Öner Yağcı

Edebiyat ve özgürlük

03 Aralık 2022 Cumartesi

İlerlemenin, gelişmenin, yenilenmenin en önemli öğesi özgürlüktür. 

İnsanların yeteneklerini gerçekleştirmesi, birbirini tamamlayarak insanlığa dönüşmesi özgürlükle sağlanır. 

İNSANDAN İNSANLIĞA

Edebiyat ve özgürlük sözcükleri birbirini tamamlar. 

Edebiyat da insandan yola çıkarak insanlığa ulaşmanın aracıdır. 

Özgürlük ve edebiyatın tarihi birbirine benzer, insanın uzun uğraşıyla gerçekleşir ikisi de.

Yaşamın güzelleştirilmesini engellemek isteyenler, tarih boyunca edebiyatı kendilerine düşman belledi, özgürlükleri yok etmeye uğraştı. 

Edebiyat ise özgürlüğü yeniden kazanma savaşımından hiç geri durmadı. 

Dünya tarihinde de bizim tarihimizde de böyle oldu bu.

Kısacası özgürlüğün tarihiyle edebiyatın tarihi aynı yörüngededir.

CUMHURİYET VE TOPLUMSALLAŞMA

Özgürlük adımlarının toplumsallaşmasıyla edebiyatın özgürleşmesi çakışır. 

Osmanlı’da basımevlerinin girişiyle birlikte çoğalan özgürlük çığlıklarının sansürle, sürgünle susturulmaya çalışılmasının ardındaki gerçeklik edebiyatın insanla buluşmasını geciktirdi.

Atatürk ve Cumhuriyet devrimleriyle birlikte yaşamın her alanında olduğu gibi kulu insan kılma savaşımının yükselmesiyle ulusal edebiyatın doğması, toplumsal sorunlara yönelmenin hız kazanması, yaşamla edebiyatın çakışmasını sağladı.

1970’LERE KADAR

2. Dünya Savaşı yıllarında, toplumsal ilerlemeyi ve özgürlüğü amaçlayarak barış çığlıkları atan edebiyatçılar bin bir yöntemle engellenmek istendi. 

Nâzım Hikmet hapislerde çürütüldü. Markopaşa efsanesi doğdu. İşkencelere, sürgünlere, hapisliklere kitapların, dergilerin toplatılması, yasaklanması eklendi. Sabahattin Ali öldürüldü...

1950’lerde içine kapanık edebiyatın öne çıkmasının altında yaşanılan bu gerçeklik vardır.

1960’larda, bu gidişe karşı yükselen Cumhuriyet’in ilk aydınlık kuşağının ve Köy Enstitülü yazarların yarattığı halkçı, devrimci, demokratik, insani edebiyat, özgürlüğe susamışlığın anlatımı olarak toplumsallaşma savaşımıyla örtüştü ve edebiyatımızın başyapıtları yaratılmaya başlandı. Bu damardan yükselen özgürlük ve edebiyat 27 Mayıs sonrasında kök saldı.

12 Mart 1971’le örülen yeni duvarın, edebiyatı toplumdan uzaklaştırma operasyonu, özgürlük istemlerinin yeniden yükselmesiyle püskürtüldü.

1980’LERDEN SONRA

12 Eylül 1980’le Türk-İslam sentezi doğrultusundaki ırkçı ve şoven yapılanma, edebiyata yönelik operasyonlar gerçekleştirdi. Anayasal değişikliklerle, kültürel baskılarla, “muzır yasa”larla, yeni yasaklamalar ve sansürlerle birlikte bir “küfür edebiyatı” doğmaya başladı. Tekeller edebiyat alanına da el attı. Toplumsallığın bireyi yok ettiği önermesi ve sözde birey arayışıyla toplumsallıktan kopuş siyasal baskıyla örtüşerek edebiyatta etkin olmaya başladı.

1990’larla birlikte, 12 Eylül’de başlayan operasyon, emperyalizmin yeni dünya düzeninin dayattığı yaşam biçimiyle bütünleşti. İnsansız edebiyata yol açıldı.

Küresel politikalara boyun eğen, toplumsallıktan uzak bir edebiyata mı insanı kucaklayan bir edebiyata mı yöneleceğimizi özgürlük savaşımı belirleyecektir.

Susan Sontag’ın “barış ödülü” konuşmasında dediği gibi: Edebiyat özgürlüktür! 

*

Tokat İlköğretmen Okulu’ndan beri dost olduğumuz, Ozan Kızılgül mahlasıyla; Âşık Kul Fakir, Merzifonlu Âşık Ali Divanı, Diveli Mehemmed, Keçeci Ahi Baba ve Zaviyesi... gibi halk edebiyatı çalışmalarına imza atan, Kızılgülüm Yanar 2 Temmuz’da diyen Sabri Yücel ayrıldı aramızdan (1948-28 Kasım 2022). Üzüldük, eksildik, yoksullaştık.

*

İki yıldan sonra Tüyap İstanbul Kitap Fuarı’ndayız. 

Bugün 14.00’te Cumhuriyet Kitapları’nda, yarın 14.00’te Telgrafhane’deyim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Zaman, savaş ve insan 7 Aralık 2024
Tüketilmek 30 Kasım 2024
Günümüzün Nazizmi 23 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları