Karşıdevrimin maliyeti - Gani Aşık
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Karşıdevrimin maliyeti - Gani Aşık

13.05.2025 08:24
Güncellenme:
Takip Et:

Dönemin hükümet ortağı Devlet Bahçeli, Başbakan Ecevit’i ve siyaset dünyasını şaşkına çeviren ve ülkemizi bugünkü sıkıntılı sürükleyen kararını Bursa’da açıkladı: Türkiye erken seçime gitmeliydi. Yaratanın külli iradesinden ve Bahçeli’nin siyasi manevralarından sual olunamazdı. Fırsatların ve istismarların yaman ustası, karşıdevrim hareketi (İhvan’ın Türkiye kolu) Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), beklenmedik piyangoyla “yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar tarihe karışacak (3Y), başarıları destanlık, kavrulmuş çöller bostanlık, Türkiye gülistanlık olacak” yalanı ile iktidara geldi.

KUVVETLER BİRLİĞİ TUZAĞI

Atatürk’e, Cumhuriyete ve çağdaşlığa olan hınçlarını “o gün” gelinceye kadar ustaca maskelediler. Peygamber Zülkarneyn döneminde, bu karşıdevrim hareketine benzer bir topluluğun ibretlik akıbetini Kuran hikâye eder.

Kurtuluş Savaşı döneminde zafere ulaşmak ve devlet kurmak için kuvvetler birliği zorunlu bir tercihti. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte bu defa tam tersi bir amaçla Cumhuriyeti yıkmak için kuvvetler birliğine dönüldü.

Cephelerde düşmanla boğuşan Mustafa Kemal’i bile sorgulayan Gazi Meclis işlevsiz, atanmış bakanlar milletvekillerinin telefonlarına çıkmıyor, iç tüzük gereği yöneltilen sorularına cevap vermiyor, kanunlar Saray’da hazırlanıyor. TBMM, seçilmiş milletvekilini bile (Can Atalay) sahiplenemeyen “aksesuvar” durumuna gelmiş ve Saray Meclis’in yerini almışsa bu yoksul halk 600 milletvekilinin konforu altında niçin eziliyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “haddi bildirilecekler listesi”ndeki herkes, uygun zamanlama ile soluğu cezaevinde alıyor. Yargı, cumhurbaşkanının siyasi hasımlarını Türk ulusu adına değil, Saray’ın beklentisine göre yargılıyor. R. Tayyip Erdoğan’ın, rakibi Ekrem İmamoğlu ve ekibinin yakasını özel savcı ve hâkimlerin eline vermesi de bu açıdan değerlendirilmelidir.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Gezi olaylarıyla “ilişkilendirilen” vatanseverler, kanun mahkûmu değil, listedeki kin tutsaklarıdır.

Pascal, “Dinsel inançlara sığınmadıkça insan kötülüğü zevkle ve acımasızca yapamaz” der. Meslek onurunu koruyanları ayırarak ifade edelim ki Saray’ın tıpkı Meclis gibi yargının da yerini aldığına tanıklığımız hem utancımız hem de felaketimizdir.

Kuvvetler ayrılığının üçüncü ayağı “yürütme”, ilk ikiden de beter durumda: Trilyonluk ihaleler falanca holdinglere verile. Ekonomiyi eleştiren TÜSİAD’cıların defteri dürüle. Onurlu hâkim, savcı, memur sürüle ve süründürüle! Kuran’daki “Kün feyekûn (Tanrı ol der, o da olur)”un aynısı. AKP’li yurttaş, Erdoğan Allah’ın sıfatlarını taşıyor dememiş miydi?

TARİHİN TEKERLİĞİ...

İçerideki mutlak güç dışarıda çaresiz. Avrupa göçmen bekçiliği yaptırdığı Türkiye yurttaşlarına vize vermiyor. İngiltere diplomatik pasaporta bile vize uyguluyor. Vatandaşına ceberut devlet, dünya ölçeğinde itibarsız. Bütün bunların yanında, sanayiden ticarete, eğitimden sağlığa, tarımdan hayvancılığa devlet çöküyor, kendileri Karunlaşırken halk dramatik biçimde yoksullaşıyor. Türkiye yıllardır dört koldan soyuluyor, beşinci kol içeride. İktidar olduklarında 150 kuruş olan dolar 39 TL’ye ilerliyor, dış borç stoku 130 milyar dolardan 530 milyar dolara yükseldi. Sözün özü: İdeolojik anlamda somutlaşan Türkiye’nin “modern Cumhuriyet mi, Afganlaşmak mı” kavgasında nihai zafer cumhuriyetçilerindir; “Tarihin tekerleği ileriye döndüğü” için.

Gani Aşık

E. Milletvekili, Müftü 

Yazarın Son Yazıları