
19 Ağustos 2025 günü İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon kapsamında Beyoğlu Belediye Başkanı İnan Güney’le birlikte 17 kişi tutuklandı. Belediye Başkanı Güney, aynı gün İçişleri Bakanlığı’nca geçici önlem olarak görevinden uzaklaştırıldı.
Beyoğlu Belediye Başkanı Güney’in tutuklanması ve görevinden geçici olarak uzaklaştırılmasıyla daha önce İstanbul’da hakkında aynı işlemler yapılan, 31 Mart 2024 yerel genel seçimlerinde CHP adayı olarak seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ilçe belediye başkanları (Ahmet Özer (Esenyurt), Mehmet Murat Çalık (Beylikdüzü), Resul Emrah Şahan (Şişli), Rıza Akpolat (Beşiktaş), Alaattin Köseler (Beykoz), Hakan Bahçetepe (Gaziosmanpaşa), Utku Caner Çaykara (Avcılar), Hasan Akgün (Büyükçekmece) ile birlikte İstanbul’da tutuklu ve görevinden uzaklaştırılan belediye başkanlarının sayısı bir büyükşehir belediyesi başkanı, dokuz belediye başkanı olmak üzere toplam 10’a ulaştı. Böylece Türkiye’nin en büyük ilinde tutuklu büyükşehir belediyesi ve belediye başkanlarının sayısı, ildeki 40 belediyenin dörtte birine yaklaşmış bulunuyor.
Yine 31 Mart 2024 yerel genel seçimlerinde Adana ilçelerinde CHP adayı olarak belediye başkanı seçilen Kadir Aydar (Ceyhan) ve Oya Tekin (Seyhan) ile Antalya ilçesi Manavgat’ta belediye başkanı seçilen Niyazi Nefi Kara ilk tutuklanan ve görevlerinden uzaklaştırılan belediye başkanları arasında yer alırken; onları 2 ilde büyükşehir belediye başkanlarının tutuklanması ve görevlerinden uzaklaştırılması izledi: Muhittin Böcek (Antalya), Zeydan Karalar (Adana).
Böylece 31 Mart yerel genel seçimlerinde CHP adayı olarak seçildikten sonra tutuklanan ve görevinden uzaklaştırılan belediye başkanlarının sayısı 15’e yükseldi.
Belediyeler, anayasamızın 127. maddesine göre belde halkının ortak gereksinmelerini karşılamak üzere kurulan, başkanları ve karar organları ilgili kanunlar (Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, Belediye Kanunu, Büyükşehir Belediye Kanunu) uyarınca beş yılda bir seçmenler tarafından seçilen kamu tüzel kişileridir. Onların seçimi için verilen oylar, halkın kendilerine olan güvenini ifade eder.
Şüphesiz suç işlediği öne sürülen herkes, görevli ve yetkili mahkeme tarafından yargılanır. Herkes, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (m. 6) ve anayasamızın açık hükümleri (m. 36) uyarınca bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde adil yargılanma hakkına sahiptir.
TUTUKLAMA KARARI VERİLMESİ
Ceza yargılamasında bir önlem niteliğinde olan tutuklama, henüz yargılama başlamadan kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan bir işlemdir. O nedenle tutuklama kararı verilmesi, -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne paralel olarak (m. 5/1c), hatta daha güçlü bir ifade ile- anayasamızda sıkı koşullara bağlanmıştır: “Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir...” (m. 19/III).
Tutuklama nedenleri ve tutuklama kararı verilmesi ile ilgili ayrıntılı hükümler, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda gösterilmiştir (m. 100-101). Bunlar arasında özellikle şu hüküm son derece önemlidir:
“Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husus bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir.” (m. 101/2 ).
Uygulamada cumhuriyet savcılarının istemiyle sulh ceza hâkimlerince verilen tutuklama kararlarında yasa hükümlerini tekrarlamayı yeterli sayan bir anlayış dikkati çekmektedir. Böyle bir tutuklama kararı eksiktir. Tutuklama kararlarının anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na uygun somut olgularla gerekçelendirilmesi zorunluğuna tam olarak uyulması, birçok olayda yanlış karar verilmesini önleyebilir.
SON TUTUKLAMALARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
31 Mart 2024 yerel genel seçimlerinden sonra bazı büyükşehir belediyeleri ve belediyeler üzerinde yoğunlaşan ve Cumhuriyet tarihimizde daha önce yaşanmış başka bir örneği bulunmayan tutuklama ve görevden uzaklaştırma olaylarının başta gelen ortak özelliği, bu belediyelerin başkanlarının CHP’li olmasıdır. Onlarla birlikte belediye ve bağlı kuruluşlar personelinden bir bölümü de tutuklanmaktadır. Başkanların hepsi, görevlerine 31 Mart yerel genel seçimlerinde CHP adayı olarak seçilmiş kişilerdir. Dolayısıyla olayın siyasi boyutu, CHP’nin kazandığı belediye başkanlıklarının önünü kesmek, onları etkisizleştirmek amacıyla belirgindir.
Hele daha önce İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçimini üç kez kazanan Ekrem İmamoğlu’nun önümüzdeki seçimlerde CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi, bu olasılığı önlemek ve onu siyasi yasaklı konuma düşürmek için yüksek öğrenimle ilgili lisans ve yüksek lisans diplomalarını iptal ettirmek suretiyle kazanılmış haklarını ortadan kaldırma girişimleri ibret vericidir.
CHP’li belediye başkanlarının tutuklanması ve görevlerinden uzaklaştırılması, bu işlemlerde hedef olan insanların ve ailelerinin yaşadıkları acılar bir yana, halkın iradesiyle seçildikleri görevlerini yapmaktan alıkonulmaları nedeniyle başta görev yaptıkları il ve ilçelerimiz olmak üzere bütün Türkiye’nin zararınadır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi, şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri ve bunların koşulları ile ilgili hükümler vardır (m. 103-106). Ayrıca şüphelinin tutuklama yerine adli kontrol altına alınmasına da karar verilebilir (m. 109-110).
SONUÇ
Aslında halen tutuklu ve o nedenle görevlerinden uzaklaştırılmış belediye başkanlarının hiçbiri, haklarında bu işlemler yapılacak insanlar değildir. Hepsi halkın oylarıyla seçilmiş, halkın güvenine sahip insanlardır. Hiçbirisi tutuklanma koşullarını taşımamaktadır. Onların kaçması, saklanması, delilleri yok etmesi veya değiştirmesi söz konusu olamaz. Bu nedenlerle haklarında verilen tutuklama kararları “ölçülü” değildir (AY m. 19/III, CMK m. 100/1, 101/2).
Yargılanmalarına tutuksuz olarak devam edilebilir. Anayasamızın değiştirilemeyecek hükümleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri arasında yer alan “insan haklarına saygılı, demokratik, hukuk devleti” ilkeleri bunu gerektirir (AY m. 2, 4).
PROF. DR. HİKMET SAMİ TÜRK