyahu, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun İsrail ziyaretine ilginç bir gezi ekledi. “Antik Kudüs” ya da “Davut Şehri” denilen, arkeolojik kazıların arasından yürüyüp, açılışı birlikte yaptılar. Kurdelasını kestikleri “Hacılar Yolu”, 2 bin 500 yıl önce, Yahudiliğin İkinci Tapınağı’nı ziyaret edenlerin geçtiğine inanılan tünellerden ve yollardan oluşan bir yerdi. İkinci Tapınak, Babillerin yıktığı Süleyman Tapınağı’nın yerine kurulmuştu.
Ziyarete, ne ulusal ne uluslararası basın alındı. Netanyahu, Mesut Yılmaz’ın İsrail ziyaretine konuyu getirip, “O zamanlar Türkiye ile harika ilişkilerimiz vardı” dedi. Mesut Yılmaz’a “Sizden bir iyilik istiyorum” dediğini söyledikten sonra, “Ona az önce geçtiğimiz tünelde bulunmuş İbranice bir yazıtı (Siloam yazıtını) anlattım” diye devam etti.
Sözünü ettiği tünel, Kudüs’ün altındaki su kanallarını birleştiriyordu. Yazıt da bunu anlatıyordu. Netanyahu “İsrail’de bulunan en önemli arkeolojik keşif” dediği yazıtın karşılığında Mesut Yılmaz’a İsrail müzelerindeki bütün Osmanlı eserlerini vermeyi teklif etmişti. Yılmaz bunu reddetmişti. Netanyahu’nun anlattığına göre, reddin gerekçesi, o dönem belediye başkanı olan Erdoğan’ın ardında biriken İslamcı kitlenin tepkisinden çekinmesiydi.
Elbette ki konu aslında Yılmaz değil Erdoğan’dı. Netanyahu, konuşmasını oraya getirip bağladı: “Burası sizin değil bizim şehrimiz Erdoğan, daima öyle kalacak, bir daha bölünmeyecek.”
İSRAİL ISRARLA İSTİYOR
Sahiden İsrail’in Siloam (Şiloah ya da Silvan) Yazıtı’nı Türkiye’den ısrarla istediği görülüyor. 1996’da İsrail Müzesi sergilenmek üzere ödünç istemiş, reddedilmiş. Mesut Yılmaz, 1998’de reddetmiş. 2007’de Kudüs Belediye Başkanı, Büyükelçi Namık Tan’dan istemiş, “devlet mirası” olduğu gerekçesiyle reddedilmiş. Aynı yıl Şimon Peres, Abdullah Gül’den İsrail’in 60. kuruluş yıldönümünde sergilemek için ödünç istemiş, önce olumlu bakılsa da Filistin gerilimi nedeniyle reddedilmiş. 2017’de, Kültür Bakanı Miri Regev’in Gaziantep Büyükşehir Belediye başkanıyla, hayvanat bahçesine “iki fil” bağışlama karşılığı şakayla karışık yazıtı istediği haberleri çıkmış, olmamış. 2022’de İsrail cumhurbaşkanının Ankara ziyaretinde yazıtı istediği, Türkiye’nin kabul ettiği yönünde çıkan haberleri Dışişleri yalanlamış.

DİNLER TARİHİ, SİYASET, KÜLTÜR, DİPLOMASİ...
Hemen her şeyi ilgilendiren bu ısrarın sembolik bir anlamı var. 2700 yıllık yazıt, Tevrat’ta yer alan tünel hikâyesinin varlığını teyit eden bir sembol. Kral Davut’un torunu Hizkiya’nın, Asur Kralı’nın Kudüs kuşatmasına karşı kente su taşıyacak 500 metrelik tünele Siloam adı verilmişti. Yazıt da çift taraflı kazılan ve sonunda ortada buluşan işçilerin o anını anlatıyor: “Tünelin tamamlandığı gün, taş kesiciler balta baltaya vurdu ve kaynaktan havuza bin 200 arşın su aktı.”
Söz konusu yazıt, modernleşmeci Osman Hamdi Bey tarafından fark edilip, 1882’de İstanbul’a getirildi. Bu sayede, Hamdi Bey’in kurduğu Arkeoloji Müzesi’nde yerini aldı.
