Türkiye’nin yalanları, Türklerin tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk imparatorluğu olduğu öğretilir bize. Oysa Osmanlı, İslamiyetin zorla kabul ettirildiği Hıristiyan çocuklarının devlet adamı ya da asker yetiştirildiği; yani yönetimin vurucu gücünü ve seçkinlerini oluşturduğu, zaten sultanlarının çoğu da Hıristiyan analardan doğmuş ve Türk insanını hakir gören bir ümmet devletidir.
İmparatorluğun son yüzyılında, yine Batı’da ortaya çıkan milliyetçilik akımına koşut doğan Türkçülüğün ulus kavramına dönüşmesi için, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni beklemek gerekmiştir. Çünkü “millet” anlayışının temelidir, laiklik. Dinler değişik, ulus aynı olabilir.
Bugün kara çarşafları, sarıkları, poturları ve takkeleriyle kendilerinin olmayan bir dilde, Arapça söylemli bir ideolojiyi savunanlar; din bayrağını sallayarak aslında “millet” kavramını yıkmak için yola çıkmışlardır.
ÖZENTİ OLAN KİM, KİMLİKSİZLİK NE?
Laik Türkleri “Batı özentisi” ve “kimliksiz” olmakla suçlayan bu kendini bilmezler, dillerini inkârla yabancı bir dilde dua etmekte ve Arapmış gibi davranmakta beis görmezler.
Yani Batı’yı ölçü almak özenti ve kimliksizliktir de Arapları ölçü ve Arap ülkelerini örnek almak, mürtecinin özü ve kimliğidir. Bu insanlar, kimlik ve özentiye dair “Batıcı” suçlamasıyla kendi Arapçı söylemleri arasındaki çelişkiyi göremeyecek kadar beyni yıkanmış, zekâsı sınırlı kişiler midir? Yoksa Araplaşmayı Türklüğe yeğleyen ulus ve yurt düşmanları mıdır?
Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda geçireceği çalkantılı dönemin nasıl sonuçlanacağı, bu teşhisin doğru konulmasına bağlıdır.
DÜŞMANINI ÜRETEN DEVLET
Türkiye Cumhuriyeti, 1970’li ve 80’li yıllarda Süleyman Demirel ve Kenan Evren’in de mimarları arasında yer aldığı bir politikayla “milliyetçi” saymadıkları sol ideolojiyi yurt sathından silebilmek amacıyla Osmanlı’yı örnek aldılar: bugünkü “ümmetçilik” ideolojisine yaşam veren “din” eğitimini desteklediler.
Devlet eliyle beslenen imam hatip okullarından üniversiteye atlayan köşeli kafalar ve o yıllarda sokaklara “milliyetçi Müslüman” olarak sürülen paramiliter mangalar, işte bu politikanın yarattığı gudubetlerdir.
Ancak canavarlar, yaratıldıkları biçim ve sınırlarla yetinmezler. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını korumak için besleyip büyüttüğü dindar milliyetçiler, günümüzde ümmetçi ve milletçi Müslümanlar olarak ayrışmış; birinci grup bizzat yaratıcısının, devletin varlığını tehdit etmektedir.
İLK YALAN
Yukarıdaki satırlar, 1 Mart 1998 tarihli Radikal gazetesinde yayımlanan bir yazımdan alıntıdır. Bazen 20, 30 yıl önce düşündüklerimle kendimi bile şaşırtıyorum. Astrolog ya da falcı olmadığıma göre, perşembenin gelişi çarşambadan belliymiş; bugün yaşadığımız ölümcül atmosfere göz göre göre, adım adım giriş yapılmış.
Tüm dünyada insan kitlelerini ezmek, sömürmek, uyutmak ve hatta yok etmek için kurulan kumpas bir yalan, İLK yalanla başladı. Onları Adem ve Havva’nın soyundan olduklarına inandırdılar.
Yalanı, dünya yalan ölüm gerçek yalanı izledi.
YAŞAYANA GÜNAH, ÖLENE SEVAP
İnsanları yeryüzündeki güzellikleri koruyarak, doğayla uyum için yaşamaktan koparıp canlıyken “günah” diye yasakladıklarını ölünce istedikleri kadar yapabileceklerine inandırdılar.
Onları inandıranlar, güç ve paradan başka hiçbir şeye inanmıyordu. İnsanları soydular, sömürdüler, çaldılar, karşı geleni hapsettiler, işkence ettiler, öldürdüler.
Ezilen halklar arasında ancak ilk yalanı, Adem ve Havva’dan türediklerini reddedip bilime yönelenler ayaklandı, yalancıları alaşağı edebildi ve özgürleşti.
Aklın özgürlüğü, bayındırlık, laik ahlak ve daha adil bir düzen demekti. Başardılar.
Türkiye’de de son yalanlar söyleniyor. Acı çekeceğiz, bedel ödeyeceğiz ama yalanların sonu göründü gibime geliyor.
***
ÇIKAR BİR KÖROĞLU
Yüzyıllardır yoksul
iftarımız, sahurumuz.
Yakışır Ramazan’a
fakirliğimiz.
Osmanlı’dan beri
şükrümüz kaplar alemi
beş vakit.
Saraylar hiç bilmez
halimiz.
Teravihden sonra
geçim kavgamız.
Bayram sabahları
bükük boynumuz.
Hepsinin üstüne
ne kadar çoğaldı
Bolu Beyleriniz!
Çıkar bir Köroğlu.
Kalkar ayağa yer sofralarımız.
Ezer geçer zulmünüzü
sonsuz özgürlüğümüz.
A.Kadri Ergin