Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ülke genelinde delege seçimleri başlıyor. Kurultay sürecinin yaşandığı partide önce mahallelerde ilçe delegeleri belirlenecek. Sonra ilçe kongrelerinde ilçe yönetimleri ve il delegeleri; daha sonra yapılacak il kongrelerinde, il başkanları - yönetimleri ve kurultay delegeleri seçilecek. Son aşamayı oluşturan kurultayda da merkez organları belirlenecek.

CHP’liler parti içi yarışları sever ve önemserler. Bu nedenle partinin kongre süreçleri ilgiyle izlenir. Bu süreçler bölgelerin ve kentlerin yerel gündemlerinde önemli yer tutar. Ülkenin birinci partisi haline gelen ve ülkeyi yönetmeye hazırlanan, üstelik pek çok önemli kentin yerel yönetimini elinde bulunduran CHP’nin; bu dönemdeki kongreleri de ilgi odağı olacak.
İZMİR VE EGE’NİN ÖNEMİ
Bu köşede sıkça altını çiziyoruz. İzmir’in ve Ege Bölgesi’nin CHP siyasetinde çok önemli bir yeri var. Bu dönem bu önem daha da arttı. Çünkü Ege ve Egeliler, son yerel seçimlerde neredeyse tüm Ege’yi CHP kırmızısına büründürdüler.
Ege’de yaşanan bu gelişmeyi, CHP’nin ‘amiral gemisi’ olarak tanımlanan İzmir’in yıllardır bugünkü iktidara karşı CHP’den yana olan tercihine eklediğinizde; İzmir ve Ege’nin CHP için önemi daha da iyi anlaşılıyor.
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE
Aslında bu durum yalnızca günümüze özgü de değil. CHP ve muhalefet için bu bölgenin geçmişten günümüze önemli bir anlamı ve önemi var. Örneğin 12 Mart sonrası 1970’li yıllarda, Bülent Ecevit önderliğinde CHP içinde başlayan ‘demokratik sol’ değişim döneminde; İzmir ve Ege, gerek Ecevit’e gerekse CHP’deki yenilenmeye en büyük desteği veren bölgelerin başında geliyordu.
Ecevit’in genel başkan olarak ilk kez Egelilere seslendiği 1973 9 Eylül’ünde İzmir Alsancak Stadı’nda yapılan geceyi ve aynı yıl Akhisar’da yapılan tarihi mitingi anımsıyoruz. Sonra aynı dönemde Manisa Beyaz Fil’de toplanan bizim de içinde yer aldığımız Köylü Kurultayı ve bölgedeki üzüm - tütün mitingleri... Bunlar, 1970’li yıllarda, CHP’nin İzmir ve Ege’deki önemli tarihsel dönemeçleriydi. O dönemde, rahmetli gazeteci - siyasetçi büyüğümüz Kaya Çelikkanat’ın sorumluluğunda İzmir’de yayımlanan ‘Akış’ dergisi, CHP’deki yenilenmenin Ege’deki yayın organıydı.
DEMOKRASİ LABORATUVARI
O süreçleri yaşamış ve deneyimlemiş bir Egeli olarak; Ege’den yetişen genel başkan Özgür Özel’in önderliğindeki CHP’nin, 1970’li yıllara benzer bir havayı bugün de Ege’de yakaladığını düşünüyoruz. Doğrusu İzmir ve Ege, CHP’den, Özel’den büyük beklenti içinde. Şimdi CHP’nin İzmir ve Ege’deki yapılanmasını, bu beklentilere karşılık verecek hale getirmesi gerekiyor. Kısacası, İzmir ve Ege, önümüzdeki dönemde, ‘sosyal demokrasinin örgütlenme ve siyasal politikalar atölyesi’ olmalıdır.
İzmir ve Ege, iktidara hazırlanan CHP için aynı zamanda bir ‘siyasal laboratuvar’ niteliğindedir. CHP’nin bu bölgedeki örgütlerini ve elinde bulundurduğu yerel yönetimleri bu sorumlulukla yönlendirmesi gerekiyor. Bu bağlamda, Ege’ye bütüncül bir siyasal bakış ve yaklaşım önem kazanıyor. Bunun için de CHP, İzmir ve Ege’de; en birikimli, donanımlı, mücadeleci ve partiyi iktidara taşıyacak örgütleri oluşturmalıdır. Bu tarihsel sorumluluk, Ege’deki CHP üyelerinin ve örgütlerinin omuzlarındadır.
***
Ege’de ‘Tarişçilik’ geleneği
Bir zamanlar Ege’de yaygın olarak kullanılan ‘Tarişçilik’ deyimi geniş bir kavramdı… Tariş ortaklarını, çalışanlarını; onların ailelerini, yakınlarını; Tariş ürünlerini kullanan tüketicileri ve tüm Tariş dostlarını kapsayan bir tanımlamaydı… Daha doğrusu bir yaşam biçimi, hayata bakış, bir tavır ve bir duruştu… Geçmişte Ege’de, İzmir’de ,‘Tarişçilik’; kuşaktan kuşağa devredilen en değerli mirastı; bir gelenekti, görenekti…

Başta Gediz, Büyük Menderes ve Küçük Menderes ovaları olmak üzere, Ege’nin çok geniş coğrafyasına yayılan kooperatifler, Körfez yöresi dediğimiz Kuzey Ege’ye kadar uzanmıştı…
Çanakkale’nin kıyı ilçelerinden Muğla’nın Fethiye’sine kadar tüm Ege kıyıları, gerdanlığın taneleri gibi yan yana dizilen Tariş kooperatifleri ile sıralanırdı. Hemen her kooperatifin bulunduğu yerleşim
yerinde depolar, işletmeler ve Milli Aydın Bankası şubeleri de vardı. Başta İzmir ve Aydın olmak üzere, Ege’nin birçok kentinde; Tariş işletmeleri ve fabrikaları, üretimin, ekonominin belkemiğiydi. Yazgısını Tariş’le bütünleştiren yüz bin dolayında ortak üretici aile gibi, onbinlerce çalışan da ekmeğini Tariş’ten çıkarırdı… Bir zamanlar İzmir’in emekçi semtleri Tariş çalışanlarıyla doluydu…
KUŞAKTAN KUŞAĞA MİRAS
Geçimini üzüm üretiminden sağlayan bizim ailemiz de ‘Tarişçi’ bir aileydi… Neredeyse yarım asır önce rahmetli babam Tariş ortağıydı. Ege Bağcılar Birliği’nin kurucularından olan, üretici mitinglerine önderlik yapan babamın ardından, rahmetli annem Tariş ortağı oldu. Sonra sıra bizdeydi. Çeyrek asrı aşan süredir Tariş ortağıyız. Bir ayağımız hep toprakta olarak, rahmetli büyüklerimizden aldığımız ‘Tarişçilik’ geleneğini, hâlâ sürdürmeye ve yaşatmaya çalışıyoruz.
Bizim gibi pek çok Egeli ailenin hayat hikâyesinde, Tariş’in, Tarişçiliğin anlamlı bir yeri vardır. Egeliler başta Tariş’in kurucuları olarak kabul edilen Nazmi Topçuoğlu, Kâzım Nuri Çörüş ve Ahmet Sarı olmak üzere; Tariş’in kuruluşunda, gelişiminde emeği geçen üretici önderlerini hep hayır ile yad ederler. Biz de Tariş’te görev yaptığımız 1990’lı yıllarda; ‘Onurlu Bir Geçmişten Başarılı Bir Geleceğe - Tariş 80 yaşında’ belgisiyle, Tariş’in 80. yaşını kutlama etkinlikleri düzenlemiştik. Tariş kurucularını mezarları başında anmıştık.
ASRI AŞAN TARİHÇE
İşte hayatımızda, yöremizde, bölgemizde bunca derin izler bırakmış Tariş, bu yıl 110. yaşına ulaşıyor. Cumhuriyetten eski bir kuruluş olan, bir zamanlar ‘Ege’nin kalbi’ sayılan Tariş 110 yaşında… Tariş’in kuruluşu ile ilgili farklı tarihler ortaya atılsa da, Milli Aydın Bankası’nın 1913’te, Tariş’in temeli sayılan Aydın İncir Müstahsilleri Kooperatifi’nin de 1915’te çalışmalarına başladığı genel kabul görür.
20. yüzyılın başlarında, Osmanlı döneminde, en zorlu koşullarda sömürüye baş kaldırarak örgütlenen; önce Milli Aydın Bankası’nın, sonra da üretici kooperatiflerinin temellerini atan Egeli üreticilerin, bir asır sonra içine düşürüldükleri durum doğrusu yüreğimizi acıtıyor! Ama biz her şeye karşın, Tariş’in 110. yaşını içtenlikle kutluyoruz.
***
Metin Sözen, Çekül ve Birgi
Değerli bilim ve kültür insanı Prof. Dr. Metin Sözen’i sonsuzluğa uğurladık. Sözen, Çekül Vakfı’nın ve Tarihi Kentler Birliği’nin kurucu önderiydi. Onu, 1990’larda, Birgi’nin tarihine ve kültürüne sahip çıkmak için geldikleri Ödemiş’te tanımıştık.

KÜLTÜR SAVAŞÇISI
Birgi’nin o zamanki belediye başkanı Mehmet Hıfzı Aslankaraoğlu’nun döneminde başlayan çalışmalarda, Ödemişli rahmetli dostumuz, kültür insanı Emin Başaranbilek’in de çok katkısı vardı. Metin Hoca’yla da bizi o tanıştırmıştı.
Sevgili dostumuz Mehmet Eriş’in ilk Ödemiş belediye başkanlığı döneminde, kurtuluş şenlikleri bağlamında düzenlenen panelde; Metin Hoca’yla birlikte konuşmacı olduğumuzu da anımsıyorum. O, gerçekten tam anlamıyla bir kültür savaşçısıydı.
ÇEKÜL VE BİRGİ
Birgi’nin korunup bugüne ulaşmasında Çekül’ün ve Sözen’in katkıları unutulmaz. Birgili rahmetli dostumuz Emin Umur, Çekül Vakfı için ‘Birgi’nin tepesine konan talih kuşu’ derdi. Biz de o çalışmaları, 1998’de ‘Geçmişin Gizemi Birgi’ başlıklı bir yazı dizisi ile belgelemiştik.
Birgi’nin korunması sürecinde eski başkanlar Aslankaraoğlu ile Cumhur Şener kardeşimizin ve Ödemiş’in önceki başkanları Mehmet Eriş ile Bekir Keskin’in de önemli destekleri oldu. Metin Sözen hocanın anısı, Birgi’de olduğu gibi ülkemize kazandırdığı kültürel eserlerde hep yaşayacak.