Mustafa Pamukoğlu
Mustafa Pamukoğlu pamukm@superonline.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Bizans'ın Gonca Gülü

13 Ağustos 2013 Salı

Bu nereden çıktı, diye merak ettiniz değil mi? Hemen söyleyeyim. 5 Ağustos travmasını atlatmak ve fiziki dinlenme yapmak için birkaç gündür Çeşme’deyim. Tatil komşumuz Prof. Suat Çakmak bir emekli akademisyen. Resme ve İstanbul’un tarihine çok meraklı. Bu merakı ona “Bizans’ın Gonca Gülü” adlı bir roman yazdırmış. Bayram boyunca bu kitabı okudum. Bize ve siyasilerimize önemli mesajlar veriyor.

\n

Bizans’ta yakılmak istenen kitaplar İslamın bilim dünyasını zenginleştirmiştir

\n

Bizans İmparatorluğu’nda (Doğu Roma İmparatorluğu) (395-1204). Herakleios hanedanından IV. Konstantinos’un yerine oğlu II. Justinianos 685’te tahta geçti. O tarihlerde Hıristiyanlık katı kuralları ile tüm devletlerin yaşamında yerini almıştı. Justinianos bu dönemde çok önemli bir şey yaptı. Eski Yunan’dan gelen eserler başta olmak üzere binlerce kitabı yakmak istedi. Çünkü Aristo, Platon gibi filozofların kitapları, okuyanı uyandıracak ve sorgulama yaptıracak kitaplardı. Bu nedenle kilise doktrinlerine ters düştüğü gerekçesi ile bu kitaplar yok edilmeliydi. Ancak imparatorun yakın dostu ve dert arkadaşı Konstantinos bu kitapları şimdiki Anadolu Hisarı civarında bir mağarada sakladı. Bir süre sonra Arap Yarımadası’na hâkim olan Abbasiler bu kitapları bir örnek çıkarmak üzere imparatordan istediler. İmparator bunu kabul etti ve İslam dünyasına bu dev kaynaklar mağaradan çıkarılarak aktarıldı. Abbasiler bu kitapları Arapçaya çevirdiler.

\n

Rönesans’ın kaynağı İslam dünyasının bilim kaynaklarıdır

\n

Bu kaynaklar buradan Emevilere ve oradan Endülüs’e ulaştı. Bu dönemlerde Hıristiyanlık âlemi karanlıklar içinde iken İslam dünyası bilimde, sanatta, edebiyatta çok ilerlemişti. Bizans’tan Abbasilere gönderilen bu dev kitaplar ve gelişen bilim kaynakları Endülüs’ten Avrupa’ya geçerek reformların kaynağı olmuştur.

\n

Bağdat büyük bir bilim ve kültür şehriydi

\n

Abbasiler zamanında Cengiz Han’ın istilasına kadar Bağdat büyük bir bilim ve kültür şehridir. Bu dönemlerde İslamın bu yüksek seviyesi, o zamanın halifelerinin aydın ve bilime inanan insanlar olmasındandır. Şimdiki Bağdat ise yıkık bir şehir…

\n

Sonrasında Hıristiyanlık âlemi büyük ilerleme sağladı

\n

Kilisenin etkisi azalınca Avrupa’da buluşlar arka arkaya gelmeye başladı. Bu gelişmeye esas bilgi kaynaklarını sağlayan İslam dünyası ise geri kaldı.
Bunun en önemli sebeplerinden biri Osmanlı İmparatorluğu savaşan ve fethettiği yerlerden sağladığı ganimetlerle gününü gün ederken, 500 yıllık bu dönemde Avrupa’nın kilise baskısından kurtularak bilime ve aydınlanmaya verdiği önem olmuştur.
Osmanlı
Yavuz Sultan Selim ile halifeliği almış; ancak halifelik hiçbir zaman Osmanlı’da etkin bir statü kazanmamıştır. Padişahın ilave işi olarak İslam dünyasını kucaklayan bir liderliğe dönüşmemiştir. Zaten Atatürk de hiçbir etkinliği ve işlevi kalmayan bu kurumu bu nedenle kaldırmıştır.
Diğer sebepleri tarihçilerden öğrenebiliriz.

\n

Gonca gül bu mağaranın sembolü idi

\n

Kitaplar mağaraya ilk konulduklarında kimse bulmasın diye kayalarla kapatılmış ve taşın üstüne gonca gül çizilmişti. Bu gonca gül bilime, kültüre verilen önemin yol haritasını işaret etmekte idi. Ancak kaderin cilvesine bakın ki Hıristiyanlık bu kitaplardan korkarken İslam dünyası bunları Arapçaya çevirerek bilim dünyasını zenginleştirdi; ve bu Avrupa Rönesans’ının altyapısını oluşturdu.
Suat Çakmak da bir bilim adamı olarak bu gonca gülün romanı ile o günlerin zengin kültür ve bilimi ile öne çıkan İslam dünyasının bugün neden çok gerilerde olduğunun sorusunu bize sorduruyor.
Sorun İslamda olsaydı gonca gül olmazdı. Sorun İslamı şekil dinine çeviren, bilim ve ilimden uzaklaştıran bağnaz din adamları ve bunu istismar eden siyasetçiler, çıkarcılar ve devletler olmuştur.
Ülkemizde de dini, ilimden ve tasavvuftan uzaklaştıran siyasetçilerimizi ibret ve hayretle izliyoruz…

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları