Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Cumhuriyet Dönemi Ekonomisi (1)
Yeni Türk devleti 1923 yılında Osmanlı İmparatorluğu’ndan ağır ekonomik sorunlar devralmış durumdaydı. Osmanlı’nın son döneminde çok zayıf bir sanayi sektörü vardı. Ulaşımdaki çelişkiler uyumsuz bir ekonominin göstergelerinden biriydi. Örneğin 1924’te 1 ton buğday İç Anadolu’dan İstanbul’a 8.8, New York’tan İstanbul’a 5.5 dolara getirilmekteydi.
\nİmparatorluk biçimi, ticaret ve sanayi yeteneklerinin gelişimine engel olmuştu. Oysa Celal Nuri’nin “Türk Devrimi” kitabında belirttiği gibi, bir ulusun oluşumunun tam sayılabilmesi için, toplumsal katmanların tümüne, esnafa, yani üretim ve değişim işlerini yapan sınıflara gerek vardır. Osmanlı saltanatı bu yönüyle ekonomik bir devlet değildi.
\nOsmanlı Meşrutiyet ile ticarete eğilim göstermiştir. Rum ve Ermenilerin ayrılması ile onların becerileri bize geçmeye başladı. Ticaret, bayındırlık işleri iyi olmadan gelişemezdi. Yollar, temizlenmiş ırmaklar, demiryolları, limanlar, suyolları, maliye kurumları, gümrük ölçüleri olmadan ticaret ilkellikten öteye geçemezdi ki Osmanlı’da durum böyleydi. Adam Simth’ten beri siyasal doktrin yazarlarına göre, “artık hiçbir ulus ekonomi dışı temellerle yaşayamaz”.
\nOsmanlı sömürgeci devletler gibi de yapmadı. Çünkü sömürgeci devletler Osmanlı gibi sadece gittikleri yerlerden vergi almamışlar, buraları bir çiftlik ve halklarını da bir demirbaş olarak işletmişlerdir.
\nBu nedenlerle Osmanlı’dan bu haliyle devralınan ekonomide 16 yıldaki gelişme şaşırtıcıdır ve Kemalist politikaların başarısını göstermektedir. Bu dönemi üçe ayırarak incelemek gerekiyor.
\nBirinci Dönem (1922-1930)
\nBu dönemin özellikleri şudur: Devlet eliyle özel sermaye teşvik edilmiştir. Ekonomi dışa dönüktür. Özel sermayeye dayalı korumacılık vardır. İthal ikamesi uygulanmıştır. Yani korumacılık ve devletçilik iç içedir.
\nLozan Antlaşması iktisadi politikalara sınırlamalar getirmesine rağmen etkili ve korumacı bir dış ticaret politikası uygulanmasını sağlamıştır. Çünkü emperyalist baskı, siyasi bağımsızlığa sahip Türkiye için fazla tehdit oluşturmamaktaydı.
\nBu dönemde yabancı sermayeye olumlu tavır gösterildi. 1920-1930 arasında kurulan anonim şirketlerin üçte biri Türklerle yabancılar ortaklığı şeklinde kurulmuştu. Yabancı sermayeye gösterilen tavır yerli sermaye için de geçerliydi. Bu dönemde Teşvik-i Sanayi Kanunu (1927) Türkiye tarihinde özel sektöre sağladığı teşvik ve subvansiyonlar bakımından rakipsizdir. Yağ, şeker, tütün, patlayıcılar, alkol, kibrit, limanlar, iskeleler gibi devlet tekelinde olan alanlar, özel sektörün devletten teşvik gördüğü alanlardır. Tekel oluşturulan ürünlerdeki üretim, ihracat ve ithalat, belli koşullarla özel sektöre bırakılmıştı. Bu politika Lozan Antlaşması’nın kısıtlamalarına istisna getiren devletin gelir sağlamak amacıyla dolaylı vergiler almasını sağlayan olanağından yararlanmak amacıyla yapılmıştı. Ama bu özel sektöre büyük bir rant yarattığından 1930’da ciddi siyasi eleştirilerin odağına oturacaktı.
\nBu dönemin başında bugün olduğu gibi bankacılık sektörü yabancı sermayenin kontrolünde idi ve Merkez Bankası yoktu. 1924’te İş Bankası ilk özel banka olarak kuruldu.
\nBu dönemin en çarpıcı özelliği yabancı sermayenin ülkenin sermaye birikimine katkısının sağlanması ve bunun yerli ortaklarla yapılmasıydı. Bu yerli ortaklar aynı zamanda yerli bujuvazi olarak ekonomide yerini alacaktı. Fakat burada uygun burjuvazi yönetim kadrolarında ve siyasetçilerin arasından çıktı.
\nBu dönemi liberal, yani devlet kaynaklarıyla burjuva sınıfı yaratma dönemi olarak belirtebiliriz.
\nİkinci Dönem (1930-1932)
\n1929 dönemi hem dünya ekonomik buhranı nedeniyle hem de bazı hususlar bakımından önemli bir dönemdir. Osmanlı tarifelerini sürdürme zorunluluğu 1929’da kalkıyordu; ve bu nedenle yeni gümrük tarifeleri oluşturulabilecekti. Haziran 1929’da yüzde 13 olan eski oran yerine koruma oranı yüzde 46 olarak kabul edildi.
\nOsmanlı’nın borçlarının ödeneceği ilk yıl 1929 yılıydı. 1929-1953 arasında bu borçlar tasfiye edilecekti. Ancak ilk iki taksit ödemesinin dış finansman yükü çok ağır geldi ve liradan kaçışı tetikledi. Bu da “1929 para krizi”ni yarattı. Bu nedenle ödemeler 1930’da durduruldu. Kriz 1929 buhranının çıkmasından birkaç ay önce patlak verdi; dış ticaret dengesinde bozulmalar başladı ve TL pound karşısında değer yitirdi. Gümrük tarifelerinin değişeceğini önceden öğrenen çıkarcıların, aşırı ithalat yaparak bu krize neden oldukları söylenir.
\nBu kriz ticari burjuvaziye ve özellikle dış ticaretle uğraşanlara Kemalist yönetimin kuşku duymasına yol açtı.
\nBu da ithal ikamesi yoluyla ve mümkün mertebe ihracatı arttırarak dış ticaret dengesinin sağlanması politikasının öne çıkmasına sebep oldu.
\nHaftaya devam edeceğiz.
\nNot: Kaynak, değerli hocam Korkut Boratav’ın “Emperyalizm, Sosyalizm ve Türkiye” kitabıdır.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Jose Mourinho'dan genç futbolcuya övgü!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği