Ülkemizde büyük çoğunluğun temel gündemini ekonomik sorunlar oluşturuyor. Birçok kamuoyu araştırması da bu konuda ortaklaşıyor. Çok sayıda aile günlük hayatını geçim sıkıntısı içinde geçiriyor. Başta emekçiler, emekliler, işsizler, asgari ücretliler olmak üzere birçok toplumsal kesim, sorunlarına ilgi bekliyor ve çözüm arıyor.
İktidarın, CHP’yi, siyasal muhalefeti kuşatma ve etkisizleştirme hamlelerinin altında da temel sorunlarla baş edememesi gerçeği var. Bu nedenle muhalefet, bıkmadan usanmadan, ekonomik-sosyal konuları ülkenin başat gündemine taşımalıdır.
GERÇEKLER ÖRTÜLEMİYOR
Ülke yönetiminde sorumluluk taşıyanlar, yurttaşın sıcak gündemi ve ivedi sorunları ile gereğince uğraşmıyorlar. Tam tersine, gündemi ve halkı başka konularla oyalamak için gayret gösteriyorlar. Olabildiğince dikkatleri başka alanlara çekmeye ve yapay gündem maddelerine yöneltmeye çalışıyorlar.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ekonomiksosyal gerçeklerin üstü algı oyunları ile örtülemiyor. Zor durumda olan çok sayıda yurttaşımız, bu sosyal gerçekleri hemen her gün günlük yaşamında tüm sıcaklığıyla yaşıyor. Ortamı toz pembe göstermeye çalışanların gayretkeşliğini de acı bir gülümseme ile izliyor.
YOKSULLUK ARTIYOR
Öncelikle şu gerçekliğin altını kalınca çizmek gerekiyor; ülkemizde yoksulluk artıyor ve üstelik bu durum hiç de azımsanmayacak bir kesim için derin yoksulluğa dönüşüyor. TÜİK’in resmi enflasyon oranı yüzde 32.9 olurken dar gelirliyi en çok etkileyen gıda enflasyonu ise katlanıyor. Birleşik Kamu-İş’in araştırma kuruluşu KAMUAR’ın araştırmasına göre; gıda fiyatları eylül ayında yüzde 5.7 artarken yıllık artış yüzde 61.5 oldu.
İçinde bulunduğumuz mevsimsel dönemin ihtiyaçlar açısından görece daha rahat bir dönem olduğu dikkate alındığında; önümüzdeki kış mevsiminde yurttaşın daha da zorlanacağı öngörülebilir. Kısacası, geçim koşulları açısından yurttaşı daha zorlu bir dönem bekliyor.
YAŞLI VE ÇOCUK YOKSULLUĞU
Ülkemizde en çok sıkıntı çekenlerin başında emekli kesim geliyor. İleri yaşlarda rahat ve huzurlu bir yaşam düşleyen emekliler, tam tersine bir durumla karşı karşıya kalıyorlar. Emeklilik döneminin huzur ve yüksek yaşam kalitesiyle geçirilebildiği ülkeler sıralamasında, Türkiye 44 ülke arasında 40. sırada bulunuyor. Emekliler, ilgili bakanın “Maaşların ödendiğine şükretsinler” sözünü ise unutamıyor.
Bir başka acı sosyal gerçeklik de çocuklarla ilgili. TÜİK’in “Türkiye’de Çocuk 2025 Araştırması” ilginç veriler sunuyor. Ülkemizde 15 yaş altı her 100 çocuktan 32’si yani toplam 7 milyon çocuk açlıkla karşı karşıya kalıyor. Türkiye çocuk yoksulluğunda OECD üyesi 37 ülkede Kosta Rika’dan sonra ikinci sırada bulunuyor.
GELİR UÇURUMU
Bütün bu olumsuzlukların temel nedeni ülkemizdeki gelir adaletsizliği. Üstelik bu adaletsizlik giderek daha da artıyor. Toplumsal kesimler arasındaki gelir uçurumu derinleşiyor. Örneğin açlık sınırı 27 bin lira iken en düşük emekli maaşı 16 bin lira oluyor. Birçok emekli ve çalışan, açlık sınırının da altında bir gelirle geçinmek zorunda kalıyor.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesim, toplam gelirin yüzde 48.1’ini alırken en yoksul yüzde 20’lik kesim sadece yüzde 6.3’ünü alıyor. Bir başka değerlendirmede de en zengin ve en yoksul yüzde 10’luk dilimler arasında 12 kat fark olduğu açıklanıyor. Bu veriler, zengin ve yoksul kesimler arasındaki makasın oldukça açık olduğunu ve giderek daha da açıldığını gösteriyor.
HAKÇA BİR DÜZEN
Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, ülkemizin ekonomik ve sosyal düzenini yeniden inşa etmeye soyunacak siyasal muhalefet, öncelikle hakça ve adaletli bir toplumsal düzen kurma hedefini önüne koymalıdır. Toplumca, derin yoksulluğun üstüne gidileceği, gelir uçurumunun kapatılacağı ve gelir-vergi adaletsizliğinin giderileceği bir siyasal düzeni özlüyor ve bekliyoruz.
Böyle bir toplumsal düzenin de emek ve demokrasi ağırlıklı politikalardan geçeceğini biliyoruz. Günümüzün ana muhalefeti ama geleceğin iktidar adayı olan, ülkenin birinci partisi CHP’nin iktidar programını doğrusu merakla bekliyoruz. Unutulmasın ki halkımızın büyük çoğunluğunun temel sorunu ve talebi; öncelikle yoksulluğun, geçim sıkıntısının ve ekonomik-sosyal sorunların aşılmasıdır.