Yeni rejimin rezerv alanları ve yurttaşlığın sonu... Cem ALPTEKIN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Yeni rejimin rezerv alanları ve yurttaşlığın sonu... Cem ALPTEKIN

09.12.2023 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Siyasi iktidar, bugüne kadar birçok anayasa ihlali gerçekleştirmiş, AİHM ve AYM’nin birçok kararını tanımamış, yargı da bu kararlara (sonuç olarak uysa da) ciddi bir direnç göstermiştir. Ancak, 7-8 Kasım’da yaşanan ihlaller çok farklıdır: Bu kez anayasal düzene karşı yasama ve yargı erklerince “yasa” ve “yargı kararı” ihdas edilerek yapılmış bir ihlal vardır. Yasama 7 Kasım’da; mülkiyet, konut ve barınma hakkını “yasa” yoluyla; yargı ise 8 Kasım’da; seçme-seçilme, özgürlük ve adil yargılanma hakkını “Yargıtay kararı” ile hedef almıştır. Anılan “yasa” anayasanın başlangıç bölümü dahil, birçok maddesini işlevsiz hale getirirken yargı da “aktivist” bulduğu AYM’nin ihlal kararına uymayacağını “karar”a bağlayarak anayasayı tanımadığını açıkça ilan etmiştir. İşte, eşiğin aşıldığı ve anayasa ihlallerinden anayasa darbesine geçilen nokta tam burasıdır. CBHS ile kuvvetler ayrılığından kuvvetler birliğine geçen iktidar, tamamen kontrolü altına aldığı yasama ve yargı eliyle, kendisinin de varlık sebebi olan anayasaya ve anayasal düzene başkaldırmıştır. Hatta, 9 üyesi hakkındaki suç duyurusuyla tamamen kriminalize edilen AYM, bundan böyle; yasaların, CB kararnamelerinin anayasaya uygunluğunu, (bireysel başvuru yolu ile) yargı kararlarını ve siyasi partileri denetleyemeyeceği gibi; Yüce Divan sıfatıyla cumhurbaşkanı ile yardımcılarını, TBMM başkanı ile bakanları, yüksek yargı mensuplarını, Genelkurmay başkanı ile kuvvet komutanlarını da görevleriyle ilgili yargılayamayacaktır. Dolayısı ile 7-8 Kasım itibarıyla anayasal düzen fiilen son bulmuştur. “Tek adam” rejimi için geriye, “rezerv alan” ilan edilmiş Anayasa Mahkemesi’nin dikensiz gül bahçesinde yeni düzenin anayasasını özgürce yazmak kalmıştır!

Anayasal düzen

Siyasi iktidar, 7 Kasım’da gerçekleşen yasama hamlesi ile yürütmenin Meclis’ten tartışmasız ve sorunsuz olarak apar topar geçirdiği bir torba “yasa” üzerinden, yurttaşın anayasal güvence altındaki sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama, konut, mülkiyet ve barınma haklarını “rezerv alan” kapsamına alıp gasp ederken bir gün sonraki yargı “kararı” ile de Gezi davası hükümlüsü Hatay milletvekili Can Atalay üzerinden, anayasal güvence altındaki hak arama özgürlüğü, seçme-seçilme, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarını da gasp etmiştir. Fazlasıyla cüretkâr bu iki hamlenin ortak özelliği ise anayasal düzenin ve anayasal yurttaşlığın sonunu getirmiş olmalarıdır.

Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin yargı hamlesine karşı (yetersiz de olsa) toplumsal bir tepki ortaya konurken yurttaşın mülküne el koymanın yasal kılıfını hazırlayan yasama hamlesine karşı ise birkaç zayıf ses dışında toplumdan ciddi bir tepki gelmemiş olması çok düşündürücüdür. Aslında Gezi Direnişi ile yerel bazdaki çevre, emek ve hak direnişlerini bir yana bırakırsak çok uzun yıllardır onca altüst oluşa, sosyal ve ekonomik krize rağmen, toplum sanki şoklanmış gibi, olan bitene hiçbir tepki ver(e)memektedir. On yıllardır üst üste (hem siyasal, hem de doğal) bunca afetin yaşandığı ülkemizdeki bu tabloyu Naomi Klein’in “Şok Doktrini” ile açıklamak mümkündür. Klein bu durumu felaket kapitalizmi diye adlandırıyor. Bu doktrine göre; beklenmedik felaketler karşısında şoka giren toplum, normal şartlarda rıza göstermeyeceği iktidar politikalarına kolayca teslim olmaktadır. Ancak bu döngünün neredeyse yazgıya dönüşmesinde; muhalefetin seçim sandığına ve Meclis’e sıkışmış mücadele pratiği ve teslimiyetçi politikaları ile rıza üretme süreçlerinde iktidara sürekli meşruiyet alanı açan işlevsel payı da hiç unutulmamalıdır.

Mevcut yerleşim alanları

İktidarın, ülke çapında tüm yerleşim alanlarını ulusal ve uluslararası piyasaya açma zarureti nedeniyle yürürlüğe konan önceki yasanın mevcut hali (rezerv alanlarının yeni yerleşim yerleriyle, yıkım şartının ise riskli yapı ve alanlarla sınırlı olması, itiraz yollarının hâlâ etkili olması vb. nedenlerle) yeni rejimin cüretkâr temposuna ayak uyduramayınca işte bu yeni “yasa” devreye girerek iktidarın önündeki anayasa, yasa ve yargı engelini bertaraf etmiş bulunmaktadır.

Bu arada, anılan “yasa”yla ilgili konuşan çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanı da “...Kamu alanı varsa, burayı biz rezerv alan ilan edelim istiyoruz” diyerek şimdiye kadar boş alanları ve kamu arazilerini rezerv alanı ilan ettiklerini; şimdi ise mevcut yerleşim alanlarında da aynı şeyi yapmak istediklerini açıkça itiraf etmiş; ancak, afet riski taşımayan yerleşim yerlerini durup dururken neden rezerv alan kapsamına aldıklarını ise izah edememiştir.

İktidarın gelmiş olduğu bu aşamada, CHP’nin çiçeği burnunda genel başkanı Özgür Özel’in, (nedense 7 Kasım darbesini pas geçip) 8 Kasım’da “Bu anayasa darbesine karşı milleti direnmeye çağırıyorum! Yargıtayın darbe girişimine karşı sonuna kadar direneceğiz!.. Herkesi direnmeye davet ediyoruz!..” diyerek üst perdeden çıkış yapması toplumsal bir heyecan yaratsa da Özel, bu iddialı çıkışının gereğini yapmak yerine; Meclis’te 20 milletvekili ile oturarak ve baroların Yargıtay önündeki eylemine katılarak işi minimal düzeyde tutunca, tabii “direnişi”de saman alevi gibi sönmüştür.

Muhalefetin gücü

Bu karşıdevrim sürecinde, başta Cumhuriyetin kurucu partisi olmak üzere; tüm muhalefet güçlerinin artık sinei millete dönmek; evrensel hukuktan ve anayasadan aldıkları güçle “direnme hakları”nı da kullanarak demokrasi mücadelesinin yeni bir evresine geçmek gibi bir sorumlulukları yok mudur?

Özgür Özel’in de isabetle söylediği gibi; tarih susanları da yazacak, direnenleri de...

CEM ALPTEKIN

AVUKAT-YAZAR

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025