Bu Dikta Yasalarının Anlamı Ne?

23 Şubat 2014 Pazar

Yanıtı doğru verirsek önümüzdeki 1.5 yılın siyasi tercihlerini şimdiden görürüz! Neden RTE ülkeyi tek adamın dikta rejimine sokacak yasaları bir biri ardına çıkarıyor? Acil yanıt; RTE diyor ki: Bana anayasal başkanlık vermiyorsunuz. Ben de bu başkanlığı yasalarla kendime veririm ve başbakanlık adaylığımla genel seçimlere giderim...
Şimdi bu yargıyı doğuran ayrıntılara bakalım:
a) İnterneti tamamen devletin (yani RTE'nin) kontrolü altına alan yasa... RTE ve iktidarı, internette bundan sonra gündeme gelebilecek her türlü yolsuzluk ve rüşvet haberini yok edecek çünkü bunların ruhlarını bilen cemaat ile henüz kesin kapışmayı tamamlamadı.
b) HSYK'yi tamamen denetimleri altına aldılar. İstedikleri hâkimleri, istedikleri davaya atayacaklar. Yargı, RTE iktidarına çalışacak. RTE'ye göre bütün yolsuzluk ve rüşvet olayları uydurulmuş darbe. Bakanlara kolkanat geriyor.
c) Evet, özel yetkili mahkemeler kaldırıldı ama iktidar HSYK eliyle, istediği ağır ceza mahkemesini kendi özel yetkili mahkemesi olarak kullanabilecek.
d) Tabii MİT yasa tasarısı... MİT'eyasaların üzerinde yetkiler tanınıyor. MİT akla gelebilecek her türlü belgeye, bilgiye ulaşabilecek. Bunlara bankalar, finans kuruluşları, tapu ve vergi daireleri, özel şirketler, dernekler, sendikalar, siyasi partiler... MİT gazetelere isterse baskın yapabilecek ve saklandığını düşündüğü bilgi kaynaklarına ulaşabilecek, askeri bilgiler bile MİT'ten saklanamayacak. Herkesin kişisel bilgileri MİT'te olacak. Daha neler.. Yani RTE, MİT ile birlikte ülkeyi yönetecek. Koyu bir dikta hevesi.

***

Gelelim başlıktaki soruya. Sosyal medyada üç gün önce paylaştığım mesajımda dedim ki: Bu yasa ve yasa tasarıları gösteriyor ki, RTE, cumhurbaşkanlığına adaylıktan vazgeçti Üç dönem milletvekili olanların yeniden aday olma yasağını kaldıracak. Başbakanlığa aday olarak seçimlere girecek, bu yasalarla da ülkeyi adeta diktatör olarak yönetecek.
Burada, RTE'nin niyetini ortaya çıkartan çok önemli bir soru şudur: RTE, ağustosta cumhurbaşkanlığı seçimine 6 ay kalmışken neden bu yasaları çıkartıyor? Bu yasaların hepsi bir başbakana diktatoryal yetkiler veriyor, cumhurbaşkanına değil. O halde kendisi cumhurbaşkanlığına aday olmayacak. Gül'e cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakacak ve böylece aralarındaki sorunu çözecek, parti tüzüğündeki 3 dönem yasağını da kaldıracak, genel seçimlere başbakan adayı olarak girecek.
RTE, önce başkanlık sistemi dayattı ama Kürtlerin desteği bile başkanlık sistemli bir anayasayı kabul ettirmesi imkânsız gibi. O halde, RTE için Çankaya'nın fazla önemi kalmadı.
Ama başbakan olarak ülkeyi bu kez demirden bir başkan gibi yönetebilir. Zaten yönetmiyor mu diyebilirsiniz. Evet yönetiyor ama yasal ve hukuki değil. Anayasayı, yasaları çiğniyor. RTE, bu yasa ve yasa tasarılarıyla, üstelik tam bir polis ve istihbarat örgütü devleti ve hükümeti gibi başkanlık sisteminden de öte, ülkeyi yasal zeminde yönetme yetkileri alıyor.
Evet yasal ama anayasanın ruhunu çiğnedikleri için hukuki değil. Anayasanın askıya alındığı bir dönem yaşıyoruz. Anayasa orada süs, anayasa ile derinden çelişen yasalar yürürlükte ve uygulayıcısı da RTE.
Batsın Böyle Gazetecilik'
Milliyet genel yayın müdürüyken işine son verilen Derya Sazak'ın, Milliyet'te işten atma operasyonarına neden olan Imralı zabıtları, Gezi ve 17 Aralık olaylarının perde arkasını anlattığı kitabı Boyut'tan çıktı. Sazak, "Bu kitap, Milliyet'e kurulan 'kumpas'ın öyküsüdür" diyor. Milliyet'i bir tür iktidar yandaşı yapma serüveni. Gazetede ilk büyük patırtı, Öcalan ile BDP'liler arasında yapılan Imralı görüşmelerinin zabıtlarının açıklanması üzerine kopmuştu. Bu gerçekten önemli bir gazeteciik başarısıydı ve gazeteci olan herkes sonucu ne olursa olsun bunu yayınlardı.
Sazak diyor ki "Her şeyi bütün çıplaklığıyla yazdım." Kitabındaki olaylara, çeşitli gazetelerden yazarların geniş çaplı yazılarıyla destek almış. Kitabın sonuna da tanınmış isimlerden iktidar-medya ilişkileri, yaşadığımız günlerin nitelikleri üzerine yazılarla karşılaşıyorsunuz. Derya Sazak'ın kitabı, şüphesiz bu dönemin iktidar medya ilişkilerine, iktidarın medya üzerindeki büyük operasyonlarının anlaşılmasına yardımcı olacaktır; kitap basın tarihine düşülen önemli bir belgedir..


OKUR NOTU
Cemil Mirasoğlu: Milletin yüzde 6O'ı aptal mı konusu Türkiye'nin önünü tıkayan en yalın gerçeğidir. Seçmenin yüzde 65-70'ini oluşturan muhafazakâr çoğunluk ile yüzde 30-35'ini oluşturan Aleviler, Kürtler ve aydınlarımız 90 yıllık Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği laikliği bir yaşam biçimi olarak benimsemiş kitlelerdir. Bu ayrışma tam bir kutuplaşmaya dönüştü. DSP, muhafazakârlardan oy alabilen yapısı ile 2002 yılında yeniden şekillendirilen Türkiye'de el birliği ile yok edildi ve CHP yalnız bırakıldı. Muhafazakârlardan oy alabilecek ikinci bir parti olmadıkça da bu kilidin çözülmesi zor. Aziz Nesin'in yüzde 60 olarak kastettiği bu kitledir. Kanımca aptal olanlar, onların önüne CHP dışında seçenek sunamayan aydınlarımızdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları