Terörsüz Türkiye ama nasıl? - DR. CİHANGİR DUMANLI
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Terörsüz Türkiye ama nasıl? - DR. CİHANGİR DUMANLI

11.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Devlet Bahçeli’nin çıkışı ile başlayan ve “terörsüz Türkiye” sloganı ile pazarlanan terör örgütü PKK ile uzlaşma süreci, örgütün 12. kongresinden sonra yayımladığı devlete meydan okuyan bildirisi ile devam etti.

“Terörsüz Türkiye” bu satırların yazarı dahil her yurttaşın onayladığı doğru bir hedeftir. Ancak bu hedefe nasıl varıldığı önemlidir.

TERÖR İKİ ŞEKİLDE SONA ERER:

1. Terörle savaşımı teröristlerle savaşıma indirgemeyen çok yönlü bir strateji ile bir yandan dağdaki teröristler etkisiz hale getirilirken öte yandan yeni teröristlerin dağa çıkmasını önleyecek önlemler alınır, örgütün, dış desteği kesilir. Gücü tüketilen örgüt devletin gücü karşısında sonuç alamayacağını anlar ve teslim olur, suçlular cezalandırılır.

2. Şimdi yapıldığı gibi devlet örgütün istemlerini kabul etme karışığında silah bırakmasını ister (Ver kurtul).

Asıl olan ve devlete yakışan birinci yoldur. Devlet kendisine karşı ayaklanan terör örgütü ile uzlaşmaz. Şeyh Sait’le, Seyit Rıza ile uzlaşılmamış, ayaklanmalar bastırılarak isyancılar cezalandırılmıştır.

'TERÖRE TESLİM OLMAK'

Silahlı çatışmalarda çatışmanın durdurulması istemi kural olarak yenilen, zayıf taraftan gelir. Bu istemin devlet tarafından gelmesi nedeniyle örgüt kendisini “yenen taraf” olarak görmüş ve devlete küstahça meydan okuyan bildiriyi yayımlama cesaretini bulmuştur.

PKK’nin 12. kongresi sonrası yayımladığı bildiri tüm yurtseverleri rahatsız etmiştir. Bildiriye iktidar tarafından zamanında ve gerekli yanıtın verilmemesi daha üzücüdür.

Gelinen noktada örgütün istemlerine uygun yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması ve teröristlerin cezasız kalması, kamusal vicdanı rahatsız eden teslimiyetçi bir yaklaşımdır. Bu durumda, “Bunca şehidi, gaziyi neden verdik”, “Bunca mali yüke neden katlandık” sorularını sormak her yurttaşın hakkı olacaktır. “Terörle bir yere varılamaz” söylemi anlamını yitirecektir.

AKP “terörü bitiren hükmet” olarak siyasal çıkar sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak doğru hedefe yanlış yoldan gittiği için “teröre teslim olan hükmet” olarak anılacaktır.

Muhalefet bu tarihsel yanlışa ortak olmamalıdır.

SORUNUN TESPİTİ VE ÇÖZÜMÜ

Bir sorunun çözümünde üç temel adım izlenir. Öncelikle sorun tanımlanır, ikinci olarak çözüm tanımlanır ve üçüncü olarak çözüm yolları saptanır. Sorun doğru tanımlanmazsa (yanlış tanı konulursa) çözülemez.

Terör çok yönlü bir sorundur. Silahlı öğesinden başka toplumbilimsel, ekonomik, ruhbilimsel, yönetimsel, eğitimsel, uluslararası ilişkiler yönleri bulunmaktadır.

Türkiye’nin terör sorununu 40 yıldır çözememesinin temel nedeni “terörle savaşım”ı “teröristlerle savaşım”a indirgemesi, sorunun diğer yönlerini gözardı etmesidir. Etkisiz hale getirilen dağdaki teröristlerden daha fazla terörist dağa çıktıkça havuz boşalmamıştır.

Doğru yaklaşım bir yandan dağdakileri etkisiz hale getirirken öte yandan yenilerinin dağa çıkmasını önleyecek yukarıda sayılan alanlarda önlemleri almak olmalıydı. Böyle bir strateji izlenseydi örgütün gücü tükenir, devletin gücü karşısında sonuç alamayacağını anlar ve kendiliğinden teslim olurdu.

Konu yalnızca PKK’nin silah bırakması ile sınır kalmamalıdır. Irak’taki, Suriye’deki, Avrupa’daki uzantıları devam ettikçe tehdit ortadan kalkmaz. Bunların tümünü açıkça destekleyen ABD’ye karşı da gereken tepki gösterilmeliydi (üslerimizi ve hava sahamızı kullandırmamak gibi).

NE YAPILDI?

Yukarıda anlatılan strateji izlenmemiş, çatışmayı durdurma çağrısı örgütten değil, devletten gelmiştir. Terör örgütünü muhatap alan iktidar, bu son açılım ile örgüte “Seni yenemedik, çatışmaları durdu, barışalım, ne istersen verelim, benim siyasal çıkarım bunu gerektiriyor, ‘terörü bitiren hükümet’ olmak istiyorum” demiştir.

Açılım böyle algılayan örgüt kendisini “yenen taraf” olarak görmüş, kongre sonrası yayınladığı bildiri ile küstahça devlete meydan okumuştur. Tüm yurtseverleri rahatsız etmiştir. İktidar tarafından gereken karşılık verilmezse siyasal çıkar uğruna terör örgütüne boyun eğilmiş olacaktır.

Teslim olan bir örgütün bildirisinde “Biz devlete karşı silahlı ayaklandık, emperyalistlerin oyununa geldik, pişmanız, özür dileriz, silahlarımızı size teslim ediyoruz, örgütün tüm eylemlerine son veriyoruz, suçumuzun cezasını çekmeye hazırız” ifadeleri var mıydı?

PKK bildirisinde böyle ifadeler olmadığı gibi tam tersine, özetle şöyle denmektedir “Biz devletin Kürtleri inkâr ve imha siyasetine karşı haklı bir silahlı savaşım verdik ve kazandık. Şimdi bunun siyasal ve hukuksal sonuçlarını istiyoruz.”

Bu, kabul edilemez. Terörsüz Türkiye her yurttaşın istediği bir şeydir ancak bu hedefe nasıl varıldığı önemlidir.

BUNCA BEDEL NEDEN ÖDENDİ?

Terör iki şekilde sona erer:

  • Terörün tüm boyutlarını kapsayan, silahlı güç yanıda tam ulusal güç öğelerinin kullanıldığı bir strateji ile örgütün gücü tüketilir ve teslim olmaya zorlanır.
  • Şimdi yapıldığı gibi “Silahlarınızı bırakın ne istiyorsanız verelim” denir (ver kurtul).

Asıl olan birinci yoldur. Çatışmaya son verilmesi istemi kural olarak yenilen, zayıf taraftan gelir. Bu isemin devlet tarafından gelmesi örgütün kendisini yenen taraf olarak görmesene neden olmuştur. Çatışmayı durdurma istemi devletten değil, örgütten gelmeliydi.

Devlet terör örgütünü muhatap alıp onunla barış yapmaz. Barış savaşan taraflar arasında olur. Ortada bir savaş yoktur, silahlı ayaklanma vardır. Şeyh Sait’le, Seyit Rıza’yla, ASALA’yla barış yapılmamış, ayaklanmalar bastırılmış ve suçlular cezalandırılmıştır.

Yukarıda değindiğimiz üzere yineleyelim: Gelinen noktada PKK’nin istediği yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması devletin terör örgütü karşısında diz çökmesi anlamına gelir. O zaman “Bunca şehidi, gaziyi neden verdik? Bu kadar mali yüke neden katlandık” sorularını sormak her yurttaşın hakkı olur.

AKP bu girişimi ile “terörü bitiren iktidar” olarak anılarak siyasal bir üstünlük kazanmak. İstemektedir. Ancak doğru hedefe yanlış yoldan gittiği için “teröre teslim olan iktidar” olarak anılacaktır. Muhalefet bu ayıba ortak olmamalıdır.

DR. CİHANGİR DUMANLI

EMEKLİ TUĞGENERAL, HUKUKÇU

İlgili Konular: #terörle mücadele

Yazarın Son Yazıları

Yargısal vicdan - Av. Dr. Başar Yaltı

Anayasanın 138. maddesinde yer alan, hâkimler; anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler ilkesi, adaletli bir toplumsal düzenin gerçekleşmesi bakımından oldukça önemlidir.

Devamını Oku
17.06.2025
Ahmet Özer, Cumhuriyet için yazdı

Bir insanın bir başka insanın içinden çıkması ile doğum mucizevidir. Sırlarla dolu olması, herkesi kapsaması ve mutlak olmasıyla ölüm ise ihtişamlıdır.

Devamını Oku
17.06.2025
CHP boyun eğmez - Av. M. Ziya Yergök

Ulusal Kurtuluş Savaşımızın örgütü, Cumhuriyetin kurucu partisi, devrimlerin ve dönüşümlerin sesi, çok partili demokratik yaşamın öncüsü Cumhuriyet Halk Partisi, genç ve yetenekli genel başkanı Özgür Özel liderliğinde yeniden birinci parti olup, büyükşehirler başta olmak üzere belediyelerin çoğunu kazanarak iktidar yürüyüşünü hızlandırınca korku dağları sardı.

Devamını Oku
16.06.2025
Toprak bize sesleniyor… - Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş

1945 yılında kabul edilen 4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu ile her yıl 11 Haziran’ı takip eden ilk pazar ülkemizde Toprak Bayramı olarak kutlanıyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Başkasından gelen güncellik - A. Celal Binzet

İsviçreli Friedrich Dürrenmatt’ı bir yazar ve oyun yazarı bilirdik.

Devamını Oku
14.06.2025
Türkiye’nin suçu ne? - Berna Özyurt

Türkiye, 2013’ten bu yana Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmıyor...

Devamını Oku
14.06.2025