Konu istifa değil sayın Kılıçdaroğlu, CHP’nin padişahlığı terk etmesi

Konu istifa değil sayın Kılıçdaroğlu, CHP’nin padişahlığı terk etmesi

08.06.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanlığı kampanyası için çok çalıştınız. Tüm emeğiniz, yapıcılığınız, nezaketiniz ve akıl yoluyla ürettiğiniz projeleriniz için öncelikle size ve ekibinize çok teşekkür ederiz. 2017’deki Adalet Yürüyüşü’nüzde size verdiğimiz koşulsuz desteğin aynısını bu seçim sürecinde de gönülden verdik; emeğinize ve cesaretinize saygı gösterdik. 6’lı Masa’da birçok konu aklımıza yatmasa da çabanıza inandık ve size o zor süreçte itiraz etmeden tam hareket kabiliyeti sağlayarak alanınızı yönetmenizi izledik. Keşke o listeler oluşurken biraz daha direnç gösterip Atatürkçü kitlelerin tüylerini diken diken eden 3-4 kişiyi almamayı başarsaydınız… Ama çoğumuz, bunları bile görmezden gelmeyi tercih ettik.

Sayın Genel Başkan, bildiğiniz gibi Partimizin oy tabanı, tartışmasız büyük ölçüde Atatürkçülerden oluşuyor. Parti içinde grup oluşturmuş 10 Aralık Hareketi’nin de bunu bilmemesi mümkün değil. Ancak ne var ki, siz Parti’nin içinde ve dışında yer alan bütün Atatürkçüleri yıllardır dışlıyorsunuz. Nedenini belki bir gün izah etmeyi denersiniz, kim bilir?

Atatürk’ün Partisi, Atatürkçü düşünür ve eylemcileri yok sayarak Türkiye’de siyaset yapamaz. Ama bu kritik seçim sürecinde bu tartışmaya da girmek istemedik. Çünkü zaten kendilerini doğrudan blokladığınız için birçok Atatürkçü, listenize girmeyi denememeyi seçti. Ama ben bir soruyu sormadan geçemeyeceğim, Hüda-Par’ın Meclis çıkartmasına karşı Sedef Kabaş’ı veya Canan Güllü’yü ve daha nice çağdaş Atatürkçü kimliği ile tanınan kadınımızı neden milletvekili yapmadınız? O konuda hiç pişmanlık duyuyor musunuz bilmiyorum, ama ben çok üzgünüm.

KONU İSTİFANIZ DEĞİL, TAM DEMOKRATİK TÜZÜĞE GEÇİŞ

Sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bütün siyasi platformlarda sizin istifa etme gereğiniz konuşuluyor. Ben bu tartışmalara hiç girmeyeceğim. Kampanyanız süresince tüm çabasını, makaleler, videolar, televizyon tartışmaları ile gece gündüz sizin seçilmeniz için vermiş bir insan olarak adaylık tartışmanıza da girmeyeceğim. Ama lütfen şunu bilin ki, konumuz CHP’nin başında hangi ismin yer aldığı veya alacağı değil. Konumuz, CHP’nin artık “tek adam” yönetimini terk edip halka verilen değeri göstermenin ilk şartı olan “kendi üyelerine saygı” üzerinden “Parti İçi Demokrasi”ye geçiş yapması. CHP, artık 6’lı Masa gibi süreç bahanelerinin olmadığı bir dönemde, bunu hemen uygulamaya mecbur! Parti ancak bu şekilde yeniden nefes alabilir.

Birinci gerekçe, CHP’nin yıllardır sürdürdüğü siyasetin ana ekseninin Erdoğan’ın “Tek Adam Yönetimi”nin anti-demokratik yapısı olmasına karşı, kendi içindeki yönetici ve aday saptama yöntemlerini en ilkel “tek adam” anlayışına terk etmesi ve bu yüzden de inandırıcılığının kalmaması. CHP’nin başkanı olarak sizin bu konudaki tavrınız, “Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” cümlesinin açıkça yok sayılmasıdır. Çünkü Erdoğan da aynı mantıkla şu tavrı sergiliyor: “Beni siz seçtiniz, gücü bana siz verdiniz; ben de o zaman her şeyi yaparım. Demokrasi zaten bu değil mi? Hayır, bu demokrasi değildir. Sonsuz gücün tek kişiye aktarımıdır. Padişahlık mantığının devamıdır. Bunu Erdoğan, Partisi ve Türkiye için tasarlayabilir ama bu CHP’ye hiç yakışmıyor! Bunu fark ettiğiniz an, umuyorum vazgeçeceksiniz.