TABLET KONUŞMASININ MESAJI
Peki şimdi nereden çıktı Siloam? “Eniştem beni neden öptü”nün güncel bir cevabı var.
İsrail, Hamas’a karşı başlattığı operasyonu, Gazze şehrinin tasfiyesine çevirdi. Büyük katliam ve göç, bu kez dünyada da tepki dalgası yarattı. Herkesçe en rasyonel görülen, Kudüs’ün ikiye bölündüğü, yani Doğu Kudüs başkentli bir Filistin’in kabul edildiği, iki devletli çözüm. Nitekim bu ay gerçekleşecek Birleşmiş Milletler toplantısında, Güvenlik Konseyi üyesi Fransa ve İngiltere’nin de aralarında olduğu çok sayıda önemli devlet Filistin’i tanıyacak. Bu da İsrail’in Gazze kırımına karşı tarihi bir cevap olacak. Türkiye’nin de desteklediği bu çözümü Netanyahu tanımıyor. Üstüne üstlük böyle bir durumda Batı Şeria dahil büyük bir ilhak adımını gerçekleştireceğini söylüyor. İşte Netanyahu’nun tam da zirve öncesinde “Kudüs bir daha bölünmeyecek” mesajı, başta Osmanlı üzerinden Kudüs iddialarında bulunan Erdoğan olmak üzere bütün dünyaya bir tür rest içeriyor.
KUDÜS’TEKİ MESİH KARDEŞLİĞİ
Öte yandan bir de ideolojik-dinsel tarafı var. Netanyahu’nun Rubio ile buluştuğu Davut Şehri arkeolojik parkı, Yahudilerin Tapınak Tepesi-Müslümanların ise Haremi Şerif kutsallarının ortasında. Kazıların Filistinlilerin evlerinin altından yapıldığı mekan, haliyle din çatışmalarının merkezi. Roma, ikinci tapınağı MS 70 yılında yıkmıştı.
Ortodoks Yahudi inancı, bu bölgede üçüncü bir tapınak inşasını savunuyor. Tevratik Mesiyanizm, tapınak inşasını mesihin gelişinin müjdesi sayıyor. Nitekim Netanyahu’nun konuşmasındaki vurgu bu açıdan dikkat çekiciydi: “İkinci Tapınağın yıkılmasından iki bin yıl sonra geçmişimizi yeniden keşfediyor ve geleceğimizi, 2 bin yıl önceki Kudüs’e dayanarak inşa ediyoruz.” Netanyahu, Kudüs’ü İsrail’in kalıcı-bölünmez başkenti ilan eden Trump destekli mesiyanik Hıristiyanlığa selam verirken, Rubio da “Burası ABD’deki birçok insan için de derin anlamlar taşıyor” ifadeleriyle karşı mesaj verdi.
Haliyle Siloam, İsrail’in dinsel ve fiziksel varoluşunu dayandırdığı yazılı belge durumunda.
DEVLETTE SİLOAM TEYAKKUZU
Olan bitenin ardından, eminim siz de benim gibi, İsrail’in “Kudüs’ün en eski sahibi biziz” tezinin sembolü olan Siloam Yazıtı ne durumda, diye merak ettiniz.
Ben yazıyı yazarken, muhabirimiz Çağdaş Bayraktar, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gitti. Onu yazıtın olduğu bölümde “Girilmez” yazısı karşıladı. Müze yönetimi, yazıtın sergilendiği ek binada 3 yıldır restorasyon yapıldığını, bu nedenle bölümün kapalı olduğunu söyledi.

Kültür Bakanlığı’nı arayıp sordum. Yazıtın, restorasyon nedeniyle kaldırıldığı depoda, sağlıklı bir şekilde korunduğunu söylediler. Güncel durumu üzerine bir fotoğraf istedim. Ancak konunun hassasiyeti nedeniyle buna izin verilmediğini ifade ettiler.
Cumhurbaşkanlığı kaynaklarını arayıp yazıtın güvenlik boyutunu sordum. Eserin, Kültür Bakanlığı’nın yanı sıra, MİT tarafından da uluslararası seviyede korunduğu bilgisini verdiler. Netanyahu’nun açıklaması sonrası, koruma seviyesinin artırılacağını da konuşmamızdan öğrendim.
İnsanlığı kandan, ideoloji kılıfına sokulmuş hastalıktan uzak duranlar kurtaracak.
