Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.
29 Ekim resepsiyonuna katılmayan MHP’nin resti, ardından iktidar koalisyonunun sınanması, sonunda iki tarafın da kararlılıkla devam mesajı vermesi...
Kısa bir türbülansın ardından taşlar yerine oturmuş görünüyor: Yavaşlayan süreç Erdoğan’ın DEM’i kabulüyle hızlandı, ikinci aşamaya geçiliyor. Bahçeli’nin “bir an önce” dediği İBB iddianamesi de çıktı.
İşte İBB iddianamesini bu gözle okuyunca önümüzdeki dönemin çizgileri görünür hale geliyor. İpuçları iddianamede var. Öyle anlaşılıyor ki yalnız İBB değil, bir bütün olarak CHP, “gayrımeşrulaştırılacak”.
Hayır, savcılığın Yargıtay’a yaptığı bildirimden bahsetmiyorum. Kastettiğim, savcılığın, CHP’yi ısrarla “yasadışı örgüt uzantısı” ve “ele geçirilmiş” sayması. Genel merkezini, bir anlamda “illegal” kabul etmesi.
Savcılık, İBB iddianamesinde, itirafçı ve tanık aktarımının ötesine geçip açıkça bunu söylüyor: “CHP’nin olağan kurultayında Özgür Özel’in aday olmasını ve genel başkan seçilmesini sağlayan kişi örgüt lideri Ekrem İmamoğlu’dur. Kurultay sonrasında partinin karar alma organlarına seçilen kişileri, yerel seçimlerde gösterilecek adayları örgüt lideri belirlemiş ve fiilen genel başkan gibi hareket etmeye başlamıştır.”
GENEL BAŞKANA ÖRGÜT İTHAMI
Değişim sürecini İmamoğlu’nun başlattığı, başta İstanbul olmak üzere yerel kurultaylara ağırlığını koyduğu, Özgür Özel’in seçilmesi için çalıştığı kamuoyu tarafından biliniyor. Ancak savcılık, bu süreci bir örgüt faaliyeti olarak tarif ediyor. 2024 yerel seçim sonuçlarını da bu açıdan ele alıyor: “Örgüt liderinin CHP’nin 2023 yılında yapılan olağan kurultayında aday gösterdiği kişinin genel başkan olması üzerine CHP’nin yönetimini ele geçirdiği, İstanbul ilçe belediye başkan adaylarının birçoğunu kendisinin belirlediği...”
Bu tarif, savcılığın “Özgür Özel isimli şahıs” diye andığı CHP genel başkanını da CHP Genel Merkezi’ni de İmamoğlu’nun uzantısı olarak ele aldığını gösteriyor. Butlan davası sona ererken savcılık fiilen bir başka perdeyi açan şu ifadeleri kullanmış: “38. İstanbul il kongresinde ‘delegeleri satın alarak’ desteklediği il başkanının seçilmesini sağlayan örgüt liderinin, 4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan CHP 38. Olağan Kongresi’nde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısında aday olarak Özgür Özel’i belirlediği, İstanbul il başkanlığı seçimlerinde yaşanan sürecin benzerinin genel kurultayda da yaşandığı, ‘delegelerin satın alınarak’ Özgür Özel lehine oy kullanmaları sağlanmıştır. Olağan kurultayda yaşanan usulsüzlükler hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma derdesttir.”
OPERASYON SÜRECEK MESAJI
Dahası...
Sadece İBB değil, soruşturmada Şişli ve Beylikdüzü gibi ilçe belediye başkanları da tutuklu. Tıpkı Beşiktaş belediye başkanının ilk sırada yer aldığı Aziz İhsan Aktaş dosyasında Beyoğlu, Avcılar gibi belediye başkanlarının tutuklu olması gibi. Ancak savcılık, iddianamenin bir bölümünde, henüz operasyon yapılmamış, halihazırda görevde olan Kadıköy ve Üsküdar gibi belediye başkanlarını “örgüt liderine bağlı kişiler” ilan ederek önümüzdeki dönem CHP’ye operasyonların süreceği mesajını veriyor:
“CHP’de yaşanan genel başkan değişikliğinden sonra partinin kontrolü tamamen örgüt liderine geçmiş, 2024 mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde İstanbul ilçelerinde ve Türkiye genelinde il ve ilçe belediye başkan adaylarının birçoğu örgüt lideri tarafından belirlenmiştir. Şişli, Üsküdar, Beylikdüzü, Esenyurt, Eyüpsultan, Bakırköy, Sancaktepe, Kadıköy, Çekmeköy gibi ilçelerde örgüt lideri kendisine bağlı kişileri aday göstermiş, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Tuzla belediye başkanlarını ise kendisine tabi kılmıştır. Avcılar, Sarıyer, Beyoğlu, Bayrampaşa ve Gaziosmanpaşa belediye başkan adayları ise İstanbul il başkanlığı seçimleri ve olağan kurultaydaki rolünden dolayı Rıza Akpolat tarafından belirlenmiştir.”
CHP’YE ‘ELE GEÇİRİLDİ’ SUÇLAMASI
Bütün bunlardan hareketle savcılık, CHP’yi bir suç örgütü uzantısı sayarken CHP’nin cumhurbaşkanı adayı belirleme sürecini bile bir örgüt faaliyeti olarak tanımlıyor: “Yukarıda yer verilen beyanlardan özetle; suç örgütünün ilk hedefinin CHP’yi ele geçirmek amacıyla fon oluşturmak olduğu, bu sayede CHP’nin içindeki delege seçimlerinde bu fonu kullanarak parti yönetimini ele geçirmek, bu sayede de partinin siyasi hedeflerini etkilemek olduğu anlaşılmaktadır. Bu hedeflerden birinin suç örgütü lideri Ekrem İmamoğlu’nun kendisini gelecekteki ilk seçimlerde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı yapmak olduğu...”
İddianame, CHP’yi “örgüt tarafından ele geçirilmiş parti” olarak tanımlıyor: “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının verdiği imkân ve yetkileri çıkar amaçlı suç örgütüne kazanç kaynağı haline getiren örgüt lideri, suçtan elde ettiği kazancın bir kısmıyla kendisinin ve örgüt yöneticileri/üyelerinin zenginleşmesinde bir kısmıyla da CHP yönetimini ele geçirmede kullanmıştır.”
Uzatmayayım.
İddianame, başta İBB olmak üzere CHP’li belediyeleri hedef almakla kalmıyor. Önümüzdeki dönem muhalefete yönelik hamlelerin de haritasını önümüze koyuyor.
İktidar, çözüm süreci sayesinde DEM’i muhalefet bloğuyla mesafeledi ve onunla ilişkilerini yumuşattı. Kendisinden kopan sağ muhalefetle de diyaloğunu normalleştirdi.
Buna karşın...
İddianame ile CHP’yi daha da yalnızlaştıracak, bir bütün olarak partiyi ve yönetimini “gayrımeşru” ilan edecek adımı attı. İddianamelerin çıkmasıyla biter sanılan operasyonların da devam edeceği mesajını verdi.
Erdoğan, 10 Kasım’da cümleye “Atatürk” diye başlarken Atatürk’ün kurduğu partiyi sistemin dışına itmeye çalışıyor. Haliyle muhalefet yalnız mahkeme salonlarında değil, her alanda büyük bir sınavla karşı karşıya: Kendisine çizilen bu “gayrımeşruluk çizgisi”ni nasıl parçalayacak, gemisini güvenli limana nasıl taşıyacak, kendisine inanan kitlelerle bağını nasıl koruyacak?
Meşruiyetin kaynağı yazılı kurallar değil, insanın kendi eylemidir.