İkinci gerekçe, aday saptamalarının neredeyse tamamı, Parti’nin on ikinci katında gerçekleştiği için, bu milletvekili veya yerel yöneticilerin adaylıkları her açıklandıktan sonra, yurt çapında hayal kırıklıkları ve ağır tepkiler yaşanması. İstifa edenler, bağırıp çağıranlar, Parti’yi nankörlükle suçlayanlar, Genel Merkez önünde eylem çağrısı yapanlar, “Seçimde çalışırsam namerdim” diyenler ve çok iyi bildiğiniz gibi, daha neler neler!

Üçüncü gerekçe, her yöreye, her sıfata en “uygun adayı” orada yaşayan insanlar bilmesi. Örneğin, Edirne ile, Zonguldak ile, Van ile alakası olmayan insanlar veya o bölgelerde Parti içinde bile tutulmayan isimleri aday yapmakla, Parti geriye gitmiş oluyor. Bu dayatmalarla ilerlemek, kesin şekilde Parti’nin oylarını güdük bırakıyor; oyların ulaşabileceği potansiyel, adeta içten sabote edilmiş oluyor. Gerçek bir çözüm arıyorsak, ancak herkes kendi ilçesinin üyesi olarak, o aidiyetiyle, onu gerçekten tanıyanlar tarafından seçilirse, parti toplum içinde “tek başına” gezmekten kurtulur.

YENİ MYK VE BU KURULTAY BİR ÇÖZÜM DEĞİL

Sayın Kılıçdaroğlu, 28 Mayıs sonrası, üzerinizdeki baskıdan kurtulabilmek için alışılagelmiş yöntemi izliyorsunuz. Rahmetli Baykal da, benzer şekillerde kendi parti içi iktidarını sürdürüp orada vitrin yenilemeleriyle yoluna devam ederdi. Baykal’ın keşke bu yöntem alışkanlıkları yerine, sağlam Atatürkçü görüşlerini alsaydınız. MYK’nın istifasını alıp onların yerine PM’den yeni isimleri kendiniz seçtiniz ve şimdi yeni bir vitrin ve sıfatlandırmalarla yolunuza devam ediyorsunuz. Kurultay’a da bu şekilde giderek ve orada da yine seçilerek böylece “güven tazelemiş” olarak kamuoyu nezdinde göreve devam etmek istiyorsunuz. Fakat maalesef aslında bu geçerli bir yol değil. Neden mi?

Bu hafta oluşturduğunuz yeni MYK’nızın içinde de bir karar alarak, bütün teşkilat yapısını doğrudan kendinize bağladınız. Yani örgütün tamamını atama veya azletme yetkiniz var! Sayın Kılıçdaroğlu, size gerçekleri açık olarak söylemem lazım, bu anti-demokratik tüzük yapısıyla, hiç kimse sizi Kurultay’da “seçmiş” olmuyor. Bu Parti’de il ve ilçe başkanlarını belirlemek, belediye başkan adaylarını seçmek, milletvekili aday sıralamalarını yapmak sizin tekelinizde olduğu için, örgüt içinde herkes sizin gözlerinizin içine bakarak bu sıfatlardan birini kendisine vermenizi umut ediyor. Yani sizden bekledikleri “iyiliğin” karşılığında, sizinle iyi geçinerek ve bunu ispat için size sadakat içinde “genel başkan adaylığı” imzasını büyük bir arzuyla vererek bekleyişe geçiyorlar veya aynı kurultayda güçlü ismi oldukları bir kentin delegasyonunu temsilen, Parti Meclisi’ne zaten giriyorlar. Bu ilişki, baştan çarpık ve anti-demokratik ve tamamen yakışıksız bir alış-verişten ibaret. Sıfat kovalama refleksleriyle, o anda kim başkan olursa olsun, bu ilişki aynen sürer, uygulanır. Yani bu yöntemle, hür iradesiyle hiç kimse size “destek” vermiş olmuyor. Siyasi güç ikram ederek meşruiyet kazanılmaz.

