Ezya arşipelinin ikinci büyük adası Germania, ciddiyet ve disiplin tutkusuyla çalışan bir ahali sahibi olup yolsuzluğun olmadığı tek istibdattı. Dolayısıyla kalıptaki ikinciliğini, zenginlik ve refahtaki birinciliğiyle aşıyordu.
Germania, Makronezya’nın kuklası Mikronezya’nın açmaya kalktığı savaşta, elbette Yutania’nın yanında yer alacaktı.
Gel gör ki German müstebit Yuhanna Herkel tembel, yolsuz ve keyif ehli olduğunu bildiği Yutanların savaşçılığına güvenmiyor; German ordusunu Potin’in vahşi ordusuyla karşı karşıya getirmek istemiyordu. Barış görüşmelerinde ısrarla didinmesi, tam bu yüzdendi.
Germania için ideal olan, zaten silah ve mühimmatla besledikleri Yutan ordusunun doğru düzgün savaşıp başının çaresine bakmasıydı. Ama Makron ordusunun büyük bir tatbikat yaptığı, Ayıboğan Potin’in göz korkutma manevralarına Mikronezya ve Bitania müstebitlerini de çağırdığı anlaşılınca işin biçimi değişmiş, Herkel’in de rengi atmıştı. Yutania’nın nüfus küçüklüğünü düşünerek müttefiki Tzatziki Keftedes’e kadınları da askere almasını öğütledi.
Keftedes’in aklı yattı, hemen ikinci dalga seferberlik ilan ederek kadınları da askere aldı.
Yuhanna Herkel, deneyimli bir savaş muhabirini röportaj kılıfıyla Yutania’ya gönderdi. Gazeteci ispiyon, Yutan ordusunu gözlemleyecek, rapor verecekti.
İspiyon muhabir, kırsal alanda işgal provası yapan Yutan komandoları izlerken gözlerine inanamadı. Kadın askerler, erkek askerlerin üç metre önünde yürüyorlardı. Oysa German ordusunda kadınlar hep ve hâlâ erkeklerin üç metre arkasından giderdi.
Demek Yutanlar, kadın haklarında Germanları aşmışlardı!
Şaşkınlığını gizleyemeyen gazeteci, takım komutanına yaklaşıp: “Hayranlık verici bir gelişme kaydetmişsiniz!” dedi. “Kadın askerlerin öncülüğünü kim sağladı?”
Komutan, muhabire kayıtsız bir bakış fırlatıp omuzlarını silkti: “Mayınlı arazi!”