Adnan Binyazar

Kültürel kurumlaşma

30 Ağustos 2019 Cuma

Gelişmiş ülkelerde bilim, sanat, dil kurumlaşmaları yüzyıllar öncesine dayanıyor. İsviçre’nin Basel kentinde beş yüzyıl önce yapılan üniversite binası, yeniliğinden bir şey yitirmeden günümüzde de işlevini sürdürüyor. Bizde ise, halkevlerinde olduğu gibi, geliştirilip korunacağına ortadan kaldırılıyor.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın en bunalımlı günlerinde eğitimi yaygınlaştırmanın yollarını açmıştır. Cumhuriyetin ilanının hemen ardından, bilim insanlarını Türk Tarih ve Türk Dil Kurumu çatısı altında toplayarak tarihimizin, dilimizin bilimsel yöntemlerle araştırılmasını sağlamıştır.

Neden önce tarih, önce dil?
Tarih, ulusların geçmişte geçirdiği oluşumlar, gelişimler, atılımlar dizgesidir. Yaşananlar üzerine kurulan tarih, ulusların özgeçmişidir. Tarihini bilen toplumlar, dünyadaki konumlarının da bilincindedir. Bir ulusu, başka ulusların gözünde küçük düşürmekten, aralarında düşmanlıklar yaratmaktan tarih bilinci kurtarır.
Dil ise, insanların duygularını, düşüncelerini bildirmek için yarattıkları sözcüklerden oluşur. Uygarlığın temel ölçüsü, dilsel gelişmedir. Atatürk, uygarlık bildirgesi sayılan şu sözüyle, bir ulusun, toprağına egemen olmasıyla, dilini başka dillerin boyunduruğundan kurtarıp bağımsız kılmasını bir sayar:
Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. (...) Yeter ki, bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Dili bağımlı toplumların düşüncesi de bağımlıdır. Öyle toplumlarda tek kişinin dediği olur, kimse ağzını açıp hukuktan, demokrasiden, bağımsızlıktan söz edemez. Eskiyi diriltmeye çalışan birtakım kör düşünceliler her dönemde, egemen olmak için Cumhuriyetin baş düşmanı kesilmişlerdir. Bağımsızlık kazanan bir dil, yalnızca duygu-düşünce gelişiminin en etkili aracı olmakla kalmıyor, uluslar arasında dayanışmayı, dostluğu, birbirini daha yakından tanımayı da sağlıyor.

Neden eğitim?
Atatürk, “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” der. Dilbilimci Thorndike’a göre eğitim, ulusların, “yeniliklere uyma gücü”nü artırır. Yeni kuşaklar ailede, okullarda öğrenim görerek eğitilir. Eğitim, gençleri bilgilendirip onlara yararlı beceriler kazandırmanın en etkili aracıdır. Cumhuriyetin en büyük atılımlarından biri olan Köy Enstitüleri, eğitimi ülkede yaygınlaştırmak amacıyla kurulmuştur.

Sorunlar, sorular...
Cumhuriyetin ilanından başlayıp Kenan Evren döneminde kapatılıncaya dek Türk Tarih Kurumu diye bir kültür ocağı vardı. Arkeolojik çalışmalarla toprağın derinliklerine inildi, ulusumuzun yaratıcı varlığının ürünleri araştırıldı. Bu kurumun son yıllarda ne gibi çalışmalar yaptığını bilen var mı?
Türk Dil Kurumu sıradan bir daireye dönüştürüldükten sonra dil gelişimimiz orada kaldı. İşyerlerine Türkçe olmayan adlar verilmesi yenilik sayılıyor.
İki buçuk milyon öğrencinin girdiği YKS’de 650 bin kişinin tercih yapamaması, 5 liseliden 4’ünün dışarıda kalması, eğitimde çağdaş düzen sağlayamayışın sonucudur. Her kentte üniversite var. Orayı bitirenlerin çoğunun, işsizler ordusunu daha da çoğalttığı, uygulamalardan anlaşılıyor. Köy Enstitüleri, bilgilendirmenin yanında öğrenciyi her alanda üretici kılan eğitim kurumlarıydı. Bu okulların, üç beş köy ağasının çıkarı uğruna tarihe gömülmesi eğitim tarihimizin yüz karasıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Anılar yumağı 6 Aralık 2024
Fotoğrafı buzlamak 29 Kasım 2024
Cinci hocalar 22 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları