Üzümün hasat dönemi gelince yüreğimiz pır pır eder... Çocukluğumuzun ve ilk gençlik yıllarımızın bağ anıları, geçmiş yıllardan süzülüp gelir belleğimize ve yüreğimize düşer!.. O yıllarda bağ evlerine çok erken göçülür ve hasat hazırlıkları yapılırdı. Neredeyse okulların kapanmasından açılmasına kadar bağlarda kalınırdı. Bağda hemen her dönem yapılacak işler vardı...
O dönemlerde üzüm ovasında elektrik de yoktu. Uzun ve sıcak yaz geceleri, gaz lambası ve lüks ışığı ile geçirilirdi. Mehtaplı geceler Gediz ovasına bambaşka bir güzellik verirdi. Gündüz sıcağında ‘üzüm üzüm’ diye öten ağustos böceklerinin senfonisini dinler; gece ay ışığında kayan yıldızlara dilek tutardık... O zamanlar ilçeye yalnızca pazarın kurulduğu günlerde gidilirdi. Biz de bağımızın önünden geçen uzun yol trenlerine ‘gaste gaste’ diye bağırır, tren penceresinden atılan okunmuş gazetelerden dünyada ve ülkemizde olup biteni öğrenmeye çalışırdık. Pille çalışan çantalı radyodan ajansları ve arkası yarınları dinler; gecenin sessizliğini yaran müziklerle hayaller kurardık!..

ÜZÜM ZAMANI
Ağustos ayından eylül sonlarına kadar uzanan zaman dilimi, Ege’de üzümün hasat dönemidir. Günümüzde bağlar örtülerek üzümler asmalarda bekletiliyor. Özellikle Sarıgöl yöresinde bu sistem yaygınlaşıyor. Böylece hasat dönemi daha da uzatılmaya ve çekirdeksiz üzüm taze olarak korunup görece yüksek bedelden değerlendirilmeye çalışılıyor.
Ama hâlâ üzüm üreticisinin büyük bölümü üzümü kurutmalık olarak değerlendiriyor. Her hasat döneminde ovada benzer sorunlar yaşanıyor. Üzüm çok nazik bir ürün. İklim koşullarından çokça etkileniyor. Bahar aylarında soğuk, don ve dolu, yazın da aşırı sıcaklar üzümü olumsuz etkiliyor. Her geçen yıl koşullar daha da ağırlaşıyor ve zorlaşıyor.
‘ÜRETEN BİZİZ...’
Geçmişte de üzüm üretimi oldukça meşakkatliydi. Üzümün hak ettiği değeri bulması için mitingler yapılır ve yürüyüşler düzenlenirdi. Ege Bağcılar Birliği’nin kurucularından ve üretici eylemlerinin örgütleyicilerinden olan rahmetli babam, daha ortaokul öğrencisi iken bana megafonu verir ve üretici kitlesine slogan attırmamı isterdi. Ben de en çok ‘Üzüm bizim canımız, tefeci düşmanımız’ sloganı ile ‘Üreten biziz, yöneten de biz olacağız’ sloganlarını seslendirirdim...
Hem Tariş’te işçi olarak çalışıp hem de üniversitede okurken, yolum yine üzümle buluştu. O yıllarda üniversiteden mezun olmak için tez hazırlanması gerekiyordu. Öğrencisi olduğum İktisat Fakültesi’nin Ekonomi Bölüm Başkanı, rahmetli hocamız Prof. Dr. Oğuz Çataloğlu; benim ve ailemin hikâyesini öğrenince, bana ‘Çekirdeksiz Kuru Üzümde Üretim ve İhracat İlişkileri’ni tez konusu olarak verdi. Yolum yine tarımla ve üzümle kesişmişti...
ÜZÜMÜN, ÜZÜMCÜNÜN SORUNLARI
O yıllardan bu yana aslında çok fazla şey değişmedi. Yine benzer sorunlar üzümcünün belini büküyor. Maliyetler her geçen yıl daha da artıyor. Akaryakıt, gübre ve zirai ilaç bedelleri, üretici için en önemli maliyet kalemlerini oluşturuyor. Bir de fiyatla ilgili belirsizlikler, üzümcüyü endişelendiriyor. Geçtiğimiz sezon Tariş’in yeni yönetimi sözünde durmuş, alım fiyatını 1 Ağustos’ta ilan etmişti. Bu sezon avans fiyat verileceği gerekçesiyle yine eski düzene dönüldü. Tariş ortağı üretici alım fiyatının bir an önce duyurulmasını bekliyor.
Üreticinin ‘yaş üzüm’ olarak tanımladığı taze üzüm piyasasında da fiyatlar ve kurallar -daha doğrusu kuralsızlık- dalgalanmaya bırakılıyor. Kuralsızlıktan ve belirsizlikten artık bıkan üzüm üreticisi, ürününe, emeğine ve alınterine sahip çıkılmasını istiyor.
***
Alaşehir Kongresi’nin 106. yılı
İçinde bulunduğumuz günler, bundan tam 106 yıl önce, ulusal kurtuluş mücadelesinin Ege’deki önemli sayfalarından biri olan Alaşehir Kongresi’nin toplandığı dönemdir. 106 yıl sonra Alaşehir Kongresi’ni yürekten selamlıyoruz.
Bu önemli tarihi kongreye sahip çıkan Alaşehirliler, bugünlerde, CHP’li belediye başkanı Ahmet Öküzcüoğlu’nun önderliğinde Alaşehir’de oluşturulan kongre evini açmaya hazırlanıyorlar. Biz de bu anlamlı çabayı önemsiyor ve içtenlikle destekliyoruz.

İŞGALE KARŞI DİRENİŞ
16 Ağustos 1919 tarihinde toplanıp 25 Ağustos 1919 tarihine kadar 9 gün süren Alaşehir Kongresi’nin başkanı Hacim Muhittin Bey’dir. Hacim Muhittin Bey, aynı zamanda Balıkesir Kongresi’ne de başkanlık yapmıştır.
Alaşehir Kongresi, her yönüyle disiplinli ve düzenli bir kongre olmuştur. O günün ortam ve koşullarında, böylesi bir kongrenin yapılabilmesi gerçekten başarıdır. Kongrede yapılan tüm tartışmalar, konuşmalar tutanaklara geçirilmiştir. Kongre, öncelikle milli mücadelenin askeri ve siyasi yönleri üzerinde durmuş, sorunlara pratik çözümler getirmeye çalışmıştır.
HACİM MUHİTTİN BEY
Kurtuluş ve kuruluş sonrası, kendisini CHP’nin İzmir il başkanı olarak göreceğimiz Hacim Muhittin Çarıklı, gerçekten ilginç bir isimdi. Oğlu, bir dönem Tariş’te birlikte görev yaptığımız, artık aramızda bulunmayan değerli büyüğümüz Turgut Çarıklı ile zaman zaman bir araya gelip, Alaşehir Kongresi’ni ve tarihsel, kültürel, siyasal gelişmeleri birlikte değerlendirirdik.
Rahmetli Turgut Bey, Türkiye’nin Paris’te kültür elçiliğini yapmış çok değerli, birikimli, bilge bir kişilikti. Babasından dinledikleriyle kendi araştırmalarını sentezleyip görüşlerini paylaşırdı. Bu vesileyle kendisini saygıyla andığımız Turgut Çarıklı ile söyleşimizin de yer aldığı ‘Milli Mücadele ve Alaşehir Kongresi’ başlıklı çalışmamız, 1989’da yayımlanan ‘Gâvur İzmir’den Güzel İzmir’e İmbatın Türküsü’ isimli kitabımızda yer almıştı.
Alaşehir Kongresi’nin 106. yılında, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, ulusal kurtuluş mücadelesinin önder kadrolarını, tüm mücadele insanlarını saygıyla anıyoruz. 106. yaşını kutladığımız Alaşehir Kongresi’ni ve ulusal kurtuluş mücadelesini, bir kez daha yürekten selamlıyoruz.
***
Aydın Erten unutulmaz
İzmir’in toplumsal ve siyasal mücadele tarihinde, Aydın Erten’in unutulmaz bir yeri vardır. 12 Eylül öncesi dönemde İzmir Gültepe’de belediye başkanlığı yapan Erten, yakın geçmişte İzmir’in sol siyasetinde ve özellikle de CHP siyasetinde önemli bir konuma sahipti.

1970’li yıllarda Gültepe’de, kendine özgü siyaset ve yönetim anlayışı ile örnek işler yaptı. Halkla birlikte halkın ihtiyaçlarını önceleyen sosyal belediyecilik anlayışını ve uygulamalarını hayata geçirdi. Hâlâ Gültepe’de ve İzmir’de, onun çalışmaları, projeleri, siyaset anlayışı kuşaktan kuşağa anlatılır.
Yaşamı boyunca emekten ve emekçiden yana olan Aydın Erten, İzmir’in emek tarihinde büyük önem taşıyan Tariş direnişine ve emekçilerine büyük destek vermiştir. Ayrıca, CHP siyasetinde de hep önemli bir yeri ve ağırlığı olmuştur. CHP içinde sürekli sol değerleri savunmuş ve bu yolda etkin mücadele göstermiştir.
Dostları ve mücadele arkadaşları ile birlikte, aramızdan ayrılışının 25. yılında Aydın Erten’i mezarı başında andık. Anmada, onun unutulmadığı ve unutulmayacağı bir kez daha vurgulandı. Aydın Erten’i unutmamak, unutturmamak ve onun mücadelesini günümüze - geleceğe taşımak, İzmir’in sol siyaset çevrelerinin ortak sorumluluğudur.