Ayrıca, Deniz Baykal’ın 2003 Ekim ayında benim başkan adaylığımın son anda önünü kesmek için kurultay günü seçimlere geçmeye birkaç saat kala yaptığı ve aynı gün uygulamaya koydurduğu, tüzüğümüzde antidemokratik ve gayri hukuki kalıcı şoklar bırakan tüzük darbesinin bir numaralı tanığı eski Genel Başkan Altan Öymen’dir. İki ayrı adaya imza vermek o tarihten itibaren imkânsız hale getirilmişti; böylece CHP tüzüğünün “Genel Başkan gizli oy, açık tasnif ile seçilir” kuralı açık olarak çiğnenmiş olduğu için oy gizliliği bilinçli olarak tarihe karıştırılmıştır.

İşte halkın sürekli olarak sorduğu “Nasıl oluyor da CHP’de bütün başarısız yönetimler yeniden seçiliyorlar” sorusunun esrar perdesini kaldıran, sürekli uygulanan bu yöntemdir.

TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK DİJİTAL DEVRİM TÜZÜĞÜ’DÜR

Sayın Kılıçdaroğlu, CHP’ye yakışan tek çözüm, ortak akılla demokratik dijital devrimin yaşama geçirebileceği taze bir tüzüktür. Ancak kesin uygulanacak böyle bir büyük atılımla gerek partinin içinde gerek sol kesimde gerek halk kitlelerinde CHP’ye küsmüş sayısız insan gönül rahatlığı ve tartışmasız bir inançla Parti’ye dönerek kendi ruh ve aidiyetlerini ortak hedeflere akıtabileceklerdir. Böyle bir çözümle, CHP’nin üye sayısı birkaç yıl içinde beş-on misli artar! Halk, görüşlerinin doğrudan bir işe yaradığını görerek Parti’ye çok daha fazla inanarak üye olacak, Parti’nin etik ve demokratik değerlerle yeni bir ufka yelken açtığını gören gençler akın akın gelerek geleceklerini artık bu Parti’de arayabileceklerine kani olacaklardır. Her sıfatın, seçim bölgesinde yaşayan üyeler tarafından belirlenmesi, seçilenlerin prestijini ve etkinliklerini akıl almaz bir şekilde arttıracak, her başkan, her vekil, kendi yöresinin “kahramanı” olacaktır.

Sayın Kılıçdaroğlu, sizden ve yönetiminizden bir beklentisi olan hiçbir insan bu sözleri size söyleyemez. Bu cümleleri size iletmek, kendi çıkarını veya sıfatını gözetmeden Parti’nin adında yer alan “halkıyla” bütünleşmesini, büyümesini ve iktidar olmasını isteyen bağımsız objektif insanların asli görevi olabilir, başkalarının değil. Sizden beklentisi olan hiç kimse, sizinle arasını bozmaya gönüllü olamaz, bu tartışmaların parçası haline gelerek kendi siyasi geleceğinin önünü kesmek istemez.

Sayın Kılıçdaroğlu, seçim dönemi performansınıza büyük hayranlık ve süreç boyunca emeğinize çok saygı duyduğum bir insan olarak, eminim ne demek istediğimi çok iyi anladınız. Zeki, dürüst, mütevazi, çalışkan örnek bir siyaset insanısınız. Şimdi sizden ricamız artık halkımızın içinden çıkan Parti üyelerimize güvenmeniz ve ülkemizin geleceğini seçkileri ile onların yönlendirmesi. Size 2021 baharında kendi ellerimle tekrar anlatarak teslim ettiğim Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’nü, hatta daha da mükemmelleştirerek yaşama geçirmeniz ve Parti tarihimize bu devrimi gerçekleştirmiş başkan olarak geçmenizi inanın çok isterim.

 

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025