Ekrem İmamoğlu’na casusluk suçlamasının hemen ardından oğlu ve babasının sorguya çekilmesine sıra geldi. İşe bakın ki daha ifade vermeden yurtdışı yasağı konmuş. Bu arada Dilek İmamoğlu’nun da pasaportu iptal edilmiş. Yeter mi, hayır, ikinci derece yakınları da ülke dışına kaçabilir, onlara da yönelik bazı tedbirler alınmalı. En azından tüm sülale MİT veya Emniyet istihbaratının kontrolüne girmeli. Mesele vatan-millet; casusluk var, başı yakalandı, milyar dolarları belediyeden yürütüp dışarıya kaçırmış olabilirler. Şimdi kaçsınlar da milyarların keyfini mi sürsünler! Biliyorsunuz, o milyarları babanın belediyeye devrettiği arsada günlerce kazıp aradılar.
Konu artık trajikomik bir durum aldı, kalemim de buna kaydı!
Müslüman ve sosyalist olduğunu ilan edilen Mamdani,Trump’ın tüm baskılarına, tehditlerine, kızıl komünist salvolarına, metelik vermeyeceğim demelerine rağmen, hem yoksul kesimlerin bol olduğu hem de para babalarının cirit attığı New York’ta rekor bir katılım ve oyla belediye başkanı seçildi.
İlginçtir, Mamdani ile İmamoğlu’nu özdeşleştirdi beynim.
TRUMP GIPTA EDİYORDUR
Mamdani’nin seçilmesini önlemek için Cumhuriyetçi milletvekillerinin “vatandaşlıktan çıkartma” denemeleri yaptıklarını okuyunca hukuk orada neyse ki kenarından köşesinden hâlâ işliyor da bu düşünceleri çölde serap görmeye denk düşmüş. İmamoğlu, Mamdani kadar şanslı değil. Trump ve adamları burada olsaydı Mamdani’yi çok çabuk halledebilirlerdi. Herhalde ta oralardan buraya bakıp gıpta ediyorlardır!
İktidar düşmansız yaşayamadı hiçbir zaman ülkemizde.
1.5- 2 yıl önceye kadar Öcalan ve Demirtaş lanetliydi.
Daha öncesine gidersek Bahçeli 2007’de Öcalan’ın idam edilmesini istiyor ve seçim meydanına elindeki urganı fırlatıyordu.
HDP’nin, geçen yıl da nisan ayında DEM’in kapatılmasını istedi.
Ama bu söylemler kısa sürede hava cıva oldu ve Cumhur İttifakı’nın birden politikası değişti.
HEDEF İKTİDARDA KALMAK
Çünkü 2028’de iktidarı yeniden kazanmak için seçim hesapları tutmuyordu.
En azından, muhalefet blokunun parçalanması gerekiyordu. Kürtlerle çözüm sürecini yeniden başlatmak bunu mümkün kılabilirdi.
Cumhurbaşkanı, hatta, AKP-MHP-DEM ittifakından söz etti.
Böyle bir blok kurulursa hem cumhurbaşkanının yeniden seçimi için gerekli anayasa değişikliği yapılır, böylece bir dönem daha RTE iktidarda kalır hem de Meclis’te çoğunluğu sağlarlardı. Bir güzel hayal kuruldu.
Böyle komik bir ittifakın olabilirliğini düşünmek bile insan hayalinin sonsuzluğunu göstermesi bakımından ilginçti.
DEM-CHP ARASINA ENGEL
Eğer bu olmazsa bile, yeni bir Kürt açılımının CHP-DEM arasına ciddi bir engel inşa edilebilirdi. İmralı’nın cumhurbaşkanının yeniden seçilmesine bir itirazı olmadığı biliniyordu.
Neyse bu konuları çok yazdım, yazının başlangıç düşüncesinden kopmayayım.
Bu noktada Apo, PKK ve DEM düşmanlıktan hızla düşürüldü ve İmamoğlu ve CHP hedefe kondu.
İmamoğlu zaten hedefte değil miydi, tabii ki.
İmamoğlu, AKP’nin İstanbul’da yapmadıklarını yaptı.
Kadınlara, çocuklara, gençlere yöneldi.
Ekonomik krize müdahale politikasını devreye soktu. Çeperlere yöneldi aynı zamanda. Kentliye de kültür alanında yeni alanlar açtı. İstanbullu ilk yerel seçimde, İmamoğlu’nu sevdi, iktidarın seçeneği ile kıyaslamadı bile.
İHMAL EDİLMİŞ TOPLULUKLAR
Mamdani, New York’ta çok etnisiteli yapısında kenarda kalmış ve seçimlerin kendileri için asla bir şey ifade etmeyeceklerini yaşayarak öğrenmiş kitleleri (ihmal edilmiş topluluklar) siyasetin içine soktu ve onları harekete geçirdi. Değişim isteyen genç kitlelere yönelik samimi çağrıları kısa sürede karşılık buldu. Trump’ın ülkeden atmak istediği insanları korumak için onlara yüzlerce avukat tutacağını da söyledi. Ve kentte yaşamı kolaylaştırmak için daha bir dizi ABD’de “kapitalizm” karşıtı olarak algılanacak vaat.
İmamoğlu, İstanbullular için büyük bir kazanç.
DİRİ BİR GENÇLİK VE YERELLİK
Bu kentlerde yerel seçimler bile kökten etkileyecek bir potansiyel taşıyor.
Yerel seçimler, merkezin ceberut ve merkeziyetçi yönetimine ve baskısına karşı, yerel insanı kendine daha yakın liderlere yönelten bir yol açıyor.
Yerel insan, merkezi kazanan iktidarların aslında programlarında pek de olmayan, kendilerine yabancı politikaları rahatça uygulayabiliyorlar.
Bu bir tür seçim yabancılaşması yaratabiliyor. Merkeze söz dinletmesi de mümkün olmuyor.
Yerel seçimlerde ise dokunabileceği, sözünü dinletebileceği canlı ve diri yaşayan liderlerle karşı karşıya kalabiliyor.
Bu bir yeni kent sosyolojisi mi? Diri bir gençlik eşliğinde...
Üzerinde düşünülmeli.
Bağlayalım, iktidar düşmansız duramaz dedik, iktidar İmamoğlu ile hem gençliği hem yeniliği hem kentliyi sahiplenme politikasını, dinamizmi hedef alıyor.