Öner Yağcı

‘Ağır’ geçse de günler

20 Mart 2021 Cumartesi

Gündem kırıp dökse de dünyadan, yurdumuzdan, insandan umut kesemeyiz.

Nâzım Hikmet, “Yaşamaya Dair”de “Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin” derken böyle günlerden söz etmiş ve eklemişti:

“Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına.”

KIRIP GEÇİREN TABLO

Bir haftanın bıraktığı izlere bakalım:

12 Mart 1921’de Ulusal Meclis’in kabul ettiği, “Korkma!” diye başlayan İstiklal Marşımız, bir ulusun bağımsızlık kararlılığının göstergesiydi. 12 Mart 1971 darbesi, bu kararlılığa düşmanlığın bir simgesi olarak belleğimizde. 68’in şair delikanlısı, son şiir kitabının adı Canım Acıyor olan Bahrem Yıldız’ı geçen yıl, sinemamıza Karanlıkta Uyananlar’ı armağan eden Ertem Göreç’i bu yıl kaybettik.

13 Mart’ta geçen yıl Nihal Yeğinobalı aramızdan ayrılmıştı.

Anadolu’nun tüm tarihsel süreçlerini belgelere dayanarak ve toplumcu gerçekçi yöntemle yazdığı romanlarında işleyen, Arinna’nın Gölgesi, Bade Harap, Azap Ortakları, Yitik Ülkü, Toprak Acıkınca, Gözbağı, İmparator, Kördüğüm, Kilittaşı, Zor Oyunu gibi romanlarında Anadolu’nun en eski tarihinden başlayarak hemen her dönemine ışık tutan, Hocaefendi’de sümüklü vaizi din tüccarlığı ekseninde anlatan, 68 kuşağının en sevdiği romancılardan Erol Toy ışıklarda uyusun.

CAN, SAĞLIK, EĞİTİM…

Güvenpark katliamı (13 Mart 2016), başkentimizin kalbinden taşların sökülmesiydi. 36 canın kanı, doymak bilmez eski zaman tanrılarının aldığı kurbanlar gibi diktatörlüğe gidişin ırmağına aktı.

İstanbul’un işgaline karşı 1919’da yurt savunma hareketine dönüşen (Bkz. Tıbbiyeli Hikmet, Suat Çağlayan) 14 Mart Tıp Bayramı’nın öznesi olan sağlıkçılarımız, küresel salgın koşullarında özünü yoğunlaştırarak, canlarıyla bedel ödeyerek, toplumun sağlığını, insan onurunu koruma mücadelesi vererek hüzünle yaşıyor bayramını.

“Candan açtık cehle karşı bir savaş.../ Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun” marşıyla geleceği dokuyan öğretmenlerin 16 Mart Bayramı, Danıştay’ın Andımız’ı yasaklayan, Reşit Galip’i de (Bkz. Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip, Dr. Niyazi Altunya) yaralayan kararının tuz biber ekmesiyle daha da buruktu.

Beyazıt Katliamı’nın (1978) karanlığı da girmişti öğretmenlerin bayramına.

ANDIMIZ VE HUKUK

Ankara CUMOK anımsattı Ahmet Taner Kışlalı’nın Cumhuriyet’teki (19 Kasım 1998) bugüne ışık tutan yazısını:

“Yirmiyi aşkın etnik kökenden insan... Ta Hititlerden bu yana uzanan, binlerce yıllık bir kültürel etkileşim ve birikim... İşte Anadolu gerçeği bu! Irklar da karışmış, kültürler de... Ve o karışıma, daha on ikinci yüzyıldan başlayarak Batılılar ‘Türk’ adını takmışlar. Atatürk de, bin yıllık ortak yaşamın ‘ortak ürünleri’ üzerinde, çağdaş bir ulus devlet kurmuş. Atatürk’ün ulusçuluğu ve ulusalcılığı da, işte bu yurtseverlik olgusu üzerinde yükseliyor. Ulusal kimliğimiz, bir etnik kesimin kimliği değil. Hititlerden bu yana uzanan bir sürecin ürünü. Bir sentezin kimliği!.. ‘Ulus devlet’ ölmedi! Ama ulus devleti -özellikle de Anadolu’daki ulus devleti- kendi çıkarları önündeki en büyük engel olarak gören bazı ‘büyük’ dostlarımızın bu emelleri de ölmedi!”

Danıştay’ın belediyelerle ilgili kararı, dokunulmazlığa dokunma ve parti kapatma davası da eklenince görülüyor ki hukuk, eğitim, onur, “can paramparça!”

VE UMUT

Emperyalizme ilk tokat olan, Dağlarca’nın “Yeni Türkiye’nin önsözüdür” dediği 18 Mart 1915’te Çanakkale’den o günlerin karanlık tablosuna doğan umuttu o “Sarışın kurt…”

Nasıldı “Yaşamaya Dair”in son dizeleri:

“Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

‘Yaşadım’ diyebilmen için.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları