Süper Lig’in boyu kısaldıkça her maç adeta bir final. Hata yapmayan şampiyon olacak. Beşiktaş derbisinde ilk hatayı Okan Buruk yaptı, 6 puanlık fark 3’e indi. Ardından Kadıköy’de derbi galibiyetiyle toparlandılar ve zor gibi görünen Samsun-Bodrum serisini sorunsuz geçtiler. Kupa şokunun ardından Fenerbahçe, Trabzonspor karşısında aldığı farklı galibiyetle moral buldu. Ancak bu hafta hem de evinde 9 eksikli Kayserispor’la berabere kaldı. Bu sonuç adeta bir mağlubiyet gibiydi. Fark yeniden 5 puan artı averaj.
İşin ilginç yanı, dünyaca ünlü Portekizli teknik direktör Jose Mourinho, kendisine beraberlik ve rakibin eksikleriyle ilgili soru soran muhabiri azarladı. “İki kere Kayserispor’un eksiklerinden bahsettiniz. Bunu sordunuz. Neden? 10-12 yaşındaki oyuncular mı? Profesyoneller. Oynayanlar da kadronun bir parçası” dedi. Bu, 3-3’lük skora bir açıklama değildi. Jose, belli ki sonucu anlamlandıramadığı için sözcük oyununu tercih etti. Oysa, “Futbol bu, bazen yol kazası olur. Rakibimiz de benzer hatalar yapacaktır” dese, tepkilerin dozajı hafifleyebilirdi. Neredeyse istediği tüm oyuncuları transfer eden yönetimi de bu vurdumduymaz tavrıyla ateşe attı. Görünen o ki Mourinho, Fenerbahçe’deki görevini yeterince önemsemiyor, rakip analizi yapmıyor.
Kayserispor Teknik Direktörü Jakirovic’in “Savunmanın arkasına top attık, çalışmıştık. Kenarlarda boşluk bulacağımızı biliyorduk” sözleri ise Jose’nin dersine çalışmadığını, kendi ekiplerinin ise rakibe göre bir oyun planı benimsediğini nazikçe ortaya koydu. Geçen yılki tabloya bakarsak, Mourinho şu an İsmail Kartal’ın bile gerisinde. Üstelik elindeki kadro, geçen yılkinden çok daha güçlü olmasına rağmen.
Galatasaray’a gelirsek; 5 puanlık rehavet, onların da hata yapmasına neden olabilir. Ancak avantajları büyük: Gerçekten fark yaratan ve rakip stoperler 3 adım atarken aynı mesafeyi 2 adımda geçen Osimhen’e sahipler. Bu hafta hem Konya hem Eyüp virajlarını dönerlerse, Trabzon ve Göztepe deplasmanları için 5 puan yitirme kredileri olur.
TFF garip kurum. Kendi içindeki kavgalar nedeniyle UEFA yönetimine aday bile bulamadılar. İcra Komitesi dahil Türk yöneticilerin Nyon’daki varlığı yok oldu. Şimdi İstanbul’da UEFA ofisi açıyorlar! Gerçi bu coğrafi bir mesele. Koca koca binalar yapıp içine liyakatli isim koyamamak, İbrahim Hacıosmanoğlu’na fatura edilmemeli. Ama Necdet Çobanlı, Şenes Erzik, Servet Yardımcı’dan sonra insan, UEFA-FIFA arenasında yeniden bir Türk yönetici görmek istiyor. Yöneticimiz yok; ama yönetim ofisimiz var!
