Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ateşteki Kestaneler - Gani AŞIK
Hz. Ali ile karşılaşan bir dostu sordu: “Ey Ali, gecen nasıl geçti?” Ali cevapladı: “Çifte bir kaygı ve sorumluluk duygusu tüm
gecemi kuşattı. Yaratan
ibadet, çocuklar ekmek
isterler.” (dünya-ahret dengesi. Kaynak: Merhum Kayseri Müftüsü Abdullah
Develilioğlu.)
Aradan 14 yy geçti,
Yaratan’a olan ibadet sorumluluğunu inananların vicdanına bırakırsak, dünyevi
olan, ülkenin hali (elbette ekmek de bunun içinde) nicedir? Düşünen tüm beyinler, akşam başını yastığa bu kaygı
ile koyuyor ve güne bu endişe ile gözlerini
açıyor. Devleti ve toplumu kuşatan sorunlar yumağını “ateşteki kestaneler”
olarak nitelemek yanlış olmaz. Bu kestanelerin sadece ikisini irdelemek
isterim:
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Bir ulusu ve toplumu ayakta tutan öğelerin başında, kurumlarının
misyonlarına uygun işlevselliği gelir. Dini ve milli birliğimizin esenliği adına Diyanet, bu anlamda başat
bir kurumdur. Ama ne var ki Diyanet de AKP iktidarının kurumları tahrip ederek,
“kurumlar toplamı” olan
cumhuriyeti ortadan kaldırma siyasetinin kurbanı oldu.
O kadar ki bu kurum, yok
olma noktasına gelen vatanı ve milleti, tarihte benzeri görülmemiş mucize ötesi bir destanla uçurumun
kenarından çekip alan
Atatürk’e karşı saklamadığı husumeti ile hem dini hem de milli birliğimizde
derin yaralar açmakta,
Atasına ve Cumhuriyete vefa ve sadakatini özel günlerde coşku ile ortaya koyan milyonları pervasızca incitebilmektedir. Alevisi, Sünnisi, deisti, ateisti, Hırıstiyanı
ve Musevisinin vergisi ile sahip olduğu dev bütçenin sağladığı sınırsız olanaklar, cumhuriyetin yıkılmasına,
devleti ve Diyanet’i kuran Atatürk’ün unutturulmasına kullanılıyor.
Diyanet’in tüm tepkilere karşın
sürdürdüğü bu tavır, siyasal İslam
rüzgârını yelpazeleyerek iktidarın beğenisine mazhar olma çabası anlamına gelmektedir. Son 50 yılını çok iyi bildiğim Diyanet,
iktidar baskılarını göğüsleyerek onurunu ayakta tutmuştu.
Üzülerek ifade ederim ki, özel öneme sahip bu değerli kurumu, ileri ölçüde siyasetin emrine vermek, kendisine vücut veren anayasa ve
yasaların açık ihlali olup, hesabını soracak bir “Molla Kasım” dönemi
açılabilir. Toplumsal huzur bahçesinin
çiçeklerine hayat suyu vermesi ve güneş
sıcaklığı serpmesi gereken Sayın Başkan
tersine, kaşıyor.
“Ahiret
inancı olmayanlardan her türlü kötülük
beklenir” fetvası (!) ile (“bunlar
ahlaksızdır” anlamına gelir), yeni bir vecizeyi (!) tedavüle çıkardı. Türkiye,
83 milyonun üzerinde nüfusa sahip büyük bir coğrafya, çok büyük bir kesimi de Müslüman (yüzde 98 olduğu
kabul edilir) ama yurttaşlarımızın içinde inanmayanların olması da mümkün ve normaldir, çünkü devlet laiktir; inanmak ya da
inanmamak anayasal güvence altındadır.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANINA SORULAR
Ahlak-inanç ilişkisine değinmeden önce, Sayın Başkan’a
birkaç soru yöneltmemiz
yerinde olacaktır: Hz. Ali ve Ehli Beyt’i boğazlayanların ahiret inancı yok mu
idi? “İslam adına” baş kesen, Gar katliamında 102 kişiyi havaya uçurarak katleden terör örgütlerinin ahiret inancı yok mu? Devletten koltuk, hazineden ulufe
peşindeki tarikat ve cemaatlerin ahiret inancına ne dersiniz?
Ve nihayet,
cumhuriyetin 90 yıllık birikimlerini talan edip, Merkez Bankası’nın döviz rezervini eksiye düşürenler, Hazine ve Maliye’yi yağmalayarak
Karunlaşanlar, “ahrette hesap
verme” inancı, sözde en yüksek olanlar değiller mi?
Öteki semavi dinler gibi, İslam’da da ahlakın elbette önemli bir yeri vardır. Hz. Ayşe “Peygamberin ahlakının Kur’an
ahlakı olduğunu belirtmiştir. (Müslimn, “Müsafirin” 139). Hz. Peygamber’in “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisi de çok ünlüdür.
AHLAK DİNDEN BAĞIMSIZDIR
Ancak, ahlaka ve ahlaki kavram ve değerlere sadece din penceresinden bakmak, yaşamın paradigmaları ve nesnel olguları ile örtüşmez. O nedenle konuya bir başka pencere daha açmamız gerekir:
“Din ve ahlak,
kişisel ve toplumsal planda birbirleri ile kesişirse de din kendi müminlerini
muhatap alırken, ahlak herkesi kapsar. Ahlak dine dayandırılırsa otonom (özerk) varlığı ortadan kalkar.
Dinin uhrevi boyutu, ahlaki sorumlulukları öteleyebilir. Tövbe edip bağışlanma, günah çıkarma, arınma, günah ve sevabın nihai
değerlendirme yeri olarak hesabı ‘öte dünyaya’ bırakma, ahlakın yaptırım gücünü
zaafa uğratır. (Prof. Dr Lokman Çilingir. “Ahlak Felsefesine Giriş”.)
Konu ile ilgili bir kişisel tespitimi de
sayın okurların takdirine sunmak isterim: Türkiye’de, ama daha çok yurtdışında (Berlin ve Stuttgart) bazı ateistler tanıdım. O ateistlerin; yönetimleri altındaki camilerde,
ALLAH ve din adına, inançlı
ama bilinçsiz gariban
işçileri soyanlardan çok daha
ahlaklı olduklarının birebir tanığıyım. Yasa ve ahlak dışı yollarla elde edilen
serveti, başkalarının yoksullaşmasına sebep olacağı için insanlık suçu sayıyorlardı ve “biz yalan söylemeyiz” diyorlardı. (İnanmadıkları dinler de zaten böyle istiyor.) Çarpıcı sonuç: Ahlak dinden bağımsızdır.
HALK YOKSULLAŞTI
Ateşteki bir başka kestane halkın sefaletidir. Doyumsuz ve
kolektif soygun, AKP’nin, din - iman sömürüsü ile büyük oy devşirdiği dar ve sabit gelirlileri daha bir
acımasız vurdu. Bu kesimler, yoksulluk ve çaresizliğin merhametsiz çarkına sürüklendiklerini uzun yıllar anlayamadılar. Çünkü Türk
Goebbelsler, onların billurlaşmış saf inancını yıllarca bloke ederek, “dünya değil, ahiret önemli” potasında bilinçlerini
köreltmeyi başardılar.
İslam’a göre ise, dünya ve
ahiret dengesi zaruridir, birisi ötekine
feda edilemez. “ALLAH’ın sana verdiği bunca
mal-mülk ile ahiret yurdunu kazanmanın yollarını ara, dünyadan nasibini de unutma.” (Kur’an-ı Kerim, Kasas Suresi, ayet 77.)
Gelinen nokta ve ortaya çıkan tablo itibari ile halkımızın büyük bir kesimi
Hint kast sisteminin en alt tabakası Sudralar durumuna düştü. Bunun temel
nedeni, yaygın olarak söylenip,
bilindiği gibi, “mücahitlerin”
müteahhitleşmesi ve Harunların Karunlaşması ile belli kesimlere cömertçe yapılan büyük servet transferleridir.
İthal lüks çantalar, marka türban ve gözlükler, cipler, saray yavrusu villaların getirdiği şımarıklık ve
benliklerini tutsak alarak toplumdan koparan Everest gibi kibir...
ÇALIP ÇIRPTIKTAN SONRA…
25 yıl boyunca döviz
ve müşteri garantili köprü,
tünel, havaalanı, şehir hastaneleri, cumhuriyetin 90 yıllık yatırımlarının özelleştirme teraneleri ile
eşe/dosta peşkeş çekilmesi, ölçüsüz
kaynak aktarımının şaşırtıcı örnekleridir.
Devletin mali imkân ve birikiminin çarçur edilmesini önleyecek
mekanizmaların ortadan kaldırılması, izleme ve sorgulama kanallarının da
kapatılması ile yoksul halkın vergilerinden oluşan Hazine talana açık,
korumasız ve sahipsiz kalmıştır.
Ünlü
planlamacı ve iktisatçı dostumdan aldığım taze bilgilere göre; AKP iktidara geldiğinden bu yana 2
trilyon dolara tekabül eden vergi toplamış, 70 milyar dolar özelleştirmeden elde etmiş, devletin dış
borç toplamı ise 66 milyar dolar daha artmış. Övünülen müşteri ve döviz garantili yatırımlar, holdinglerin
kendi imkanları ile gerçekleştiğine,
istihdam ve üretime dönük
ciddi bir yatırım da yapılmadığına göre, devletin rutin giderleri dışında, bu devasa kaynak nasıl
buharlaştı?
AKP iktidarının
her fırsatta saldırdığı cumhuriyeti kuran nesil, emanetlerindeki
Hazine’yi namusları gibi gördü.
Vefatlarında kiminin cebinde 75 kuruş, kimisinde de 15-20 lira çıktı. Temiz
naaşlarını belediyeler defnetti. İnsan, hatta Müslüman olmanın şaşmaz ölçüsü, çalma imkânın olduğu halde çalmamaktır ve gerisi de lafügüzaftır (boş
söz).
1940’lı yıllarda Mersin Şadırvanlı Han’da Âşık Veysel’in başına gelen, sanırım bu defa milletçe hepimizin başına geldi. Veysel Baba Şadırvanlı Han’da tanımadığı birisi ile aynı odada kalır. Sabah uyandığında parasının çalındığını fark eder ama içi boşaltılmış cüzdanı cebinde, kapı da arkadan kilitli... Sözü, ünlü ozanımıza bırakalım:
Parça parça
olsun paramı çalan,
Kimisi gerçek
der kimisi yalan
Dünyada görmedim
böyle bir plan,
Kapı kitli,
cüzdan cepte; para yok.
GANİ AŞIK
E.MÜFTÜ VE CHP KAYSERİ MİLLETVEKİLİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi