Ateşteki Kestaneler - Gani AŞIK
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Ateşteki Kestaneler - Gani AŞIK

23.11.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Hz. Ali ile karşılaşan bir dostu sordu: Ey Ali, gecen nasıl geçti?” Ali cevapladı: “Çifte bir kaygı ve sorumluluk duygusu tüm gecemi kuşattı. Yaratan ibadet, çocuklar ekmek isterler.” (dünya-ahret dengesi. Kaynak: Merhum Kayseri Müftüsü Abdullah Develilioğlu.)

Aradan 14 yy geçti, Yaratan’a olan ibadet sorumluluğunu inananların vicdanına bırakırsak, dünyevi olan, ülkenin hali (elbette ekmek de bunun içinde) nicedir? Düşünen tüm beyinler, akşam başını yastığa bu kaygı ile koyuyor ve güne bu endişe ile gözlerini açıyor. Devleti ve toplumu kuşatan sorunlar yumağını “ateşteki kestaneler” olarak nitelemek yanlış olmaz. Bu kestanelerin sadece ikisini irdelemek isterim:

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

Bir ulusu ve toplumu ayakta tutan öğelerin başında, kurumlarının misyonlarına uygun işlevselliği gelir. Dini ve milli birliğimizin esenliği adına Diyanet, bu anlamda başat bir kurumdur. Ama ne var ki Diyanet de AKP iktidarının kurumları tahrip ederek, kurumlar toplamı” olan cumhuriyeti ortadan kaldırma siyasetinin kurbanı oldu.

O kadar ki bu kurum, yok olma noktasına gelen vatanı ve milleti, tarihte benzeri görülmemiş mucize ötesi bir destanla uçurumun kenarından çekip alan Atatürk’e karşı saklamadığı husumeti ile hem dini hem de milli birliğimizde derin yaralar açmakta, Atasına ve Cumhuriyete vefa ve sadakatini özel günlerde coşku ile ortaya koyan milyonları pervasızca incitebilmektedir. Alevisi, Sünnisi, deisti, ateisti, Hırıstiyanı ve Musevisinin vergisi ile sahip olduğu dev bütçenin sağladığı sınırsız olanaklar, cumhuriyetin yıkılmasına, devleti ve Diyanet’i kuran Atatürk’ün unutturulmasına kullanılıyor.

Diyanet’in tüm tepkilere karşın sürdürdüğü bu tavır, siyasal İslam rüzgârını yelpazeleyerek iktidarın beğenisine mazhar olma çabası anlamına gelmektedir. Son 50 yılını çok iyi bildiğim Diyanet, iktidar baskılarını göğüsleyerek onurunu ayakta tutmuştu.

Üzülerek ifade ederim ki, özel öneme sahip bu değerli kurumu, ileri ölçüde siyasetin emrine vermek, kendisine vücut veren anayasa ve yasaların açık ihlali olup, hesabını soracak bir Molla Kasım” dönemi açılabilir. Toplumsal huzur bahçesinin çiçeklerine hayat suyu vermesi ve güneş sıcaklığı serpmesi gereken Sayın Başkan tersine, kaşıyor.

Ahiret inancı olmayanlardan her türlü kötülük beklenir” fetvası (!) ile (bunlar ahlaksızdır” anlamına gelir), yeni bir vecizeyi (!) tedavüle çıkardı. Türkiye, 83 milyonun üzerinde nüfusa sahip büyük bir coğrafya, çok büyük bir kesimi de Müslüman (yüzde 98 olduğu kabul edilir) ama yurttaşlarımızın içinde inanmayanların olması da mümkün ve normaldir, çünkü devlet laiktir; inanmak ya da inanmamak anayasal güvence altındadır.

DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA SORULAR

Ahlak-inanç ilişkisine değinmeden önce, Sayın Başkan’a birkaç soru yöneltmemiz yerinde olacaktır: Hz. Ali ve Ehli Beyt’i boğazlayanların ahiret inancı yok mu idi? “İslam adına” baş kesen, Gar katliamında 102 kişiyi havaya uçurarak katleden terör örgütlerinin ahiret inancı yok mu? Devletten koltuk, hazineden ulufe peşindeki tarikat ve cemaatlerin ahiret inancına ne dersiniz?

Ve nihayet, cumhuriyetin 90 yıllık birikimlerini talan edip, Merkez Bankası’nın döviz rezervini eksiye düşürenler, Hazine ve Maliye’yi yağmalayarak Karunlaşanlar, ahrette hesap verme” inancı, sözde en yüksek olanlar değiller mi? Öteki semavi dinler gibi, İslam’da da ahlakın elbette önemli bir yeri vardır. Hz. Ayşe Peygamberin ahlakının Kur’an ahlakı olduğunu belirtmiştir. (Müslimn, Müsafirin” 139). Hz. Peygamber’in Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisi de çok ünlüdür. 

AHLAK DİNDEN BAĞIMSIZDIR

Ancak, ahlaka ve ahlaki kavram ve değerlere sadece din penceresinden bakmak, yaşamın paradigmaları ve nesnel olguları ile örtüşmez. O nedenle konuya bir başka pencere daha açmamız gerekir:

Din ve ahlak, kişisel ve toplumsal planda birbirleri ile kesişirse de din kendi müminlerini muhatap alırken, ahlak herkesi kapsar. Ahlak dine dayandırılırsa otonom (özerk) varlığı ortadan kalkar. Dinin uhrevi boyutu, ahlaki sorumlulukları öteleyebilir. Tövbe edip bağışlanma, günah çıkarma, arınma, günah ve sevabın nihai değerlendirme yeri olarak hesabı ‘öte dünyaya’ bırakma, ahlakın yaptırım gücünü zaafa uğratır. (Prof. Dr Lokman Çilingir. Ahlak Felsefesine Giriş”.)

Konu ile ilgili bir kişisel tespitimi de sayın okurların takdirine sunmak isterim: Türkiye’de, ama daha çok yurtdışında (Berlin ve Stuttgart) bazı ateistler tanıdım. O ateistlerin; yönetimleri altındaki camilerde, ALLAH ve din adına, inançlı ama bilinçsiz gariban işçileri soyanlardan çok daha ahlaklı olduklarının birebir tanığıyım. Yasa ve ahlak dışı yollarla elde edilen serveti, başkalarının yoksullaşmasına sebep olacağı için ­insanlık suçu sayıyorlardı ve biz yalan söylemeyiz” diyorlardı. (İnanmadıkları dinler de zaten böyle istiyor.) Çarpıcı sonuç: Ahlak dinden bağımsızdır.

HALK YOKSULLAŞTI

Ateşteki bir başka kestane halkın sefaletidir. Doyumsuz ve kolektif soygun, AKP’nin, din - iman sömürüsü ile büyük oy devşirdiği dar ve sabit gelirlileri daha bir acımasız vurdu. Bu kesimler, yoksulluk ve çaresizliğin merhametsiz çarkına sürüklendiklerini uzun yıllar anlayamadılar. Çünkü Türk Goebbelsler, onların billurlaşmış saf inancını yıllarca bloke ederek, dünya değil, ahiret önemli” potasında bilinçlerini köreltmeyi başardılar.

İslam’a göre ise, dünya ve ahiret dengesi zaruridir, birisi ötekine feda edilemez. ALLAH’ın sana verdiği bunca mal-mülk ile ahiret yurdunu kazanmanın yollarını ara, dünyadan nasibini de unutma.” (Kur’an-ı Kerim, Kasas Suresi, ayet 77.)

Gelinen nokta ve ortaya çıkan tablo itibari ile halkımızın büyük bir kesimi Hint kast sisteminin en alt tabakası Sudralar durumuna düştü. Bunun temel nedeni, yaygın olarak söylenip, bilindiği gibi, mücahitlerin” müteahhitleşmesi ve Harunların Karunlaşması ile belli kesimlere cömertçe yapılan büyük servet transferleridir.

İthal lüks çantalar, marka türban ve gözlükler, cipler, saray yavrusu villaların getirdiği şımarıklık ve benliklerini tutsak alarak toplumdan koparan Everest gibi kibir... 

ÇALIP ÇIRPTIKTAN SONRA…

25 yıl boyunca döviz ve müşteri garantili köprü, tünel, havaalanı, şehir hastaneleri, cumhuriyetin 90 yıllık yatırımlarının özelleştirme teraneleri ile eşe/dosta peşkeş çekilmesi, ölçüsüz kaynak aktarımının şaşırtıcı örnekleridir.

Devletin mali imkân ve birikiminin çarçur edilmesini önleyecek mekanizmaların ortadan kaldırılması, izleme ve sorgulama kanallarının da kapatılması ile yoksul halkın vergilerinden oluşan Hazine talana açık, korumasız ve sahipsiz kalmıştır.

Ünlü planlamacı ve iktisatçı dostumdan aldığım taze bilgilere göre; AKP iktidara geldiğinden bu yana 2 trilyon dolara tekabül eden vergi toplamış, 70 milyar dolar özelleştirmeden elde etmiş, devletin dış borç toplamı ise 66 milyar dolar daha artmış. Övünülen müşteri ve döviz garantili yatırımlar, holdinglerin kendi imkanları ile gerçekleştiğine, istihdam ve üretime dönük ciddi bir yatırım da yapılmadığına göre, devletin rutin giderleri dışında, bu devasa kaynak nasıl buharlaştı?

AKP iktidarının her fırsatta saldırdığı cumhuriyeti kuran nesil, emanetlerindeki Hazine’yi namusları gibi gördü. Vefatlarında kiminin cebinde 75 kuruş, kimisinde de 15-20 lira çıktı. Temiz naaşlarını belediyeler defnetti. İnsan, hatta Müslüman olmanın şaşmaz ölçüsü, çalma imkânın olduğu halde çalmamaktır ve gerisi de lafügüzaftır (boş söz).

1940’lı yıllarda Mersin Şadırvanlı Handa Âşık Veysel’in başına gelen, sanırım bu defa milletçe hepimizin başına geldi. Veysel Baba Şadırvanlı Han’da tanımadığı birisi ile aynı odada kalır. Sabah uyandığında parasının çalındığını fark eder ama içi boşaltılmış cüzdanı cebinde, kapı da arkadan kilitli... Sözü, ünlü ozanımıza bırakalım:

Parça parça olsun paramı çalan,

Kimisi gerçek der kimisi yalan

Dünyada görmedim böyle bir plan,

Kapı kitli, cüzdan cepte; para yok.

GANİ AŞIK
E.MÜFTÜ VE CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ 

Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025