Lozan ve 1924 Anayasası - Dr. Tunay Şendal
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Lozan ve 1924 Anayasası - Dr. Tunay Şendal

14.05.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Lozan Barış Antlaşması ve 1924 Anayasası, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısının köşe taşlarıdır. Bu iki belge, genç Cumhuriyetin ulusal egemenlik ve bütünlük anlayışını şekillendirmiştir. Lozan, Osmanlı’nın dağılmasından sonra yeni devletin uluslararası meşruiyetini sağlamış; 1924 Anayasası ise bu meşruiyeti iç hukuk düzeniyle pekiştirmiştir.

ULUSAL BAĞIMSIZLIĞIN ULUSLARARASI TESCİLİ

Lozan Barış Antlaşması, Türk devletinin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü garanti altına alırken kapitülasyonları kaldırmış, azınlık haklarını düzenlemiş ve Türkiye’yi eşit bir aktör olarak uluslararası sisteme taşımıştır.

Lozan Barış Antlaşması’nın azınlıklara yönelik hükümleri, üniter yapıyı koruma kaygısıyla sınırlandırılırken çok uluslu bir imparatorluktan homojen bir ulusdevlete geçiş zemininde etnik ayrımcılık yerine eşit yurttaşlık temellerini atmıştır. Böylece devletin merkezi otoritesi güçlendirilirken üniter yapının dış tehditlere karşı korunmasında kritik bir adım atılmıştır.

ULUSAL EGEMENLİĞİN HUKUKİ DAYANAĞI

1924 Anayasası ise Lozan’ın sağladığı zemini iç siyasette kurumsallaştırmıştır. Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra yeni devletin kurumsal yapısını düzenleyen bu anayasa, dış güçlerin Türkiye üzerindeki etkisini sınırlandırmıştır. Türkiye, 1920’lerde komşu ülkelerle (Yunanistan, Irak ve Suriye) sınır anlaşmazlıkları ve bölgesel istikrarsızlıklarla karşı karşıya kalmıştır. Musul sorunu (İngiltere ile), Hatay meselesi (Fransa ile) ve Ege’deki adalar konusu (Yunanistan ile) gibi konular, dış tehditlerin somut örneklerini oluşturmuştur. 1924 Anayasası, devletin merkezi yapısını güçlendirerek sınır bölgelerindeki otoriteyi sağlamlaştırmıştır. Bu durum, dış destekli isyan veya ayrılıkçı hareketlere karşı bir savunma sağlarken anayasal düzen, Türkiye’nin dış politikada daha tutarlı ve güçlü bir pozisyon almasına olanak tanımıştır.

'ÜNİTER YAPI ZORUNLULUKTUR'

1924 Anayasası, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu vurgulamış; yasama, yürütme ve yargı yetkilerini merkezi bir yapıda birleştirmiştir. 1924 Anayasası, ulusal egemenlik ilkesini merkeze alarak devletin iç işlerine müdahale edilmesini hukuken zorlaştırmıştır. Bu durum, dış güçlerin Osmanlı döneminde kullandıkları “iç işlerine karışma” gerekçelerini (örneğin, azınlıkların korunması bahanesi) ortadan kaldırmıştır. 1924 Anayasası’nın laiklik ilkesini benimsemesi, monarşi yanlısı, hilafetçi ve dini temelli bölünmelerin önüne geçerken ulusal kimlik inşasında birleştirici bir rol oynamıştır.

Bu iki belge, Türkiye’nin üniter yapısını oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda onun sürekliliğini de sağlamıştır. Lozan’ın dış tehditlere karşı koyduğu bariyer, 1924 Anayasası’nın iç bütünlüğü sağlama çabasıyla tamamlanmıştır. Dolayısıyla Lozan Barış Antlaşması ve 1924 Anayasası; Cumhuriyetin kuruluş felsefesini yansıtırken üniter devlet yapısını, devrimlerle birlikte modern Türkiye’nin omurgası haline getirmiştir.

Bugün bu miras, Türkiye’nin siyasi ve idari birliğini koruma çabalarında hâlâ belirleyicidir. Lozan’ın uluslararası güvenceleri ve 1924 Anayasası’nın iç düzenlemeleri, devletin bütünlüğünü tehdit eden iç ve dış unsurlara karşı bir kalkan oluşturmuştur. Bu durum; Türkiye’nin üniter yapısının yalnızca tarihsel bir tercih değil aynı zamanda stratejik bir zorunluluk olduğunu göstermektedir.