Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk genel başkanı olduğu CHP, Cumhuriyetin kurucu ve ülkemizin birinci partisi. Aynı zamanda, dünyanın halen yaşayan en köklü partilerinden. Cumhuriyetin 102. yaşını kutladığımız ve sonsuzluğa uğurlanışının 87. yılında Mustafa Kemal’i saygıyla andığımız bugünlerde, CHP’nin bu özelliklerini bir kez daha hatırlatmak istedik.
Çünkü bu tarihsel gerçekler ve özellikler, bazı çevrelerce zaman zaman unutulmuş görünüyor. Bu bağlamda da CHP ile ilgili yoğun bir siyasal ve yargısal kuşatma yaşanıyor. CHP ile ilgili yargısal hamleler, kuşatmalar; ülke gündemini kilitliyor, tüm siyasal ve toplumsal muhalefeti de olumsuz etkiliyor.
İKTİDARA YARAMIYOR
CHP’ye yönelik hamlelerden, kuşatmadan, muhalif yerel yönetimlerbaşkanlar ve onları seçmiş, tercih etmiş kentler de nasibini alıyor. Böyle olunca da ister istemez 31 Mart yerel seçimlerinin iktidarca kaybedilmesini akla getiriyor. Olan milli iradeye ve sandık demokrasisine oluyor. Halkın güveni zedeleniyor.
Yaşanan gelişmeler siyaseten iktidara yaramadığı gibi, tam tersine onun erimesini de hızlandırıyor. Muhalefetin saflarının sıklaşmasına, özellikle de ana muhalefet CHP’nin örgütsel birlikteliğinin güçlenmesine yol açıyor. İktidarın onca siyaset uzmanının, danışmanının, bu gerçekliği nasıl göremediğine ve doğru analiz edemediğine, doğrusu şaşırıyoruz.
TARİHE KARŞI SORUMLULUK
Oysa siyasetçiler, iktidarlar, özellikle de yönetim sorumluluğu taşıyanlar, tarihe ve geleceğe karşı sorumludurlar. Biz sıradan yurttaşlar bile ardımızda olumlu izler bırakmak isteriz. Çocuklarımızın, torunlarımızın bizi iyi duygularla, olumlu yaklaşımlarla anmasını isteriz. Kısacası geleceğe karşı sorumluluk duyarız. Günlük yaşamımızda da buna koşut davranmaya çalışırız. Siyasetçiler için bu yaklaşımın ve sorumluluğun daha da önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu bağlamda, tarihin ve gelecek kuşakların yaşadığımız dönemi nasıl değerlendireceğini, doğrusu çok merak ediyoruz. Siyasal sorumluluk taşıyanların da bunu düşünmesi ve merak etmesi gerektiğini anımsatmak istiyoruz. Bugün erk sahibi olanların bir başka ölçütü de yarın muhalefete düştüklerinde neler söyleyecekleri ve bugünkü uygulamaları, çıkardıkları yasaları-yönetmelikleri nasıl savunacakları olmalıdır.
KAYYUM SİYASETİNE SON
Güçlü bir sandık-seçim ve milli irade geleneğine sahip olan ülkemizde, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında ve 102. yaşında, yaşanan siyasal gelişmelerin bu gelenekle örtüşmediğini düşünüyoruz. Geçmişten günümüze, ülkemizin sağ siyaseti, hep sandığı önceler ve sandıktan çıkan iradeyi savunurdu. Bu yönüyle de övünürdü. Ama artık bile isteye bundan vazgeçildiğini görüyoruz.
Milli iradeye dayanma ve sandığı savunma refleksi, günümüzde başta ana muhalefet CHP olmak üzere sol muhalefete geçmiş görünüyor. Muhalif belediyelerden başlayan kayyum uygulaması, partilere, yayın kuruluşlarına ve özel şirketlere uzanıyor. Bu da hukuk-ekonomi ve siyaset alanlarında ülkemize gölge düşürüyor. Yargı kararı olmadan bu uygulamanın genişletilmesi girişimlerini de endişe ile karşılıyoruz. 21. yüzyılda ülkemize ve toplumumuza yakıştıramadığımız kayyum uygulamasının ilkesel olarak son bulmasını istiyoruz.
CHP’NİN TARİHİ DİRENİŞİ
Bütün bu gelişmeler karşısında 2025 Türkiye’sine damgasını vuran en önemli siyasal olay, ana muhalefet CHP’nin tarihi direnişidir. Haklarını teslim etmek gerekir; her türlü kuşatmaya karşı, CHP ve lideri Özgür Özel çok başarılı bir mücadele örneği veriyorlar.
Böylece hayat kendi diyalektiğini yine kendisi örüyor; kaybedilen onca değere karşın, toplum CHP’yi ve Özgür Özel’i kazanıyor. Onlar, siyasal mücadelenin ve toplumsal direnişin odağı oluyorlar. Öngörüyoruz ki tarih ve gelecek kuşaklar bugünleri değerlendirirken onların direncine, mücadelesine çok anlamlı bir yer ayıracaktır.
HALKÇILIK PROGRAMI
Günümüzde CHP’nin bir yandan her türlü kuşatmaya karşı mücadele verirken diğer yandan iktidara da hazırlanması gerekiyor. Bu hazırlığın içinde, “Halkçılık Programı” adı verilen parti ve iktidar programı önemli bir yer tutuyor. 28-30 Kasım tarihlerinde toplanacak olan CHP 39. Olağan Kurultayı, bu programı da netleştirip karara bağlayacak.
İktidardan umudunu kesen halk, CHP’den ve CHP’lilerden sorunlarına çözümler bekliyor. İktidara geldiklerinde bu çözümleri nasıl hayata geçireceklerini öğrenmek istiyor. Önümüzdeki süreçte, hayatın her alanında halkla buluşulmalı ve çözümler anlatılmalıdır. Sözün özü; hep birlikte umudu örgütlemeli ve körüklemeliyiz.