Son günlerin gün değil saatler içinde değişmiş olarak öne çıkan haberlerinin içeriklerine, gerçekleri üzerinde içerik değişimlerindeki savrulmaya, bir diğerini yalanlayan içeriklerine bakıldığında, gelişmelerin bütünlüğü üzerinden yaşadıklarımızı anlatabilmek için başkaca bir başlık bulamadım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, besbelli iktidarlarının 24. kuruluş yıldönümü için çarpıcı bir başlık için çok özenmişler. Partilerine yeni katılımlar töreni ile döne döne, hâlâ çarpıcı çoğunluktaki yandaş medya haberlerinde, aynı görüntülerle bu yayınların öncelik almasını seçtiler.
Aynı türden medyanın bir gün öncesi yayınlarında, altı çizilmek zorunda kalınılan kendi haberlerini bile etkilerinin hafifletilmesini yeğlediler. Birinci, sorumlu ağız olarak Hakan Fidan’ın, aylardır Devlet Bahçeli önde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da altını çizip durdukları barış süreci üzerinden, Kürtleri temsil eden örgütlerin siyasetlerini, yan yatmakla eleştirerek “Enayi değiliz olanları görüyoruz...” vurgulaması ortada.
Yetmez, taraflarla sürekli görüşen habercilerinin verdikleri bilgiler daha da çarpıcı. Sembolik yapılmış, kameralardan günlerce görüntüleri yinelenen simgesel teslim olmuş grubun silahlarının yakılması sonrasında, silahını teslim eden tek bir PKK’linin olmadığı vurgusu tarafların açıklamaları ile doğrulanıyor. Öncelikli Suriye üzerinden gelişmelerde de PKK’den evrilmiş, ağırlıklı Amerika, Trump destekli örgütlenmelerin, PYD’nin yeni somut sonuçlar alınmadan silah bırakmayı düşünmediklerinin altı çiziliyor.
***
Ülkemizde CHP ağırlıklı, çok sayıda siyasal parti tarafından altları çizilmiş, sınırlarımız içindeki iktidar ortaklarının çözümlerinin ikiyüzlülüğünü ortaya çıkaran örnekleri saymaya kalkacak değilim. Ülkemizin en yetkin yargısı ile evrensel insan hakları üzerinden verilmiş, iktidarları tarafından uygulanmamakta, yok saymakla hukuksuzlukların ayaklar altında olduğu, bir çırpıda sıralanabilen karar örnekleri sayfalara sığdırılamayacak kadar çok çünkü.
Parti içi gelişmeler kapalı kutu içinde tutulurken kamuoyuna dönük gündeme getirilen en son gelişmelere dayalı açıklamalar, uygulamalar, çoğunluğu için yargı bağımsızlığı, hak-hukukun işletilmesi duyarlılıklarının söz konusu olmadığı siyasete devam edileceği anlaşılıyor. Bir adım ileri, geçmiş yılların uygulamaları içinde, kimi çok çarpıcı suç eylemlerine tanıklık edilmiş örgütlerle bile yeniden yakınlaşmaların olabileceği gündeme taşınmış.
Kamuoyuna sonuçları ile yansıyan haksızlık, hukuksuzluk suçlarını işleyen, içine bulaşmış kadrolara göre, ortalığa saçılan örneklerden bile, suçlunun arkasındaki gücün ağırlığına göre gereğinin yerine getirilmemesi haberleri birçok kez yinelense bile, gereğinin yapılmaması ile yüz yüze kalınıyor. Suçun zamanaşımına uğramış olması gibi bir garabet sonuçla yüzleşilmiş olunuyor. Genellikle inatla bu suçların üzerine giden araştırmacı gazetecilerin bir başka gerekçe yaratılmış olarak suçlandıkları örnekler çoğalıyor.
***
Gerçek yaşama dönüldüğünde ise ülkemiz yaşayanlarının çoğunluğu için yaşamın katlanılmaz boyutlarda ağırlaşması ile paralel, korkunun delindiği, hakların çok daha güçlü, etkin toplumsal eylemler içinde aranır olduğu bir döneme geçiş söz konusu. CHP’nin başını çektiği, çok sayıda partinin de yer almayı seçtiği mitinglerin etkinlikleri dikkat çekiyor.
***
En içten özür dileklerimle 12 Ağustos Salı günü yayımlanmış yazıma ilişkin bir düzeltmeyi paylaşmak zorundayım. Elbette teknik olanaklar nedeniyle bir gün sonraki yayınlanmış YouTube için arkadaşlar hemen doğrusunu paylaştılar. Ancak 28 Nisan 1960 günü Turan Emeksiz’in polis tarafından öldürülmesi olayında, arkadaşının ölüsünü orada bırakmayan Yavuz Ketenci’nin görselini de paylaştığım köşe yazısında, açıklaması zor bir bilinçaltı yanılsaması suçu işlemişim. Bizim 68’lilerden bir arkadaşın sorusu, “Yavuz Bey’in arkadaşı Taylan Özgür müydü?” ile 28 Nisan olaylarının paylaşıldığı yazımın 3. paragrafında Turan Emeksiz’i Taylan Özgür gibi yazmışım. Düzeltir, özür dilerim.