Her “Bak” dediğimizde gözler kapanıyorsa işaret ettiğimizi gösterebilir miyiz?
Geçen günlerde 79 yaşındaki Ermeni bir yurttaşımızın ölüm hikâyesini anlatmıştım. Hatırı sayılır malvarlığı olan Hripsime Sayrin, iki buçuk yıl önce kendi el yazısıyla hazırladığı vasiyetinde, mallarını Ermeni vakıflarına ve yeğenlerine bağışlamıştı. Geçen 24 Mayıs’ta, ambulansla Şile Devlet Hastanesi’ne getirilen Sayrin, birkaç dakika sonra yaşamını yitirdi. Bu ölümün ardından yeni bir vasiyeti çıktı. Buna göre bütün malvarlığını BBP’li siyasetçi Fırat Baran Durmaz’a bağışlıyordu. Üstelik bu vasiyeti ölmeden birkaç saat önce vermişti. Kendisi de yazmamış, Durmaz’ın kayınvalidesine yazdırmış, kendisi sadece imzalamıştı. Sayrin ölmeden bir buçuk ay önce de hesabından büyük miktarda havale yapılmıştı.
Yazıdan sonra telefonum çaldı, Durmaz aradı. Durumu nasıl açıkladığını ben de merak ediyordum. Durmaz, yaşamının son döneminde Sayrin’e baktığını, kendisini oğlu gibi gördüğünü, Sayrin’in minnetle malvarlığını bağışladığını söyledi. Kendisinin de anne tarafından Ermeni kökenli olduğunu keşfettiğini, Sayrin ile uzaktan hısımlık olduğunu fark ettiğini söyledi. Anlattıklarına rağmen bir anda değişen vasiyetname ve aynı gün ölüm havada duruyordu.
Derken önüme çok benzer bir dosya daha düştü. Yine yaşlı bir azınlık vatandaşımız, yine malvarlığı, yine yargıya taşınan olay söz konusuydu.
Şöyle anlatayım...
BİR ANDA BORÇLU ÇIKTI
Vaçek Golba, Kınalıada’da yaşayan 77 yaşında kimya mühendisliğinden emekli bir Polonyalı yurttaşımız. Ağabeyi Leopold ile Polonezköy’de aileden kalma kıymetli bir mülkleri vardı. 2014 yılında satmaya çalıştılar ancak alıcı çıkmayınca vazgeçtiler. Anlattığına göre 2015 yılı sonunda bir telefon aldı. Arayan kişi, Polonezköy’deki komşularından telefonunu aldığını, halen satmaya niyeti varsa mülkle ilgilendiğini söylüyordu. Vaçek ve Leopold Golba Kardeşler, arayan kişiyle İstanbul’da bir AVM’de buluşmak için randevulaştı. Buluşmaya kendilerini arayan Enes Bilgili, ağabeyi olduğunu söylediği bir kişiyle geldi. Pek ciddiye almadılar. Zira Enes Bilgili 1997 doğumlu, henüz yetişkin olmuş bir gençti. Mülk ise milyon dolarlıktı. Anlaşamadılar.
2018 yılı sonunda ağabey Leopold Golba, kanser hastalığı nedeniyle vefat etti. Vaçek Golba ve ölen ağabeyinin çocukları, bir süre sonra Polonezköy’deki gayrimenkulü satmaya karar verdi. 2023 yılında bir emlak şirketi ile anlaştı.
Her şey normal görünüyordu. Ta ki o güne kadar. 7 Ekim 2023’te Golba’nın eline bir icra kâğıdı geldi. Kâğıtta, yıllar önce gördüğü Enes Bilgili’ye 1 milyon 50 bin dolar borçlu olduğu yazıyordu. Bilgili, borcunu ödemesini, ödemezse gayrimenkulüne el konmasını istiyordu.
Elbette Vaçek Golba hem icra dairesine itiraz etti hem de savcılığa “Dolandırılıyorum” diyerek suç duyurusunda bulundu.
BİR TUHAF BAĞLANTI
Peki Enes Bilgili kendisini nasıl savundu?
Emlak yatırımları yaptığını, ağabeyi olarak tanıttığı Cüneyt Vulkan’ın kendisine yardımcı olduğunu, 2018 yılının eylül ayında gayrimenkulü almak için Golba kardeşler ile anlaştıklarını ancak Leopold Golba’nın ölmesi üzerine satışın gerçekleşmediğini söyledi. 2022 sonunda yeniden satış için konuştuklarını, anlaştıklarını, Vaçek Golba’ya 1 milyon 50 bin doları Şişli’deki bir kafede elden verdiklerini anlattı. Söylediğine göre paranın yarısını Enes Bilgili yarısını Cüneyt Vulkan vermişti. Teminat olarak ise elden senet aldıklarını iddia etti. Gariptir, senedin düzenlenme tarihi 11 Eylül 2022, ödeme tarihi ise iki hafta sonra, 25 Eylül 2022’ydi. Satış işlemi gerçekleşmediği için icra takibi başlattığını söylüyordu.
Derken...
Hukuki kavga sürerken Vaçek Golba’nın avukatına bir telefon geldi. Arayan da Bursa Barosu’ndan başka bir avukattı. İki avukatın ortak bir noktası vardı. Her ikisinin de yaşlı müvekkili vardı. Her iki müvekkil de kendisine ait olmadığını ispatlamaya çalıştığı milyon dolarlık senetlerle mağdur olmuştu. Kendilerini dolandırdıklarını söyledikleri kişilerin avukatları da Bursa Barosu’ndan aynı avukattı. Bu avukat, Bursa’daki dosyaya yanlışlıkla İstanbul’dakilerin evrakını gönderince birbirlerinden haberdar olmuşlardı.
BİRİ ŞOFÖR BİRİ KEPÇE OPERATÖRÜ
Bir detay daha...
Bursa’daki dosyada, yaşlı bir kadına önce kiralık dükkân sorulmuş ardından karşısına senet çıkarılmıştı. Orada da dükkânı soran Enes Bilgili’nin ağabeyiydi.
Bursa’da dosyayı takip eden avukat ortak noktaları olan çok sayıda benzer vaka olduğunu keşfetmişti. Gazeteci Timur Soykan da Kayda Geçsin programında iki yıl önce Bursa’ya uzanan bu yapıyı anlatmıştı.
Benim dikkatimi çeken bir detay daha var. İki dosyada da şüpheliler, çeşitli bahanelerle, hedefteki kişileri arayarak, telefon geçmişi oluşturuyor. Örneğin Vaçek Golba, daha önce, alakasız şekilde “Kınalıada’da bildiğiniz otel var mı” diye şüpheliler tarafından arandığını anlatıyor.
Vaçek Golba uzman bir heyetten “Bu imza benim değil” mütalaası aldı. Mahkemeye sundu. Gelgelelim mahkemenin atadığı emekli polis olan tek kişilik bilirkişi aynı mütalaayı vermedi. Bu sayede önümüzdeki günlerde Vaçek Golba’nın kıymetli mülkü satılacak.
Dosyayı okuyup bitirdikten sonra dönüp bir daha baktım. Savcı sorduğunda Enes Bilgili lise mezunu olduğunu ve şoförlük yaptığını söylemişti. Cüneyt Vulkan ise ilkokul mezunu kepçe operatörü olduğunu anlatmıştı. Ancak garip şekilde milyon dolarlık alengirli mülk işlerine girmişlerdi.
Açıkçası...
Ya azınlık yurttaşlarımız başta olmak üzere, yaşlılar hayatlarının son günlerinde malvarlıkları konusunda olağandışı kararlar veriyor. Ya da başta azınlık yurttaşlarımız olmak üzere mülk sahiplerinin yaşlanmalarından istifade ederek mallarına çökenler var. Ben burada ne olduğunu görüyorum. Okuyucu, eminim sen de görüyorsun. Ancak yargı gözünü kapattıkça herkesin gördüğü görülmez oluyor!
Dünyanın bize görünmesi için önce bizim onu aramamız gerekir.