Bugüne kadar seküler parti havası basan Kürt milliyetçi siyasal hareketini bir süredir “ümmet” heyecanı bastı. PKK ideologlarının epey bir süredir alttan alta pişirdikleri “teori”leri çok net olarak silahların yakılması gösterisinin ardından PKK’nin yaptığı açıklamada boy gösterdi. 1924 Anayasası’nı reddettiler. Ulusal devlet olarak Türkiye’nin varlığını uluslararası tescilleyen Lozan’a karşı çıktılar.
İmralı sakini, kendisini ziyaret eden çözüm komisyonundan, biri çok utangaç ve gizlenmiş (AKP) diğeri gayet özgür ve mutlu (DEM, MHP) milletvekili ile “derin sohbet”inde, PKK açıklamasındaki reddiyeye “derinlik” kazandırdı ve “temel nedeni” açıkladı. Zülâl Kalkandelen dünkü yazısında buna yer verdi, kısaca alayım:
“…Şeyh Sait isyanına dair kısa bir değerlendirme yaptı ve bu isyanın 1921’lerde değil 1925’lerde olmasının nedeni üzerinde durdu. Çünkü en nihayetinde bir ümmet anlayışıyla Kürtler de Kurtuluş Savaşı’na dahil oldu ve bu savaş Kürtler ve Türkler tarafından birlikte verildi, nedeni de ümmet anlayışıydı. Ama daha sonra ümmet anlayışından uzaklaşılıp ulus-devlet anlayışının hâkim olmaya başlamasının bir isyana yol açtığını ifade etti.”
TARİHİ ÇARPITMAK
Tarihe, bugünden, bugünün ideolojik çıkarları, amaçları doğrultusunda bakışın, iki özerk yapılı, başlangıç olarak federasyon çözüm arayışlarının bir sonucu olarak, İmralı, Cumhuriyet tarihine yaslanıyor ve tarihi yeniden kurguluyor.
Osmanlı döneminde ümmetçi ve imparatorluk anlayışının yansıması olarak tarikatçılık, cemaatçilik, tekkecilik, mezhepçilik ve etnisitecilik yaygın bir yaşam biçimiydi. Hepsi Saray’a biat ettikleri, vergilerini, askerlerini verdikleri sürece kendi kültürlerini yaşıyordu.
Osmanlı’da etnisiteler çoktan başkaldırmış, Balkanlar’da, Afrika’da, Suriye/Irak’ta, Arabistan’da çağın gelişimine uygun olarak geniş Osmanlı topraklarından 40’ı aşkın ulus devlet çıkmıştı. Himayesi altındakilerden bahsetmiyorum.
ULUS DEVLETLER ÇAĞI
Kurtuluş Savaşı, Anadolu ve Trakya’yı yurt edinmek amacıyla Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye ulus devletini yaratma mücadelesidir. Elde bir Anadolu kalmıştı, imparatorluğun ve kurtuluş savaşçılarının etkisi sadece bu topraklardaydı. Osmanlı İmparatorluğu Türk orijinliydi, kuruluşu itibarıyla da. Tüm dünya imparatorluğuna tarihsel bir doğrulukla Türkler, Türkiye gözüyle bakıyor, yazıyor, çiziyorlardı.
İmparatorluk daha yıkılmadan önce 1850’lerde Türk aydınları (entelijansiya) kültürel olarak harekete geçmiş, Türkiye’nin siyasal, toplumsal, dilsel, kültürel altyapısının temellerini atmaya başlamışlardı. “Kurtuluş”çu Osmanlı paşaları bu altyapıdan beslenerek zaferi kazanmış ve Türkiye’yi kurmuştu.
Tabii ki ulus devlet olacaktı; imparatorluk mu canlandırılacaktı, olmayan yıkılan, çağ dışı kalmış ve tüm imparatorlukların dağıldığı imparatorluklar yerlerini ulus devletlere bırakmışladı.
Tarih bilmemek veya tarihe bugünkü “Kürt ulus devleti kurmak” gözüyle bakarak tarihten beslenmek, şüphesiz ve tabii ki tarihi çarpıtacak ve bugünkü tezlerine malzeme yapacaklar.
ÜMMETÇİLİK DRAMI
Marksist ideolojik anlayıştan yola çıkarak Kürt entelijansiyasına hâkim “seküler” dünya görüşünün vardığı ümmetçilik noktası, bu toprakların ve aydınların derin trajedisi ve dramıdır.
Abdullah Öcalan, Kürtlerin “Hepimiz ümmetiz” bilinciyle Kurtuluş Savaşı’na katıldığı gibi, aşiretçiliği parlak bir üst düzey bilince çıkartıyor.
Sanki Kürtlerin de yaşadığı topraklar işgal edilmemiş gibi.
Bunun “vatanın, üzerinde yaşanılan toprakların kurtarılması” savaşı değilmiş gibi.
İSYANIN AMACI
Şeyh Sait ayaklanması, aşiretçilik ve aşiret küçük iktidarcıkların artık ulus devlette yaşama olasılığının kalmadığı gerçeğine dayanıyor.
Ve İngiliz emperyalistlerinin, Anadolu’da Sevr Antlaşması’nın yırtılıp atılmasını kabul etmemesi ve Sevr’in en azından Kürt isyanlarıyla bir parçasını kurtarabilir miyiz politikasının hayata geçirilmesiydi.
İstanbul’dan sürülüp atılmışlar ve Çanakkale’de toprağa, boğaz sularına gömülmüşlerdi.
Türkiye, toprakları üzerinde yaşayan tüm etnisitelerin ortak vatanıdır. Birleşik bir bütündür. Kürtlerin de, Türklerin de...
Şüphesiz Kürtlerin de (epey Türkler gibi) demokratik hak ve özgürlük sorunları vardı. Tartışılan...
Peki niye ümmet?