Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Biden, NATO ve diplomatik pantomim - Dr. A. Murat ŞENER
2017’de dönemin ABD Başkanı Trump’ın NATO’yu defalarca işlevsiz olarak tanımlaması, ittifak hakkında çelişkili demeçler vermesi, ciddi güven kaybı yaratmıştı. Trump sadece iç siyasette bir kavganın fitilini ateşlemekle kalmadı, benzer bir kırılmayı ABD dış siyasetinde de yaşattı. Öyle ki G-7 toplantısı ve NATO zirvesi dönüşü, 2017’de Almanya Başbakanı Merkel, Avrupa’nın kaderini artık kendi eline alması gerektiğini belirtti. Kopma noktasına gelen ilişkilerin işaretini verdi.
Trump’ın yarattığı tereddüdün ortadan kaldırılması, kaybolan güvenin tekrar kazanılması Biden yönetiminin çözmesi gereken bir sorun. Biden’ın, 10 Haziran’da, Boris Johnson’la, Roosevelt ve Churchill arasında 1941’de imzalanan Atlantik Bildirisi’ni güncellemesi, haziranda NATO zirvesi ve AB görüşmelerinde yaptığı “Amerika geri döndü” vurgusu bu yönde atılmış adımlar. Batı ittifakı ve NATO’nun oluşumunda tarihsel temel taşı olan Atlantik Bildirisi’ne 80 yıl sonra yapılan bu atıf, içerdiği birlik, beraberlik, liderlik mesajı açısından sembolik. Fakat uzun vadede başarılı olacağını düşünmek, fazla iyimser bir yaklaşım. Çünkü dünyayı halen Soğuk Savaş yıllarından kalma, “demokratik” ve “otoriter” rejimlerin rekabeti olarak okuyan Biden’ın önünde iki engel var: “ABD iç siyasetindeki kutuplaşma” ve “değişen küresel konjonktür”. Bugün ne ABD ne de dünya Biden’ın resmettiği gibi bir yer.
DERİNLEŞEN GÜVEN KRİZİ
Karşılıklı verilen dayanışma mesajlarına rağmen bir sonraki çıkar çatışmasında bu resmin ne kadar zemin bulacağı soru işareti. Dahası, iç siyasetteki belirsizlik ve kavga bitmeden Biden, dış siyasette arzuladığı istikrar ve güven ortamını yakalayamaz. ABD siyaseti halen, Trump ve onu kült bir lider olarak benimsemiş, milyonları arkasından sürükleyen Marjorie Taylor Greene, Ted Cruz, Matt Gaetz gibi genç, popülist Cumhuriyetçi senatörlerin baskısı altında. Ayrıca Trump’ın 80 yıllık ABD dış politikasını bir gecede rayından çıkarabilmesi, NATO’nun ciddi üyelerinin hafızalarından kolay atabilecekleri bir durum değil.
Diğer bir husus, 3 yıl sonra yeni bir Cumhuriyetçi başkanla benzer senaryonun tekrarlanma olasılığı. Kaygının boyutunu, Almanya’nın eski ABD Büyükelçisi, Münih Güvenlik Konferansı’nın yöneticisi Wolfgang Ischinger’ın sözlerinde okumak mümkün: “Tükenmeye yüz tutmuş güven unsurunun hüküm sürdüğü bir çağda yaşıyoruz... 70 yıl sonra ilk kez yeni bir sorunla karşı karşıyayız: Dirilmiş bir Trump tekrar dünya sahnesine çıkarsa ne yapacağız?”
ÖTEKİLEŞTİRME TARAF BULMUYOR
Ukrayna konusunda uyumlu davranmayan müttefikler, muhtemel bir ABD-Çin “Soğuk Savaşı”na karşı isteksizler. NATO’nun Çin karşıtı ittifaka dönüşme olasılığı karşısında kaygılılar. Her ne kadar ABD, Çin-Rus ittifakına yönelik tehdit algısını yerleştirmeye çalışsa ve 2021’deki NATO Stratejik Konsepti bunu vurgulasa da üzerinde uzlaşılması zor. Öyle ki ABD’nin NATO’yu sürekli öne çıkararak uyguladığı baskı diplomasisi karşısında, bazı müttefikler belki de ilk kez kendilerini taşeron gibi hissetmeye başlayacaklar. Ayrıca “ABD karar veriyor, müttefikler takip ediyor” algısı, Trump’tan günümüze ABD’de değişen bir şey olmadığı görüntüsünü kuvvetlendiriyor. Jana Puglier, New York Times’a verdiği demeçte, Biden’ın, ABD askerlerini Afganistan’dan 11 Eylül’e kadar çekme kararını tek taraflı almasının, Alman yetkililerin gözünden kaçmadığına değinmişti. İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace, NATO’nun Afganistan’dan çekilmesi konusunda müttefikler arasında gerekli görüş alışverişinin yapılmadığından yakınmıştı.
Durumun psikolojik boyutuna bakarsak Brookings Enstitüsü’nden Avrupa ve ABD Merkezi Yöneticisi Thomas Wright’a göre “Avrupalılar ABD’nin Soğuk Savaş’a nostaljiyle yaklaştığına, o günlere dönmek için fazlasıyla hazır olduğuna inanıyorlar”. Bunun nedeni, ABD’nin kendine biçtiği “dünya liderliği” rolünü koruyabilmek için sürekli bir kıvılcım ve düşmana ihtiyaç duyması. Başta Almanya olmak üzere birçok devlet bugün Rusya ve Çin’i tehdit olarak algılamıyor. Körber Vakfı’nın Eylül 2020’de açıkladığı ankete göre olası bir ABD-Çin “Soğuk Savaş”ında tarafsız kalınmasını savunanların oranı Almanya’da yüzde 82, Birleşik Krallık’ta yüzde 68. Tablo net: ABD’nin, çıkarları önünde engel gördüğü unsurları ideolojik bir zemin üzerinden ötekileştirmesi, müttefiklerce artık basit ve banal görülüyor.
DR. A. MURAT ŞENER
ARAŞTIRMACI
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Emekli Albay'dan Teğmen Andı Tartışmasına Sert Çıkış
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan göçme tepkisi...
- Dünyanın ilk özel uzay yürüyüşü resmen başladı
- Eğitim hakkındaki sözleri ile gündem olmuştu... Emekli A
- Sokak, Narin için tek ses oldu: Tayyip Erdoğan'a sorsunl
- İzmir’de 9 Eylül coşkusu…
- Aynı anda gün doğdu, ay battı! İşte o eşsiz an...
- Akran zorbalığı: Çocuklar tehlikede!
- Mevsim geçişlerinde psikolojiye dikkat!
- Çocukların beslenme çantasında neler olmalı?
En Çok Okunan Haberler
- 'Abisi bir şey yaparken Narin'e yakalanıyor...'
- Narin'in köyünde 'Omerta Yasası'
- Cinayet delili mesajlar Narin dosyasında!
- ‘Anne çok şey biliyor ama söylemiyor’
- 'Mermiler' yok oldu: 'Hayat kadınları'nı öne sürdü
- Özgür Özel'den Numan Kurtulmuş'a sitem!
- 'Daha ölmemiş' mesajı soruldu
- 'İtirafçı değil bu insan katildir'
- Miss Turkey birincisinden 'Uğur Mumcu'lu yanıt
- Görür'den iki kente 7,2'lik deprem uyarısı