Edip Akbayram’a veda ettik. Çok zor bir gündü. Acılı, ağır, insanların sessizliğe büründüğü o günlerden biri... Üst üste ne çok yaşadık bu sahneleri son yıllarda! Yıldız Kenter, Komet, Tarık Akan, Ferhan Şensoy, Metin Uca, Özkan Uğur, Mehmet Güleryüz, Genco Erkal... Şimdi de Edip Akbayram katıldı bu dev boşluklar listesine.
Son 40 yılda, hiçbir siyasal miting, benim gözümde Edip Akbayram şarkıları olmadan başlayamadı, süremedi. “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz”, “Güzel Günler Göreceğiz”, “Aldırma Gönül”, “Aşk Olsun Sana Çocuk”, “Bekle Bizi İstanbul” ve daha niceleri...
Onun şarkıları ve muhteşem sesi, bu topraklarda yaşayacak henüz doğmamış milyonlarca insanın umutlarına, sevdalarına, hüzünlerine, tepkilerine öncülük edecek. Edip Akbayram, göreceksiniz, Mozart gibi, Âşık Veysel veya Yaşar Kemal gibi, Zeki Müren veya Charlie Chaplin gibi, ölümsüz bir isim olarak yaşamaya devam edecek aramızda…
BU BARIŞ ÇUBUĞU HANGİ NİYETLERLE BİRDEN GELİVERDİ?
“Unutulmaz bir an” olma iddiası taşıyan o kadar çok sahneyi art arda görüyoruz ki sanki zaman akıp gitmiş de tarihe kalan görüntülerin bir derlemesini seyrediyoruz özel bir belgeselde. Ekim ayında Bahçeli’nin grup konuşmasında Öcalan’a yönelik yaptığı çağrının geçen hafta sonuca ulaşmasını izledik. Terörist başı, örgütüne “silahları bırak” çağrısı yaptı. Bir yandan memnuniyetle diğer yandan şüpheyle karşılandı. YPG, “Çağrı bize yönelik değil, kendi örgütünden söz ediyor” deyiverdi! 41 yıldır süren ve yüz binlerce ailenin hayatını karartan o kahpe kurşunların artık hayatımızdan çıkmasını kim istemez ki? Fakat ortada ciddi bir sorun var: “Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?” Sayın Bahçeli’nin PKK terörüne barışçı bir çözüm getirmek için ateşi mi kabardı, yoksa en azından yaşlılığında ülkede bir iz bırakma peşinde mi? Yoksa... Yoksa bütün bunlar, ufukta bekleyen bir sonraki seçimlerde, Erdoğan’ın mevcut anayasaya göre yarışamayacak olması ve panik içinde bunu değiştirecek bir formül arayış mı? Anayasa değişikliği talebini referanduma götürecek 360 çoğunluk mu yoksa anayasa değişikliğini parlamentoda bitirecek 400 milletvekili arayış mı? DEM Parti ve onun da ötesinde gelebilecek başka milletvekili transferlerinin bu ülkede imkânsız olacağını kim söyleyebilir?
Cumhur İttifakı, ufukta bekleyen “Erdoğansız seçim tehlikesi”ne karşı çifte siyaset yürütüyor. Bir yandan en büyük tehlike olarak gördüğü İmamoğlu’nun yolunu kesmek için her türlü güya hukuki yöntem devreye sokuluyor, kimsenin aklına gelmeyecek davalar üst üste açılıyor, demokratik bir ülkede görülmeyecek gerekçelerle muhalif medyaya baskılar yapılıyor... İmamoğlu’nun diploması tartışma konusu yapılmaya cüret ediliyor, Zorlu Grubu CEO’su bir iç yazışma nedeniyle hukuki kıskaca alınıyor, milletvekili adedi savaşı ile yeni bir anayasa tasarlanıyor. DEM Partililer, hiçbir şekilde saf siyasetçiler değiller. Herhalde dönecek pazarlıkların masaya hangi gündemleri yatıracağını çok iyi biliyorlar! Erdoğan’ın bir veya iki numaralı karşıtı olmaktan, Cumhur İttifakı’nın gayri resmi ortağı olmaya geçiş, acaba nasıl bir duygudur? Bunu kendilerine en iyi anlatacak kişi, hiç şüphesiz bu konuda en büyük deneyimlere sahip olan Bahçeli’dir!
TARIH YAZICI, BU DÖNEMEÇLERİ NASIL KALEME ALACAK ACABA?
Peki, Trump ve Zelenski arasında yaşanan canlı yayın skandalı ve artçı şokları tarihte nasıl kayda geçecek? Tarihte görülmemiş bir diplomatik tacizle, bir başkan yardımcısının parmak sallayarak suçlamaya kalkıştığı bir devlet lideri ablukaya alındı, o ortamda her şeye karşın en onurlu şekilde direnmeyi başardı. Tabii üç yıl önce Rusya Ukrayna’ya saldırdığında “Bu komedyen işin başında olduğuna göre, savaş en fazla bir hafta sürer, Ukrayna dayanamaz” diye “uzman” görüşü bildirenler hiç sıkılmadan Beyaz Saray’da yaşanan skandalda da hâlâ Zelenski’yi suçlayacak mantık oyunları yaratabildiler! Saldırıya uğramış ve halen savaşta olan bir ülkenin lideri ve başkomutan olan bir insanın, niye takım elbise giymediğini bile hâlâ algılayamamış kişiler var. Trump, Avrupa’nın Ukrayna’ya bu denli sahip çıkmasına ve o ülkenin madenlerini istediği hızda masa başında ele geçiremediğine korkunç bozuldu! Trump, Avrupa’dan kopabilir mi? Zelenski ve Avrupa ile bakalım hangi paydada buluşmayı başaracak? Ama anlaşabilseler bile o çirkinliğin izleri yarın silinmeyecek.
Ülkemizde zaten yakın tarihin artık konuşulamadığını, serbestçe objektif yorum yapılamadığını, herkesin belirli ölçülerde mecburi otosansür yaptığını yıllardır söylüyorum. İktidarın her gün değişen tahammülsüzlüklerinin karanlığında umuyorum yakın bir dönemde bu son çeyrek asrı özgürce yorumlayabileceğiz.
Eski birikmiş gazeteler, ne kadar saf ve öngörüden yoksun yorumlarla dolu görünür bizlere. Kim yazar tarihi? Kazananlar mı yoksa borazanı elinde tutanlar mı? Yoksa şartların gerektirdiği verilere uygun şekilde geçmişi zapta alıp onu şekillendirmek isteyen sahte heykeltıraşlar mı? Ama şunu biliyoruz ki tarihi kim yazarsa yazsın, İYİ Partili Turhan Çömez’in turizm ve kültür bakanına yönelik Meclis’te yaptığı konuşmanın o tarihe düşülmüş bir not, daha doğrusu yerinden kımıldatılamayan taşa yazılmış bir iddianame olarak hatırlanacağını da öngörebiliriz. Bugün gereği yapılsa da yapılmasa da... Helal olsun.