Mehmet Şakir Örs

Emekçinin ve emeklinin çığlığı!

24 Mayıs 2024 Cuma

Dar ve sabit gelirli yurttaşlarımız için, hayat her geçen gün daha da zorlaşıyor. Günlük yaşamın zorluğu ve ağırlığı, ekonomik ve sosyal sorunların burgacında kıvranan insanımızı giderek daha çok eziyor. Bu sıkıntıyı neredeyse iliklerine kadar duyumsayan emekçiler ve emekliler, alanlara çıkıyorlar. 

Enflasyonun ve hayat pahalılığının dayanılmaz ağırlığı altında kalan halkımız, iktidar tarafından kamuoyunun gündemine getirilen zorlama / yapay tartışmaları ise hayretle ve biraz da yüreği burkularak izliyor. 

TOPLUMSAL MÜCADELE

Başta emekçiler ve emekliler olmak üzere halkın büyük çoğunluğunun temel sorunu enflasyondur, hayat pahalılığıdır ve geçim kaygısıdır. Siyasal iktidardan artık umudu ve beklentisi kalmayan halk, muhalefetten, yaşadığı sorunları yüksek sesle seslendirmesini ve bunların takipçisi olmasını bekliyor. Unutulmamalıdır ki 31 Mart yerel seçim sonuçlarının temel belirleyeni de işte bu toplumsal ve siyasal dinamik oldu. 

Bu gerçekliğin ayırdında olan ülkenin birinci partisi CHP’nin, halkın temel sorunlarını ve taleplerini tematik mitinglerle meydanlara taşıması, doğru bir siyasi çalışma tarzıdır. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de her fırsatta bu mücadeleyi büyüterek sürdüreceklerini, meydanlara ve sokaklara taşıyacaklarını vurguluyor. Pazar günü Ankara’da büyük emekçi ve emekli buluşması yaşanacak. İzmir ve Ege’den de birçok kesim bu büyük buluşmaya hazırlanıyor.

DAR GELİRLİNİN DURUMU

Unutulmamalıdır ki Türkiye’de yaşanan enflasyonun ve hayat pahalılığının nedenleri çok derinlerdedir. Üretimden tüketime kadar uzanan zincirin tüm halkalarını kapsıyor. Üstelik izlenen ‘üretimsizlik’ politikasıyla, sorun daha da büyüme ve ağırlaşma eğilimi gösteriyor. Çünkü birçok üründe ithalata gidiliyor, üretici küstürülüyor ve üretimden uzaklaştırılıyor. Bu durumda, taşıma suyla değirmen döndürülmeye çalışılıyor. Bu da hem maliyetleri ve hem de riskleri, sorunları büyütüyor. 

Bu arada olan yoksul ve dar/sabit gelirli vatandaşa oluyor. Onların geçim koşulları her geçen gün daha da ağırlaşıyor. İşsizlerin ve asgari ücretle geçinmek zorunda kalanların işi ise hepten zor. Bir başka mağduriyet yaşayan kesim de emekliler. Bütün bu toplumsal kesimler, ellerine geçen kıt olanaklarla yaşam mücadelesi veriyorlar. Doğrusu, önümüzdeki dönemde, bu kesimler için hayat çok daha zor hale gelecek ve geçim koşulları daha da ağırlaşacak. 

İNSANCA YAŞAM HAKKI

İşte böylesi zorlu bir dönemde siyaset dünyasından beklenen, vatandaşın ağırlaşan geçim koşullarını görece rahatlatacak çözümler üretilmesidir. Bu çözümlerin aranması, bulunması ve zorlanmasıdır. Bu konuda, muhalefetin, geniş ve farklı toplumsal kesimlerin taleplerini seslendirmesini, bu yönde siyasal iktidarı zorlamasını bekliyoruz. 

Dar gelirli insanlarımıza nefes aldıracak ücret ve maaş artışları talebi, ivedilikle gündeme getirilmeli ve bu talep ortaklaşa yükseltilmelidir. Muhalefet partileri ve toplumsal muhalefet çevreleri, ücret/maaş ek artışı ve asgari ücretin vergi dışı kalması gibi taleplerin takipçisi olmalıdır. Unutulmamalıdır ki insanca yaşam ve geçim koşullarının sağlanması, herkesin ortak vazgeçilmez hakkıdır. Emekçilerin ve emeklilerin çığlığına, mutlaka kulak verilmelidir. 

*** 

EGE KIYILARI VE KIYIDA HAREKETİ

Yaz mevsimi yaklaşıyor. Kıyı kentlerinde mevsimsel hareketlilik başladı. Bu bağlamda 19 farklı çevre derneği ve platform bir araya gelerek, Kıyı Hareketleri Dayanışma Ağı’nı oluşturdular. Kısaca kendilerini ‘Kıyıda Hareketi’ olarak tanımlayan yaşam savunucuları, kıyıların ticarileştirilmesine karşı çıkıyorlar. 

‘Yaşam KIYIDA, mücadele KIYIDA, dayanışma KIYIDA, hepimiz KIYIDA’yız!’ diyen; kıyı kentlerinde yaşayan duyarlı yurttaşlar; geçtiğimiz hafta sonu başta Ayvalık, Bodrum, Burhaniye, Çeşme, Dalyan, Datça, Dikili, Güzelbahçe ve Fethiye olmak üzere 17 farklı yerde eylem yaptılar. Ortak açıklamalarında kıyıların yok edilmesine izin vermeyeceklerini, halka kapatılarak ticarileştirilmesine karşı mücadele edeceklerini vurguladılar. 

KIYILAR HALKINDIR

Deniz kıyıları, sahiller, doğanın ve çevrenin gerdanlığıdır. Toplumsal yaşamda insanların denizle buluşmasının başlıca mekânı olan bu alanlar; aynı zamanda bir cazibe ve çekim merkezidir. Bulundukları kentleri, çevreyi, doğayı, kısacası hayatı güzelleştirirler. Bu işlevleriyle de, deniz kıyısı kentler ve bu kentlerinde yaşayanlar için büyük önem taşırlar. İşte bu nedenle de, her daim rantsal amaçlı girişimlere / müdahalelere sahne olurlar. 

Özellikle yaz dönemlerinde, çoğunlukla haksız ve hukuksuz biçimde talana, işgale, yağmaya uğrar bu alanlar. Kumsallar, ‘beach’ adı altında özel işletmelerin keyfiliğine bırakılır. Genellikle çevre ve gürültü kirliliği ortalığı kaplar. Vatandaş buralardan rahatça denize giremez. Oysa hem anayasaya ve hem de kıyı yasasına göre; sahiller öncelikle kamusal alandır ve kamunun tasarrufu altındadır. Buralardan herkes eşit ve serbestçe yararlanmalıdır. Geçtiğimiz günlerde Kuşadası’nda bu konuda güzel bir gelişme yaşandı. Belediye Başkanı Ömer Günel, halk plajlarında bu sezon şemsiye ve şezlongun ücretsiz olacağını açıkladı. Bu güzel örneğin diğer kıyı kentlerinde de yaygınlaşmasını diliyoruz. 

DOĞAYI, ÇEVREYİ VE HAYATI SAVUNMAK

Başta kıyılar olmak üzere Ege kentleri, rant çevrelerinin ve beton lobilerinin her daim ilgi odağında olan yerlerdir. Buralarda girişimler ve tartışmalar, çoğunlukla turizm ve kalkınma amaçları öne sürülerek yürütülür. Elbette turizmi güçlendirmek, yerel kalkınmayı ve toplumsal refahı sağlamak ortak amaç olmalıdır. Ancak, doğayı, çevreyi ve yaşam alanlarımızı koruyarak!.. Kısacası, çağdaş kent yaşamının temel ilkelerinde herkes buluşmalı ve ortaklaşmalıdır. 

Bu ortak yaklaşımı, kentlerimizin ve kent yaşamının ortak aklı ve felsefesi haline getirmeliyiz. Aynı zamanda kentlerimizin anayasasına altını kalınca çizerek yazmalıyız. Bu da yetmez, yüreklerimize ve bilinçlerimize nakşetmeliyiz. Doğayı, çevreyi, sahillerimizi korumak, yurttaş ve insan olmanın en temel gereğidir. Bu hepimiz için güncel ve yaşamsal bir ödevdir, görevdir. Unutulmamalıdır ki, bu güzellikleri korumak, aynı zamanda doğayı, çevreyi ve hayatı savunmaktır. 

*** 

AYDOĞAN YAVAŞLI’NIN ARDINDAN

Geçtiğimiz hafta İzmirli çok değerli bir düşün ve yazın insanını yitirdik. Aydoğan Yavaşlı, hem çalışkan bir eğitimci ve hem de üretken bir edebiyatçıydı. Edebiyatın birçok alanında ürün verdi. Ortaya koyduğu edebi eserlerin yanı sıra, o aynı zamanda kültür ve sanat alanı üzerine de kafa yoran, düşünce üreten ve eleştiriler getiren bir yazardı. 

Aydoğan Yavaşlı ile dostluğumuz, neredeyse 40 yıla varan bir geçmişe, Dönemeç’li yıllara uzanıyordu. 12 Eylül karanlığının biraz olsun alacalanmaya başladığı dönemde; İzmir’de bir grup aydının çıkardığı Dönemeç edebiyat dergisi çevresinde buluşmuş ve tanışmıştık. İzmir’de en uzun süreli yayımlanmış edebiyat dergisi olan Dönemeç’in birçok sayısında, yazılarımızla sayfa arkadaşlığı yapmıştık. 

Sivas yangınının alevlerini uzun yıllar bünyesinde, bilincinde ve yüreğinde taşıyan Aydoğan Yavaşlı; özünde tam bir mücadele insanıydı. İlkelerini, çizgisini ve edebiyat anlayışını her koşulda titizlikle savunur ve korurdu. İnandığı Cumhuriyet değerlerinden hiç ödün vermezdi. Hem bir yazar ve hem de bir eğitimci olarak, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik çalışmalarının, apayrı bir önem taşıdığını düşünüyoruz. 

Hep o heyecanlı ve coşkulu haliyle belleklerimize yerleşen değerli dostumuzun kaybından büyük üzüntü duyuyoruz. Ailesinin ve dostlarının acısını yürekten paylaşıyoruz. Cumhuriyetçi örnek bir aydın olarak, geçmişte Cumhuriyet gazetemizde, Ege ve Kitap eklerimizde de yazıları yayımlanan Aydoğan Yavaşlı’yı hiç unutmayacağız. O, anıları, kitapları ve yazılarıyla hep yaşayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitimi maarifleştirmek! 14 Haziran 2024

Günün Köşe Yazıları