Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bugün “Arap” olarak uyandık…

24 Eylül 2023 Pazar

Aklıma ilk olarak ada vapurunda sohbet ettiğim yaşlı bir Ürdünlü geldi.

Yıllar önceydi. İstanbul’un Arap turizminin kalbine yerleştiği o ilk yıllarda Büyükada’ya Ürdünlü bir aileyle yolculuk etmiştim.

Kadınların yarısı açık, yarısı kapalı ve hepsinin hoşgörülü oldukları belliydi. 

Düzgün İngilizce konuşan erkeklerden biri bana “Bu güzel ülkenin kıymetini bilin” demiş ve ardından eklemişti: 

Bu çok renkli güzelliği aynen böyle muhafaza edin. Türkiye’nin şansı laik bir ülke olması. Bizim bu şansımız yok. Çünkü bir Arap ülkesinin ‘laik’ olması düşünülemez. İslam, Araplar için sadece bir din değil aynı zamanda ‘Arap olmaktan ayrı tutulamayan bir kimliktir’. Arap olmanın, Arapların kimliğidir. Siz Arap olmadığınız için, böyle bir sorun yaşamıyor, ‘laik’ sisteme sahip çıkabiliyorsunuz. Bizde Arapçada ‘laik’ sözcüğünün karşılığı bile yoktur. Bu sözün düşünülebilen tek karşılığı ‘dinsizliktir’...

Ürdünlü turistle aramızda geçen bu diyaloğu 10 Eylül 2011 tarihinde bu köşede yayımlamıştım.

Dün sabah siyasal İslamcı bir grup gazetecinin, internet ortamında Araplara seslenen “Biz bir milletiz!” videosunu izlediğimde aklıma hemen Ürdünlü ziyaretçiyle yıllar önce yaptığımız bu sohbet geldi. 

Adamın yüzü gözümde belirdi. “Türklerin Arap olmama şansına” duyduğu içten gıpta ve bu sayede erişilen “laiklik ayrıcalığının” yarattığı yaşam kalitesi farkına duyduğu derin hayranlık, belleğimde dün gibi canlandı. 

Nereden nereye... demekten kendimi alıkoyamadım.

12 yıl sonra bir grup gazeteci şimdi çıkıp “Biz Araplarla tek milletiz!” diyor. 

Bunun neresinden tutulabilir?

 ‘BİRLEŞMİŞ ÜMMETLER’

Deveye “Boynun neden eğri?” demişler, “Nerem doğru ki?” demiş misali..

Her şeyden önce “Arap milleti” diye bir millet var mı?

Uzun yıllar Arap ülkelerinde bulunan diplomat arkadaşlarıma sordum. 

İçlerinden biri “Bu biraz kafa karışıklığı, biraz da semantik” diyerek söze girdi: “Arapçada ‘millet’ için ‘ümmet’ deniyor. Örneğin Birleşmiş Milletler: Umam el Müttehide (diğer deyişle ‘Birleşmiş Ümmetler’. ‘Umam’ ümmetin çoğulu oluyor). Beri tarafta ‘umme el Arabiye’ de ‘Arap milleti’ne tekabül ediyor.

Ümmet” varsaydığımız üzere münhasıran “İslam ümmeti” ile sınırlı bir kavram değil özetle. BM’ye kadar varan ifadelere kaynaklık edebildiği gibi, dar anlamda “umme el Arabiye/Arap milleti”ni tanımlamak için de kullanılıyor. 

Türklerin bu “umme el Arabiye”ye nereden, nasıl dahil olduğu izaha muhtaç. 

Umme el Arabiye”ye misal Hıristiyan Araplar da giriyor. Onlarla ne tür bir tarihi, etnik, kültürel bağ kuruluyor? 

Arapçada geçişken şekilde kullanılabilen millet/ümmet ifadesinden salt dini içerikli bir “İslam ümmeti” murat ediliyorsa eğer, İslam ümmeti o zaman niye yalnız Araplara indirgeniyor?

Malezyalılar, Endonezyalılar, Hint Müslümanları, kendilerini Araplarla zinhar özdeşleştirmeyen İranlılar bu büyük “ümmet” tanımının neden dışında tutuluyor? Ve “ümmet” başlığı altında Türkler hangi kapsamda Araplarla “tek millet” olarak zikrediliyor?

‘NEO-OSMANLILIK HAYALİ’

Kafalar belli ki çok karışık. 

Araplarla dün sabah “tek millet” olarak uyandığımız video için bir başka büyükelçi arkadaşım, “Bu bir Neo-Osmanlı yaklaşımı” yorumunu yaptı ve ekledi: 

 “Osmanlı millet sisteminde malum dört millet var: Müslümanlar, Rum Ortodokslar, Ermeniler ve Yahudiler. Müslümanların hepsi tek millet oluşturuyordu. Videodaki gazeteciler ‘tek milletiz’ derken, Osmanlı’ya atıf yapıyor olmalılar...”

 “İyi de Arapların kafasında bunun karşılığı yok ki! Arap milliyetçiliğinin yükseldiği biricik dönem, Osmanlı’ya karşı olmadı mı” sorumu muhatabım daha sonra şöyle yanıtladı: 

Elbetteki yok. Araplar kendilerini hiçbir zaman Türklerle aynı topluluğun parçası görmedi. Bizimkiler kendi kendilerine gelin güvey oluyor!

Neden? Buna ne gerek var? Nereden çıktı? 

Araplarla bu “tek milletiz” beyanına neden gerek duyuldu?

Bülent Kuşoğlu’nun bu gazetede dün “Türkiye’yi kim/kimler şekillendiriyor?” başlıklı çok çarpıcı bir yazısı vardı. 

Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemezmiş” diyordu Kuşoğlu. 

Öyle. 

Türkiye açık denizde bir gemiyi andırıyor. 

Bir bakıyorsunuz rota sözüm ona Avrupa’ya çevrilmiş, bir bakıyorsunuz Araplarla “tek millet” uyanılmış...

Yazık “100 yıllık” koskoca Cumhuriyet mirası ve birikimine.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları