Mutluluktan her söz açıldığında öncelikle usumuza büyük şairimiz Nâzım Hikmet’in o çok bilinen şiirinin dizeleri düşer. Hani Nâzım usta, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diyerek sorar ya, kendisi gibi yine bir büyük sanatçımız ressam Abidin Dino’ya.
Sonra da “işin kolayına kaçmadan ama” diyerek sürdürür o güzelim şiirini.
Bugünlerde yaşananları izledikçe ve yapılan sosyal araştırmaların sonuçlarını gördükçe eğer büyük ustalar bugün yaşıyor olsalardı Nâzım usta, “Sen mutsuzluğun resmini yapabilir misin Abidin?” diye de sorar mıydı acaba diye düşünmeden edemiyoruz.
MUTSUZ SAYISI ARTIYOR
Birleşmiş Milletler’in 2024 yılı mutlu ülkeler sıralamasında Türkiye 143 ülke arasında 98. sırada yer alıyor. TÜİK’in 2024 yaşam memnuniyeti araştırması bile, ülkemizde mutsuz insan sayısının arttığını ve 12 milyon kişiyi aştığını ortaya koyuyor. Söz konusu araştırmaya göre hayat pahalılığı, yoksulluk ve eğitimdeki sorunlar mutsuzluğun temel nedenlerini oluşturuyor.
Mutluluk, yaşamın anahtar sözcüğü bir bakıma. Doğumdan ölüme kadar uzanan insan hayatının hep ulaşılmaya, erişilmeye çalışılanı. Ama aynı zamanda, o ölçüde de buluşulması zor olanı. Aslında mutluluk göreceli bir kavram. Herkese göre değişir, farklı hallere dönüşür. İnsanın hayata bakışıdır; hayattan beklentisidir, talebidir. Bunlar da içinde bulunulan zamana, ortama ve koşullara göre farklılaşır.
BEKLENTİLER, TALEPLER
Ülkemiz insanının en genel beklentileriyle konuya yaklaşacak olursak öncelikle sağlık, huzur ve güvenin başta geldiğini düşünüyoruz. Gelecek kaygısı olmadan hem güvenliğinin ve hem de sosyal güvencesinin sağlanması en başta gelen talebidir yurttaşımızın. Kısacası barınma, iş ve aş derdidir; hayatını insanca sürdürebileceği en basit ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
Eğitim düzeyi yükseldikçe, yaşanan çevre farklılaştıkça bu beklentiler de farklılaşır. Daha iyi ve kaliteli bir yaşam, daha nitelikli bir eğitim, daha çok demokrasi ve özgürlük gibi talepler gündeme gelir.
MUTSUZLUĞUN NEDENLERİ, SORUMLULARI
Bu taleplerin karşılanmasındaki zorluklar, güçlükler, engeller ve gerilemeler, insanımızı mutsuz kılar. Bundan sorumlu olanlar, elbette en başta ülkede uzun süredir iktidar sorumluluğu taşıyan yönetimlerdir, yöneticilerdir ve onların izledikleri politikalardır. Ülkede gündemi sürekli geren, insanları ayrıştırıp kutuplaştıran, huzursuzluğu artıran siyasal anlayışlardır.
Son dönemde ülkemizde pek çok yurttaşın yaşadığı çevreyi değiştirmek istemesinin, hatta başta gençler ve sağlıkçılar olmak üzere ülkeyi terk etmeye yönelmesinin temelinde işte böylesi gerçekler vardır. Bütün bu yaşananlar, insanımızı mutsuz kılıyor ve yeni arayışlara yöneltiyor diye düşünüyoruz.
MUTLULUĞU YAKALAYABİLMEK
Bunun için öncelikle barışın, hoşgörünün, uzlaşının sağlanması gerekiyor. Her türlü kavgadan, çatışmadan, gerginlikten uzaklaşılması ve ülkede huzurun, güvenin, adaletin, ekonomik gelişmişliğin, sosyal güvencenin sağlanması öncelikli hedefler olmalıdır. İçinde bulunduğumuz dönemde, çağımıza yaraşır gelişmişlikte bir demokrasi ve özgürlük ortamının oluşturulması hedeflenmelidir. Ülkemizi bu hedeflere taşıyacak politikalar ve yönetsel kadrolar öne çıkarılmalıdır.
Çağdaş uygarlığa ve toplumsal mutluluğa giden yolun buralardan geçtiğini düşünüyoruz. Halkımızın memnuniyet düzeyinin düşmesi ve ülkemizin mutluluk sıralamasında alt sıralarda seyretmesi nedeniyle doğrusu ülkemiz ve halkımız adına üzülüyoruz. Çağdaş uygarlığı yakalayacağımız ve toplumsal mutluluğu doyasıya yaşayacağımız günlere ulaşabilmeyi umuyor ve içtenlikle diliyoruz. Mutsuzluğun değil mutluluğun resminin yapılacağı günlerin özlemini, yüreğimizin derinliklerinde duyumsuyoruz.